Geçtiğimiz günlerde Başakşehir’deki bir eczanede kenara, köşeye iliştirilmiş celî ta’lik bir yazı gözüme ilişti.

Koca Ragıp Paşa merhuma ait mısra-i bercestede “Turfe dükkân-ı hikemdir bu kühentâk-ı felek/Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı” yazıyordu. Ragıp Paşa haklı, eczanede bahsettiği gibi pek çok ilaç var, lakin derde deva yok! Çünkü hayatın hikmeti, dünyanın fenası böyle!

İş bu mısra-ı berceste özelinde bir yazı kaleme almak bu satırların yazarına bir nevi vecîbe oldu. 

Osmanlı asırlarında esnaf, ticaret, sanat ve zanaat iş ve hizmet süreçlerini Ahilik ve fütüvvet ahlâkı ile yürütmekteydi. Bu meyanda dükkânlarına astıkları levhalar hem kendilerine hem de müşterilerine mânevî rehberlik hizmeti sunuyordu. Esas konumuza temas etmezden önce teberrüken “fütüvvet”e ve “Ahiliğe” müşfikâne nazar edelim…

Fütüvvet, şerif ve aziz derecelerdir

Fütüvvet, şerif ve aziz derecelerdir. Fütüvvetin aslı imandır. Fütüvvet Allah'ın rızasını kazanmaya vesiledir. Âkil insan fütüvvet libasını giyinmelidir.

Ahilik

Ahilik, XIII. yüzyılda Anadolu’da, Balkanlar’da ve Kırım’da Türkler tarafından kurulan esnaf, sanatkâr ve üretici (sanayi) birlikleri ile bu birliklerin uyguladıkları ahlâkî, siyasî, iktisadî, felsefî duygu ve prensipleridir.

Ahilik Teşkilatı

Ahilik Teşkilatını “Anadolu’da birliği, refahı, toplum düzenini sağlayan ve halkın maddî, manevî tüm ihtiyaçlarına cevap verecek tarzda teşkilatlanan sivil toplum kuruluşudur” şeklinde tabir ve tavsif etmek mümkündür.

Esnaf ve sanatkâr teşkilatı Ahilik, bundan bir asır öncesine kadar Osmanlı Cihan Devleti’nin ticaret, sanat ve zanaat hayatının omurgasını oluşturuyordu. Mesleklerinin şereflerini omuzlarının üzerinde yükselten ve yaptıkları iş ve hizmet süreçlerinin yüceliğini her zaman hatırlarında tutan Osmanlı Ahileri dükkânlarını meslek pirlerinin asliyet ve terkip süreçlerinin fihristi mahiyetindeki yazılarla şenlendiriyordu.

Meslek, sanat ve zanaatta usta, pir asıldır

Meslek, sanat ve zanaatta usta, pir asıldır. Ahilik meslek teşkilatı mensuplarınca Hz. Âdem çiftçilerin; Hz. Şid dokumacıların; Hz. İdris terzilerin; Hz. Nuh marangozların; Hz. Hud tüccarların; Hz. İbrahim duvar ustalarının; Hz. Lut tarihçilerin;  Hz. Musa yöneticilerin; Hz. Davut demircilerin; Hz. Süleyman hükümdarların; Hz. Zülkifl fırıncıların; Hz. İlyas iplikçilerin; Hz. Yunus balıkçıların; Hz. Üzeyr bahçıvanların; Hz. Lokman doktor ve eczacıların; Hz. Bilal-i Habeşî müezzinlerin; Selman-ı Fârisî ve Hz. Şâzelî berberlerin; Feridüddin Attâr attarların; İbn-i Mesud şekercilerin; Şeyh Şâzelî kahvecilerin; Hasan Basrî helvacıların; Veysel Karani saraçların pîri olarak kabul edilirdi.

Osmanlı müellif ve müverrihi Abdülaziz Bey, İstanbul esnaf, sanat ve zanaat erbabının mesleklerinin kurucu üstadlarına, ustalarına ve yollarına bağlılıklarını “...Her sanatkâr işini pek mübarek ve muhterem tutar, herkes kendini o zata tabi sayardı. Esnaf ustaları eskiden beri süregelen usûl ve âdetlerinin değiştirilmesine ve bozulmasına râzı olmazlar ve o yoldan asla ayrılmazlardı” cümleleriyle ifade ediyor.

