Bir yolculuk düşünün, çölleri aştınız, karlar boranlar atlattınız, yüksek tepeler dağlara çakıldınız, kalkıp yine ayağa yıkılmadınız.

Anne rahminin karanlığındaki bir bebeğe dışarıda aydınlık bir dünya var deseler;  yüce dağlar, çiçekler, ırmaklar, yıldızlarla dolu gök kubbe, parıldayan güneş tüm bu güzellikleri bildiğin halde karanlıkta kapalı kalmaya devam etme… Doğmamış çocuk tüm bu harikalardan bir haber olduğu gibi duysa da hiçbirine inanmaz. Savaşların, kavgaların, seküler dünyanın karanlığında kalmış, diğer taraftan fâniliğini idrak edemeyen, ölümü anlayamayan, bu yüzden ölümden korkan insan gibi. 

Bir yolculuk düşünün, çölleri aştınız, karlar boranlar atlattınız, yüksek tepeler dağlara çakıldınız, kalkıp yine ayağa yıkılmadınız. Bir sokak ortası şimdi; önü çıkmaz, ardında aşıp geldiğiniz bunca eziyet. Kime göre doğru olduğu tartışmaya açık, çizilmiş bir çerçevenin içindesiniz. Uyarsan iyi ebeveyn, iyi evlat, iyi personel, iyi işveren, iyi iyi iyi… Tüm bu iyi olmalarla, göz doldurma çabasıyla kaybedenleriz biz. Cehalet kalabalığında yalnızdık, yaralıydık, tarih boyunca insan ne kadar hür olsa da cehalet en büyük esareti oldu. İç yolculuktan uzaklaşıp yolumuzu kaybettik. 

“Karamsarlık yok, iyimseriz, çalışmaya devam edeceğiz” düsturunu bilincimize işleyen Görünmeyen Üniversitemiz Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan’ın tespitleri halimizin lisanı: 

‘’İnsanın gözünün görür, elinin tutar ve ayağının yürür hale gelebilmesi için ruhunun derinliklerine doğru uzun bir yürüyüşe çıkması gerekir. Bunun için de insanın görünen üniversitelerden daha çok ‘’Görünmeyen Üniversiteler’’ de öğrenmeyi öğrenmesi gerekir. Çünkü öğrenme beşikten mezara kadar devam eden kesintisiz bir süreçtir. Bir insan gönlünün derinliklerindeki incileri toplamasını başaramazsa ruhunu güzelleştiremediği gibi çevresini de zenginleştiremez. 
Ruh döviz kurlarıyla değil, şiirle beslenir. Şiirsiz bir toplum ruhsuz bir toplumdur. Şiiri yakalamak için görünen dünyayla görünmeyen dünyayı bir bütün olarak görmesini bilmek gerekir. Nasıl çekirdeğin ağaç olması için toprak ve suya ihtiyacı varsa, insan da gönlünü zenginleştirebilmek için üniversite ve öğrenime ihtiyaç duyar. 
Öğrencileriyle büyük bir ‘’Görünmeyen Üniversite’’ olan Mevlana, öğrenimi suya, insanı ağaca benzetir. Ağaç suyla dallanıp budaklanırsa insan da öğrenimle iç ve dış dünyasını zenginleştirir. Bunun için görünmeyen üniversiteler çekirdekte ağacı ağaçta da çekirdeği gören, büyük bir değiştirici ve dönüştürücü gücün kaynağıdırlar. Bu üniversiteler başında Peygamberimiz ve onun mirasçılarının olduğu büyük bir öğrenim kurumları zinciridir. ‘’

İman sahibi olan kimse asla kaybolmaz. Hız, hırs, tüketim toplumunda davet edilenler huzurun yolunu mutlaka bulur. Huzura eren kimse yolunu kaybetmez. Herkes yolunu bulmak için kendine bahşedilmiş en değerli yeteneğini kullanırken ruhunu temizler ki Yüce Aşkının kapısının önünde, o vakit olur O’nun âşığı. Ve şu koca fani dünyada herkesin yerine getirmesi gereken bir vazifesi vardır. Vazifeye vesile olmak, vazifeyi üstlenmek kadar nasip meselesi, nasip layık olanı bulur: 

‘’ Biz Devlet Planlama Teşkilatı’nda çalışırken çok samimi, idealist, gayretli, İslâmî değerlere gönül vermiş, memlekete hizmet etmeye çalışan genç dinamik bir ekiptik. Mehmed Zahid Kotku Hocamız da birçoğumuzun hayatını etkileyen bizlere yol gösteren, ufuk insan, sonsuzluk kervanının halkası, güzel ahlâk abidesi, mürşid-i kâmil, yaşayışıyla örnek olan bir insandı. Biz o zaman Mavera dergisini çıkarıyorduk. Ben de dergide yazılar yazıyordum. Mehmed Zahid Kotku Hocamız vefat edince yeni çıkacak sayıda, bu konuda yazı yazmamı istediler. Ben bu konuda yetkin olmadığımı söyledim ama rahmetli Cahit Zarifoğlu evime kadar gelerek, “Bu yazı gelmeden bu sayı çıkmayacak” diye ısrarla yazmamı istedi.

Bunun üzerine Görünmeyen Üniversite başlığıyla yazıyı yazmak durumunda kaldım. Bu yazı o kadar sevildi ve beğenildi ki adeta elden ele dolaştı. Daha sonra Mahmut Esat Coşan Hocaefendi bu yazının Seha Neşriyat tarafından kitaplaştırılmasını istedi. Böylece yazı kitap hâline dönüştü. Görünmeyen Üniversite’ye daha sonra birçok ilmi çalışma ve eser tarafından kaynak gösterilerek atıfta bulunuldu. Tabii bu güzellik ve bereket, görünmeyen üniversitenin bereketiydi.’’