Ölüm, bütün ihtimallerin son bulduğu, seslerin sükûta, çarelerin anlamını yitirdiği insan hayatının ciddi kırılma noktalarından en soğuk, en aşılması güç olanıdır.
Ölümün bıraktığı boşluk duygusu, olumsuz duyguların tesirinden kurtulmak isteyen insanoğlu sürekli arayış içinde olmuştur.
Mevlâna’nın ölüme yüklediği anlam, “düğün gecesi” metaforu derin bir bakış açısına sahiptir. Mevlâna’nın, düşünce sisteminin tamamında olduğu gibi ölüme bakışındaki duygularını besleyen kaynaklar, Kur’an ve sünnettir. Mevlâna Celâleddin-i Rûmi, hayatını, “Ömrümün özeti şu üç sözdür: Hamdım, piştim, yandım.” Sözleriyle özetler, bir müddet hasta yatar ve 17 Aralık 1273 günü kendisinin ölüme yüklediği anlam ile dünya gurbetinden kurtulup, sılaya vuslat eder.
Hz. Mevlâna, “Bizim ölümümüz ebedi bir düğündür” buyurmuştur. İnsan ahirete iman etmiş olmakla beraber, ölüm başa çıkılması zor bir kavram olarak görülür. Bu noktada Mevlâna’nın ölüme yüklediği mânâyı anlamak kıymetlidir. Mevlâna’nın anlatımında ölüm başa çıkılması zor bir durumdan ziyade, özlenen, hasretle beklenen bir “dost”, gerçek sevgili olan Allah’a vuslattır. Mevlâna, müminlere Allah’a kavuşacaklarından ötürü sevinmelerini şiirlerinde öyle coşkulu işlemiştir ki ölüme hoş nazarla bakabilmeyi sağladığının delili Şeb-î Arûs etkinlikleridir.
Hz. Mevlâna Mesnevî ile ölümsüzleşmiş, her çağda insanlara seslenmeye devam etmekte ve dünyanın dört bir köşesindeki insanları Mesnevî çatısı altında birleştirmektedir. Mesnevî: “Ben gören ve görmeyenim: Uykudaki göz gibi. Açığım ve gizliyim, varım ve yokum: Gül suyundaki koku gibi. Duruyor ve koşuyorum: Üzengideki ayak gibi. Susan ve konuşanım: Kitaptaki yazı gibi” demektedir.
Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan’ın ifadeleriyle: “Dünyanın hiçbir yerinde, güzellik aramadan bulunmaz. Güzelliğin hazinelerini bulanlar, büyük bir coşkuyla güzelliğin peşinden koşanlardır. Tarihin her döneminde, güzelliği arayanlar güzelliğin kaynağı olmuşlardır. Güzelliğin kapısı, hiçbir zaman kapanmaz. Mesnevi’nin insanlığa açık engin dünyasında, güzelliği arayan herkese yer vardır. Mevlana’nın kapısı hiçbir zaman kapanmaz. Onun pazarında güzellik alınır, güzellik satılır.”
Büyük mütefekkir, mutasavvıf Mevlâna’nın ölümü öyle bir ölüm ki, insanları medeniyetin, güzelliğin yoğrulduğu şehir Konya’da Şeb-î Arûs törenleri bereketinde buluşturuyor. Öyle bir Mevlâna ki Anadolu insanını kucaklıyor, Anadolu insanı onu bağrında besleyip asırlarca nesilden nesile aktarıyor. Öyle bir Mevlâna ki öğretileri, düşünceleri dünyaya ulaşıyor, akademik çalışmalara konu oluyor.
Günümüz dünyasının meşakkatlerinden yorgun insanın buhranlarına manevî reçete Mevlâna’nın mirası Mesnevî’de saklıdır. Mesnevî’nin derinliğini anladıkça, insanlık muhtaç olduğu sevgi dili, âşk, merhamet, hoşgörü, adalet, güzele dair payına düşeni alacaktır.
17 Aralık Şeb-î Arûs gününde, Hz. Mevlâna’yı vuslat yıl dönümünde rahmetle yâd ediyoruz.