Filistin-İsrail çatışmalarının başlamasından önce Ortadoğu’da siyasi durum nasıldı sorusu, konuya gerçeklerin ışığında bakmak açısından önemli. Öncesini bilirsek, sonrasına dair öngörülerimizin gerçekçi olma ihtimali artacak.
Şimdi İsrail tarafından Filistinli Müslümanlara acımasızca bir soykırım uygulanıyorsa, konuyla ilgili hiç bir gerçeği görmezden gelmek gibi bir lüksümüz olamaz. Ne kızgınlığımız, ne üzüntülerimiz, ne de ideolojilerimiz gerçeğe olan sadakatimizi yok etmemeli. Meseleleri etraflıca konuşabilmeliyiz. Gerçekler ne işimize yarayacak, terör yöntemleri uygulayan İsrail tarafından katledilenleri geri getirecek mi? Elbette geri getirmeyecek, ama geleceğe daha mantıklı ve deneyim elde etmiş olarak bakmamızı sağlayacak. Kötü olayları bir daha yaşamamak için, dosta düşmana farkındalığımızı gösterirsek hayatımızda çok şey değişecek.
Belki fark etmişsinizdir, son bir yıldır bölgenin son yüzyılında Ortadoğu’da kanlı bıçaklı olanlar birbiriyle barıştılar. Arap Emirlikleri, aralarındaki düşmanlıklara son vererek kucaklaştılar. Bazı kaynaklarca “normalleşme” adı verilen bu sürece Türkiye de katıldı ve uzun süredir diplomatik temasını en alt seviyede tuttuğu Mısır ile yeniden diplomatik ilişki kurdu, İsrail’e de büyük elçi atadık. Arap Emirlikleri, Türkiye’yi Batıya açılan kapı olarak gördüklerini ve ekonomik dayanışma içerisinde olmak istediklerini defalarca beyan ettiler, yatırımlar yaptılar, ekonomik işbirliklerine katıldılar. Son olarak da İsrail gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması amacıyla, boru hattı anlaşması yapılması için İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Türkiye’ye gelecekti.
Hemen belirtelim, bu sürece her ne kadar normalleşme denildiyse de, İsrail “kendi normali” olan kötülükleri yapmaya devam ediyordu. İşgal ettiği topraklarda Filistinlileri evlerinden çıkarıp yerleşimci adını verdikleri işgalcilere tahsis etmeleri, camilerde namaz kılan insanları baskınlar yaparak taciz etmeleri, ibadethanelere İsrail askerlerinin silah ve ayakkabılarıyla girmeleri, özellikle dinî bayramlarda ibadethanelere yapılan insanlık ve hukuk dışı saldırıları sürdürüyordu. Katliamlara ara vermeleri ve daha sakin bir duruş sergilemeleri karşılığında, o zamanki Amerikan başkanı Donald Trump’ın da çağrısıyla, bölgedeki Müslüman ülkeler barış eli uzatmış, karşılıklı elçi atamaları gerçekleşmişti. Bilindiği gibi 10 Eylül 2023’de Amerika, Ermenistan ile ortak askeri tatbikat yapmış, Ermenistan’ın NATO üyeliği yeniden gündeme gelmişti. Karabağ'daki Ermeni işgal ve terörüne destek veren Amerika ve İran'ın aksine, Zengezur koridorunun açılması konusunda İsrail, Azerbaycan'a destek olmuştu. İran, Azerbaycan ile İsrail’in yakınlaşmasından rahatsız olduğunu değişik vesilelerle belli etmişti. İlginç olan ise Amerika ile ortak tatbikat yapan Ermenistan’ı desteklerken, İsrail-Azerbaycan yakınlaşmasının bölgede Amerikan hakimiyeti sağlayacağını iddia ediyor olmasıydı. Öte yandan, yıllardır aralarında husûmet süren Suudi Arabistan ile İran’ın, Çin’in desteği ile yakınlaşması, İsrail’in Trump döneminde başlayan bölgesel barış projesine ters düşmüştü. İsrail de değişik vesilelerle bu yakınlaşmadan dolayı rahatsızlığını dile getirmişti ancak İran ile direkt bir savaşa girmeyeceği de kesindi. Bunun yerine sık sık İran’ın bölgedeki uzantılarına hava saldırıları düzenlemekteydi.
