“Harbde arkadaşınız, sulhde duacınız, Fahreddin.” 

Öncü bir fotoğrafçı Fahreddin Paşa Medine Müdafii 

 Medine Müdafii Fahreddin Paşa’yı vefatının 75. Yılında anlamak ve anlatmak, savaş gündemi ile sarsılan dünyamızda her zamankinden çok daha önemlidir. Zeytinburnu Kazlıçeşme Sanat’ta anlamlı ve çok özel sergi büyük ilgi görüyor. Her fotoğrafta, her bir eşyada yaşanmışlığın ruhu diri, inancın, imanın, ilmin, irfanın ilmek ilmek işlendiğine şahitlik etmek yoğun duygular yaşatıyor. 

Ömer Fahreddin Paşa 4 Şubat 1868 günü, Tuna Nehri’nin kıyısında Rusçuk’ta dünyaya gelir. Babası Osmanlı telgraf teşkilatına katkıları sebebiyle, 1867’de dördüncü rütbeden Mecidî nişanı ile ödüllendirilen Mehmet Nahid Bey’dir. Babasının Halep’e tayini nedeniyle Rusçuk’ta başladığı ilk mektebi Halep’te tamamlar. Askeri okula gitme sevdalısı olan Ömer Fahreddin’in annesi küçük yaşta evden uzaklaşmasına razı değildir. Annesini razı ettikten sonra lalasıyla at üstünde Şam’a gider, fakat yaşı küçük olduğu için okul kabul etmez. Şam’da babasının bir albay arkadaşını bularak onun yardımıyla Beşinci Ordu Kumandanına çıkar. Ağlayarak Halep’e dönerse annesinin bir daha izin vermeyeceğini, bir daha ayrılamayacağını anlatır. Kumandan bu istek ve ısrarından etkilenir ve kumandanın hususi emri ile okula kabul edilir. Şam Askeri Rüşdiye ve İdadisi’nin tüm sınıflarını derece ile geçip, mezun olur. 30 Ağustos 1885’te İstanbul’a gelerek Harbiye Mektebi’ne girer. 

IMG-20231114-WA0006

IMG-20231114-WA0008

İlk mektepten itibaren, bir yandan okuluna devam ederken, diğer yandan babasının yanında görevli Fransız mühendislerden matematik ve Fransızca dersleri alır. Mühendislerin elinde gördüğü dürbün ve fotoğraf makineleriyle de ilgilenerek hayatı boyunca vazgeçemeyeceği fotoğrafçılığı da öğrenir. Fotoğrafçılığı ilerletmek için, hafta sonları Beyoğlu’ndaki ünlü Febus Fotoğrafhanesi’nin sahibi Bogos Tarkulyan’dan özel dersler alır. 1888’de Harbiye Mektebi’ndeki askeri eğitimini tamamladığında, mülazımlar (teğmenler) listesinin birinci sırasındadır. 

Yaşadığı dönemde hâlâ geniş bir coğrafyaya hâkim olan Osmanlı İmparatorluğu’nda Yüzbaşı Fahreddin Paşa yıllar boyunca bir askeri görevden diğerine atanır. Mezuniyetinin ardından 1891’de vazifeye başlayan Fahreddin Paşa Balkan Savaşları dâhil olmak üzere cepheden cepheye koşar. 

IMG-20231114-WA0009

IMG-20231114-WA0015

On İkinci Kolordu Kumandanı ve Dördüncü Ordu Kumandan Vekili Fahreddin Paşa, Beyrut mıntıkasının tahkimi ile uğraşırken, Dördüncü Ordu Kumandanı Celal Paşa’dan bir telgraf alır. Mekke Emiri’nin ve oğullarının hâllerinden şüphelenen Cemal Paşa, Fahreddin Paşa’yı Medine taraflarında geçici bir vazife ile görevlendirir. Fahreddin Paşa, 27 Mayıs 1916 günü Şam’dan Medine’ye hareket eder, 31 Mayıs Çarşamba günü Medine-i Münevvere’ye ulaşır. Fahreddin Paşa’nın İslam tarihinin hüzünlü sayfalarına kazıdığı kahramanlık destanı başlar. 

Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren Osmanlı padişahının iradesiyle atanan Mekke emiri 19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren merkezi hükümetle bağlarını koparma yönelimi başlamıştır. Bedevilerle iş birliğine girişen, fırsat buldukça Osmanlı aleyhine karşı eylemlerde bulunan emirlerin son örneği Hüseyin Şerif’tir. 27 Haziran 1916’da ilan ettiği “beyanname” üzerine ihaneti sebebiyle, 30 Haziran 1916’da azledilerek yerine Şerif Ali Haydar Paşa tayin olur. 

IMG-20231114-WA0012

IMG-20231114-WA0013

Medine Müdafii Fahreddin Paşa  askeri, politik içten ve dıştan her kuvvet ile mücadele ettiği zorlu iki buçuk yıllık destanı ile tarihin şanlı sayfalarına iz bırakır. Medine’de durumun her geçen gün nahoş bir hâl alması üzerine Mukaddes Emanetlerin bir yağmaya uğramadan İstanbul’a sevk edilmesini teklif eder. Sorumluluğunu alarak güvenle ulaşmasını sağlar. 