Ahilik meslek usûl, erkân ve âdabına harfiyyen riayet ederek dürüstlük ve güzel ahlâkı sermaye edinen İstanbul esnafı dükkânlarına meslek, sanat ve zanaat pirlerinin isimlerini ve bağlı bulundukları meslek teşkilatınca benimsenen özlü sözleri, kibâr-ı kelâmı asmayı görev bilirdi. Yeni usta çıkanlara esnaf pirlerinin isim levhaları lonca ustası tarafından hediye edilirdi. 

Bir nevi meslekî-ahlâkî-edebî iletişim platformu durumundaki esnaf dükkânı yazılarında âhilik kültürüne değinilip fütüvvet ahlâkına temas edilirken, velînimet olarak kabul edilen müşterilerin hukuku gündeme getirilirdi.

Hattatlara yazdırılan dükkân levhaları murakkaa gerilir, yazının etrafına çoğu kez ebru çekilir, hali vakti yerinde olanlar tezhip yaptırır; şimdiki samanda Üsküdar Sahaflar Çarşısı’nda Bahtiyar İstekli üstadın dükkânında olduğu gibi Sahaflar Çarşısı esnafının mekânlarında arz ettiğimiz türden yazılardan birkaç adet bulunurdu.

Sahaf Bahtiyar İsteklinin Dükkân Serlevhası

İnsana sadakat yaraşır görse de ikrâh

“İnsana sadakat yaraşır görse de ikrâh/Yardımcısıdır doğruların Hazreti Allâh” kelâm-ı kibarına pek çok esnaf dükkânında rastlamak mümkündü. 

Benzer şekilde, “Dükkân kapusu Hak kapusu, Hakkına yalvar/Çeşmim gibidir çeşmeleri akmasa da damlar.” sıkça yazdırılan ibarelerdendi.  

Ahi dükkânlarında; “Her sabah besmele ile açılır dükkânımız/Ahi Evran’dır dahi Pirimiz, Üstadımız” ibaresi genellikle nesta’lik hatla yazılırdı.

Berber dükkânlarında;

“Her seherde besmeleyle açılır dükkânımız,
Hazret-i Selman Pak’tır pîrimiz üstadımız."

Eczanelerde;

“Turfe dükkân-ı hikemdir, bu kühentâk-ı felek; 
Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı”;

Şekerci dükkânlarında;

“Sade pirinç zerde olmaz bal gerektir kazgana,
Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana.”

Lokantalarda;

“Her taamın lezzeti ta ki dimağdan çıkar,
Tuz ekmek hakkını bilmeyen akıbet gözden çıkar.”

Terzi dükkânlarında;

“Her seher besmeleyle açılır dükkânımız,
Hazreti İdris Nebi pirimiz, üstadımız.”; 

Balıkçı dükkânlarında;

“Ehl-i aşka müptelayım nemelâzım kâr benim,
Mal ve mülküm yoktur amma kanaatim var benim”;

Hamamlarda;

“Gelen gelsin saâdetle,

Giden gitsin selâmetle.” ibarelerini yazdırıp dükkânlara asmak İstanbul esnaf, sanat ve zanaat erbabının olmazsa olmaz âdetlerindendi.  Sahaf Bahtiyar İstekli Koleksiyonundan Bir Celî Sülüs Kalem Güzeli

Bir Nisan gününde Osmanlı esnafının iş ve hizmet süreçlerine mânen rehberlik eden levhalara teberrüken nazar ettikten sonra yazımıza bir hüküm cümlesiyle nihayet verelim: Kendini; nefsini bilen, mutlaka Rabbini de bilir, işini, barkını, ticaretini, sanatını, zanaatını, harcını, borcunu, emeğini, insan ve çevreyle münasebetlerini bu umde muvacehesinde düzenler, böylelikle “Men arefe nefsehû fekad arefe Rabbehû” hadisinin sırrına mazhariyet elde edilir. 

Görseller: 
Fotoğraf-1: Ta’lik cam altı levha-Bahtiyar Sahaf’ın (Sahaf Bahtiyar İstekli) dükkânının serlevhası dükkân yazısı

Metin: 
Her sabah hayra karşı açılır dükkanımız
Besmele her hayrı besler, güzel olur her kârımız 
Biz kanaat ehliyiz insafladır ef’âlimiz 
Rızk içindir sa’yimiz elbet verir Rezzâkımız

Fotoğraf-2: Celî sülüs kalem güzeli: Bildim ki bütün işlediğim sehv ü hatâdır
Sahaf Bahtiyar İstekli emaneti

İbrahim Ethem Gören/05.04.2025 Yazı No: 661