Dikkat ederseniz Amerika kelimesi sadece Ermenistan ile ilgili Kafkaslarda tatbikat yapmaları vesilesiyle geçiyor. Ortadoğu’da Trump döneminden sonra, yani mayıs 2017’den beri Amerika’nın esamesi okunmuyor. Yıllardır Ortadoğu’da Amerika yoktu, İngiltere hiç yoktu. Ülkelerin çeşitli rahatsızlıkları olsa da, “normalleşme” çabaları vardı.
Yazımızın başlığını “Öncesi ve Sonrası” koymuştuk. Yedi ekimde gerçekleşen Hamas saldırısı sonrası başlayan çatışma süreci hala devam ediyor. İsrail katliamlar yapmayı, akla gelmedik sivil hedefleri vurmayı ve masumları öldürmeyi sürdürüyor. Şimdi bölgede Amerikan uçak gemileri var, İngilizler de İsrail’e destek için savaş gemisi gönderdi. İsrail savaş durumu ilan etti. Amerika ve İngiltere, İsrail’in sivil hedefleri ayırd etmeksizin süren saldırılarını destekleyeceklerini ve silah yardımına devam edeceklerini açıkladılar. Üst düzeyde ziyaretler gerçekleştiriliyor. Netanyahu’ya sarılarak kameralara poz veriyorlar, İsrail’i kurtarmaya geldiler. İşte yine kurtarıcılar sahnede. Oradalar.
Bu bahsettiklerimi bir film senaryosu olarak yazmış olsaydım ve öncesi ve sonrası diyerek kararma açılma efekti ile bir geçiş yaparak kurgulasaydım, sonra da filmi gösterime sunsaydım, eminim ki böyle saçma sapan bir senaryo olur mu şeklinde eleştiriler alırdım.
Gerçek hayat bazen böyledir, bir film algısını aşan sürrealist sahneleri vardır. Gökte güneş parlarken aniden lokal bir yağmura yakalanırsınız, ama o anı yaşadığınız için gerçekliğini sorgulayamazsınız bile. Lakin aynı yağmuru bir film sahnesinde bire bir çekip, insanlara izlettiğinizde, bu nasıl yağmur, böyle yağmur mu olur şeklinde tepkiler alabilirsiniz. Şimdi gezegenimizdeki insanların çoğu, sorgulayamadıkları bir gerçekliği televizyonlardan izliyor ve tepki bile veremiyorlar. Algısal illüzyonlar ard arda geliyor. Amerika’da Biden’in oyları ilk kez Trump’ın önüne geçmiş. Merdiven çıkarken ayağı kayıp düşen ve yaşlılığı dolayısıyla insanların acıma ve hoşgörü hisleriyle baktıkları şahıs, şimdi masumların acımasızca öldürülmesi için insanların gözünün içine baka baka yalan söyleyerek, her türlü desteği veriyor. Muhtemelen bu kanlı sürecin başlaması için düğmeye de o basmıştı. Kendileri savaşmıyorlar, başka milletler üzerinden savaşlar sürdürerek çıkarları doğrultusunda sonuç elde ediyorlar. İşin ilginç tarafı bunu hep yapıyorlar ve dünya halkları hala uyanmadılar. Mesela, pek çok etnik grup ve dini inancı barındıran Balkanlar’da olası bir “sahte bayrak” operasyonunun nelere mal olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.
Bir yere bir taş atıyorsunuz ve o taşın düştüğü yerde nasıl etkiler yapacağını önceden biliyorsunuz. Sırf çıkar için atılan o taşın altında kalan masumların hiç önemi yok mu? Buna tüm insanlığın itiraz etme zamanı artık gelmeli.