Fahreddin Paşa ve askerleri imar faaliyetleri olarak hurma bahçelerini tanzim edip, hurma ağacı dikmişlerdir. 1917 yılı ortalarına kadar umutlarını diri tutmuşlardır. Hicaz Demiryolu İngiliz casus Lawrence’nin klavuzluğu ile düzenli olarak tahrip edildiğinden 1918 baharında Maan ve Tebük arası hat kullanılmaz hale gelir. Fahreddin Paşa ve askerlerinin hareket alanı sınırlanır. Medine’ye giremeyen asiler çevresini kuşatarak dışarıyla temasını keser, saldırılar seyrekleşir. Bu süreç kentte inşaat faaliyetleri için zaman sağlar. Yeni yollar açılır, çeşmeler yaptırılır, sokaklar genişletilir, elektrik ağı genişletilip, telefon hatları kurulur. Fahreddin Paşa askerlerini çok ağır şartlara rağmen zinde ve kontrol altında tutmaya çalışır. 

Fahreddin Paşa, ne İngilizlerin ne de İstanbul’un Medine’yi teslim et çağrılarına aldırmaz, tam aksi güçlenmeyi yeğler, o yönde stratejisini belirler. Fahreddin Paşa tarımı önemser, Medine dışındaki mahallelere 6 ton buğday eker. Mülkiyet hakkının korunduğu, yiyecek dağıtımını sağlayan, morallerin yüksek olduğu bir düzen ve adalet yönetim sistemi tesis eder. 

IMG-20231114-WA0014

IMG-20231114-WA0010

1918’de Medine tamamen kuşatılmıştır. Medine’yi savunanların baş etmesi gereken en büyük sıkıntı yiyecek kıtlığıdır. Şehirlerin tek korkusu açlıktır. Hurmadan başka bir şey yetişmeyen mübarek topraklarda karın doyuracak ekmek bulmak çok güçtür. Bunun sonucu olarak katı bir tayın sistemi gelir. Her ay kişi başına düşen yiyecek miktarı azalır. Her askerin payına ancak 200 gr ekmek ve çöl hurmasıyla 30 gr kurutulmuş et verilirken bu miktar da korunamaz. Erzak kısıtlamasını hafifletmek amacıyla güçten düşen askerler mümkün oldukça Şam’a gönderilir. Bu sıkıntılar yaşanırken Medine çekirge istilasına uğrar. Bu nimetin şükrünü yaşayan Fahreddin Paşa 7 Haziran 1918 tarihli günlük bildiride çekirge ile ilgili edebi satırlara yer vermiştir. 

Fahreddin Paşa, Medine’de tüm dayatmalara karşı son ana kadar dik durup, iki buçuk yıl süren mücadele vermiştir. Hükümetin imzaladığı Mondros Mütarekesi hükümlerini yok saymış, mücadelesini kahramanca sürdürürken, kendi arkadaşları tarafından tertip edilen bir pusu ile teslim alınmıştır. Kılıcını düşmana teslim etmemek için Hz. Peygamber’in (sas)  türbesine bırakmıştır. Kendi isteği ile Kahire’deki esir kampına gönderilirken, Bedevilerin “Fahri! Fahri!” nidalarını dahi duyamaz artık. Üniformasını çıkarmamak uğruna yedi ay boyunca kışladan dışarı çıkmayan Fahreddin Paşa’yı İngilizler hayretle izler. Kapandığı odasında çiçek yetiştirir, kitap okur. 2 Ağustos 1919’da diğer paşalar serbest bırakılırken, savaş suçlusu iddiası ile Malta’ya gönderilir. 1921’ e kadar süren Malta sürgünü sağlık sorunları nedeniyle son derece zorlu geçer. 

Fahreddin Paşa sürgün yıllarının ardından da hizmetlerine devam eder. Kâbil Sefirliği ardından Türkiye’ye döner, dört yıl elçilik yapar ve yeniden askerliğe dönmek ister. Mareşal Fevzi Paşa’nın girişimiyle 29 Aralık 1929’da Askeri Yargıtay Divanı üyeliğine atanır. 1936’da kendi isteğiyle korgeneral rütbesiyle emekliye ayrılır. 

Son yıllarını, çok sevdiği fotoğraf çekmek, hobilerine ayıran Fahreddin Paşa, eski silah arkadaşları, ailesi ile vakit geçirir. Askerlik ve diplomatlık günlerine dair evraklarını toplar arşiv düzenler. 51 yıl fiili ilavelerle 64 yıllık vatan hizmeti sonunda 21 Kasım 1948 Pazar akşamı, askeri bir toplantıya katılmak üzere bindiği Ankara treninde Eskişehir yakınlarında, 22 Kasım Pazartesi gecesi kalp krizi geçirerek vefat eder. Harbiye’de düzenlenen bir törenle Teşvikiye Camii’nde kılınan cenaze namazı ardından, vasiyeti gereği İstanbul’da Rumelihisarı’ndaki Aşiyan Mezarlığı’nda toprağa verilir. 

Medine’den zoraki ayrılan Fahreddin Paşa,  “Ben seni bırakamam Ya Resulallah!” feryadıyla, kahramanlık destanını tarihe nakşetmiştir.