Son ziller çaldı, karneler alındı. Tatilin bir çocukta bırakacağı iz, tabiatla kaynaşması en büyük kazanımların başında gelir.

Bahçe, orman, park, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar hayat tablosunun  parçaları gibidir. Eksik kalan parça bütünlüğü, güzelliği bozar. Tabiat ve insan bir bütünün uyumlu ve eşsiz parçalarıdır. Çocuk yaşta tabiat ile hemhal olarak yetişen insan bu ihtişamı idrak eder, güzellikleri yaşatarak, paylaşarak, çoğaltarak kendisini uyumun içinde bulur. 

Tabiat, sanata ilham olmuştur. İnsanın içindeki cevherin  günyüzüne çıkmasına imkân sunan sanat eserleri, insanlığın taşıdığı güzellikleri arşa değdirdiği vakit etkili olur. Her türlü sanat eseri ruhu beslemelidir. Uçakla seyahat ederken kuşbakışı yeryüzüne bakınca, dağlar, ovalar, denizler kıvrım kıvrım bir heykeltıraşa ilham, her renk bir fırça izi gibi ressama ilham olur. Yaz meltemleri ile denizin dalgası, ağaçların hışırtısı, kuşların sesi canlıların sesini dinlemeyi öğrenen bir kulak belki de geleceğin güçlü bir müzisyeni olacaktır. Tüm sanat dallarını besleyen bu kâinat  İlahi sanat eseridir. Bu sanat eserine kıymak, tahrip etmek insanlığın istikbaline kıymaktır, bir tür isyandır. 

H U L Y A

Tabiat aşkı ne kadar çocuğa işlenirse, bu aşk sanat ile zerk edilirse insanlık o derece kendisini tanıyacak, kendi halinden anlayacak ve içinde canavar beslemesi mümkün olmayacaktır. Bu yaz tatilinde “Tabiata merhaba” demek ve ona bir selam vermek çocukların kendilerini keşfetmesinde ilk önemli adım olsun denemeye değer. Tabiatı seven çocuk onun da kendisini sevdiğini görecek ve ömür boyu güvenli bir barınağa sahip olacaktır. 

Kıtlık bilinci, afet korkusu ile değil var olanı tanımak, var olanın bereketini yaşamak, paylaşmak çocuk yaşta benimsenince hayat yolculuğunda her durakta, her virajda  ektiklerini biçmenin rahatlığını yaşarken bir taraftan da yaşam becerisi kazanmış olacaktır. 

Bir Kızılderili atasözünün dediği gibi: “Yeryüzü, bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık.” Özellikle Sanayi Devrimi ile birlikte mirasyedi gibi tükettiğimiz, tahrip ettiğimiz dünyamızı yaşanabilir bir dünya haline getirmek zaman ister elbette. Çocuklarımızın eğitimine önem vererek, atacağımız minik tohumlar  onlarla birlikte büyüyüp fidanlıklara dönecek, bizim hasret kaldığımız barış, sevgi ve güven içindeki bir dünyayı inşa etme ve öyle bir dünyada yaşama ihtimalleri olacaktır.