Kullanıldığı alanlarda ve ihtiva ettiği anlam bakımından çokça çeşitlilik göstermekle birlikte yaygın kullanımı ile "menfaat" sözcüğü "fayda" , "çıkar" anlamında kullanılır.
Bunun yanı sıra aynı kökten gelen "maslahat" kelimesi de bir hukuk terimi olarak kullanıldığında "kamu yararına" demek olup aynı zamanda " iş" anlamını da içermektedir. İnsanın da hayatındaki tüm işi kendi çıkarlarının güdücüsü olmaktır.
Faydacı Etik anlayışına göre de Aliya İzzetbegoviç'in “Doğu Batı Arasında İslam” kitabında geçen şekli ile "İnsan hareketlerinin tek muharriki menfaattir." ihatası insan aksiyonlarının kamçılayıcısı mesabesindeki özne faktörünü oluşturmaktadır. Peki insanın tüm gayreti hatta herhangi bir şeyde gösterdiği en ufak çabanın tek sebebinin yalnızca kendi menfaatini sağlamak, kendi çıkarı uğruna emek sarfetmiş olmak insan onurunu fazlasıyla alçaltıcı edna bir sebep değil midir?
İnsan elbette hayatını idame ettirirken maddi-manevi çıkarını gözetmek mecburiyetindedir. Çünkü umumun çıkarı ancak ferdin çıkarı gözetildiği müddetçe intisap eder. Fakat bu insanın tüm eylemlerinde salt kendi çıkarını merkeze alarak ve de önceleyerek yapmanın doğruluğunu haklı çıkaramaz. Fotoğrafın bütününe baktığımız zaman toplumun çıkarı uğruna kendi çıkarımızı ilga etmek durumunda kaldığımız zamanlar da olur. Yeri gelir hiçbir menfaat düşünmeden yapılan fedakarlıklar mesela. Hatta karşılığı hiçbir şekilde verilemeyecek olan fedakarlıklar... Ki vatan toprakları için can vermek bunun en müstesna örneğidir.
Burada asıl üzerinde durulması gereken husus insanoğlunun kendisine muharrik olarak menfaati baz almasıdır. Fakat kişi herhangi bir menfaati söz konusu olmadan da yalnızca bulunduğu konumun gerekliliğini ikame etmek adına veyahutta başta kendisinin ve birtakım insanların çıkarına ters düşmesine rağmen doğru olanı yapmaya (velev ki kişinin çıkarına yarayan olgunun yanlış olması) olan iştiyakı insana yaraşır olacaktır. Basit bir örnekte bunu şekillendirecek olursak; denir ki bir kul namaz kılmaya başladığı zaman Allah başta o namazın lezzetini lütfeder, kişi namaz kıldıkça apayrı bir haz alır. Fakat bir süre sonra Allah kul namaz kıldığı vakit tattığı lezzeti ondan alır. Şayet kişi buna rağmen (çünkü namazdan lezzet almak da bir menfaattir) namaza devam ediyor ise işte o zaman herhangi bir karşılık beklemeden yalnızca kullukla vazifedar olmanın gerekliliğini yerine getirmiş olur.
Nazarımca burada "çıkar" kelimesi yerine "iyilik" kelimesinin kullanılması daha manidar olacaktır. Fakat ikisi bittabi aynı şey değildir. "Çıkar" kelimesi bize, içerisinde bencillik anlamı barındırıyormuş hissi veriyorken "iyilik" kelimesi daha safiyane, kulağa daha masumane gelmektedir.
"Çıkar" kelimesinde çıkar uğruna yapılan ahlâk dışı eylemler de kastediliyor olabilmektedir fakat "iyilik" kelimesi esasında kötülüğün karanlığının dışında bir yeri teşmil eder. Ama bu demek değildir ki kişi çıkarını göz önünde bulunduruyorken iyiliği bertaraf etsin. Aksine çıkarın içinde iyilik mündemiç olabilmektedir.
Maslahatlarımız ne ferdi çıkarımıza ters düşmeli ne de büsbütün toplum yararı için olmalıdır. Bütünün parçaları nispetinde olan insanın bütüne olan senkronizasyonu insanı varlık diyalektiğinin bir parçası kılmalıdır. Düşünceyi aksiyona dönüştüren tek katalizör menfaat olmamalıdır. Mümtaz yaratılışa yakışan asıl muharrikin mübarek bir saika olması daha yerine oturur cihetten olacaktır.