Eylül, yaz mevsiminin dağınıklığı, rehaveti ardından toparlanma, yeni eğitim dönemine adım atma ayıdır.
Bilgi çağında yaşadığımız dünyada, öğrenmeye ve gelişime merak olmayınca, hiçbir alanda ilerleme olmaz. Eğitime atfedilen değer her geçen gün değişim göstermektedir. İlk okula başlama heyecanı ile çarpan minik kalpler bir tarafa her yaş grubundan aile ferdinin hayatına sınavlar, mesleki kurslar, ikinci üniversiteler, sanat ve hobi atölyeleri ile eğitim bir şekilde dokunmakta, aile hayatı da eğitimdeki dönüşümden etkilenmektedir.
Yeni eğitim öğretim yılı ilk bakışta ders zilinin çalmasını çağrıştırır. Ders zili çalana kadar velisinden öğrencisine, öğretmeninden idarecisine kadar herkesin hayat koşullarına göre şekillenen sorumluluklar silsilesi vardır. Ürünlerin ve hizmetlerin reklamlarında rengârenk kırtasiye malzemeleri, okul gereçleri ciddi bir pazardır. Özellikle büyük şehirlerde ulaşım, okul servisleri ile ilgili haberler her Eylül başı gündemden düşmez.
"Nerede o eski bayramlar" diye iç geçirirken "nerede o eski okul yılları" demeden geçilmiyor. Seksenli yıllarda siyah önlük, sonraki yıllarda mavi önlüğe yetişen bir nesil, beyaz kolalı yakalıklar, kurdeleler, formalar, kılık kıyafet hazırlığı ile öğrenci aslında "bak ciddi bir yola adım atıyorsun" mesajını alır, disiplin içerisinde bir yılı tamamlardı. Koşulları ne olursa olsun her öğrenci eşitti, kıyafet yönetmeliği disiplin gibi görünse de bir taraftan da konfor sunuyordu. Sokakta yürürken yanımızdan geçenin bir öğretmen olabileceğini tahmin etmek güç değildi. Öğreten de öğrenen de eğitimin ciddiyetini hâl dili ile yansıtırdı.
O yıllarda okul alışverişi yapmak bir neşe, heyecandı. Kırtasiye alışverişi okulun programına uygun yapılırken, defterler, kitaplar kaplanır, etiketler yapıştırılır, bu da bir tür yaşam becerisi yanında sorumluluk kazandırırdı.
Dönüşen dünyada, evde, okulda eğitim, değerler de dönüştü. Süratle ilerleyen teknoloji karşısında ihtiyaçlar değişiyor, arz talep dengesini de yeni ihtiyaçlar belirliyor. Okul alışverişleri market reyonları, internetten yapılıyor, kırtasiye kokusu çoktan unutulmaya yüz tuttu.
Dünya dönüşüyor, bütün ülkeler her alanda olduğu gibi eğitim alanında da yarıştalar. Prof.Dr. Ersin Nazif Gürdoğan'ın ifadesi ile "Kare Dünya" da insanların bilgiye, birbirine ulaşması çok kolay. Beyin göçü lise eğitimine kadar inmiş durumda ve ülkeler arasında cereyan eden amansız bir yarışa dönüşmekte.
Dünyada yaşanan zulüm ve savaşlar eğitim ve felâket arasındaki yarışın geldiği noktayı sergiliyor. Zorbadan korkmak, zorbalığa lanet etmek yetersizdir, gerekli olan her zorbaya karşı dövüş tekniği geliştirmektir, bunun da tek yolu milli eğitimden geçer. Eğitim insanların temel ihtiyaçlarını karşıladığı zaman toplum hayatı kolaylaşır. Toplum gücünü eğitimli insanlardan alır.
Eğitimi yeni dünya düzenine uyumlu inşa ederken, manevî değerlerimiz, öz kültürümüzden beslenmek, toplumsal destan yazmanın temelidir.
Kökleri kurutulmuş ağaç meyve veremediği gibi aşılanmış ağacın meyvesinden öz lezzet almak da mümkün değildir.
İlim, irfan, kültür ve sanat alanında bağımsızlık mücadelesini sırtlayan milletler bütün milli değerleriyle birlikte güçlü destanlarını yazarlar.