Prof. Dr. Nazif Gürdoğan'ın vefat haberi, Türk bilim ve düşünce dünyasını hüzne boğdu.
Sadece bir akademisyen değil, aynı zamanda toplumsal sorunlara duyarlı bir yazar ve derin bir düşünür olan Nazif Hoca, geride silinmez izler bıraktı. Kendisinin en belirgin özelliklerinden biri, bilimsel bilgi ile toplumsal duyarlılığı bir araya getirmesiydi. Çalışmalarını akademik çerçeveyle sınırlandırmak yerine, toplumun nabzını tutan, sorunlarına çözüm arayan aydın bir şahsiyetti. Makine mühendisliğinden işletme yönetimine, felsefeden tasavvufa kadar geniş bir yelpazede ürettiği eserlerle, düşünce hayatımıza önemli katkılarda bulundu.
Çalışmalarında, modern dünyanın karmaşık sorunlarına, İslam medeniyetinin zengin mirasına ve insanın varoluşsal sorularına dair derinlemesine incelemeler sundu. Kitapları, sadece akademik bir ilgi alanı olan değil, aynı zamanda toplumun her kesiminden insanın düşüneceği, tartışacağı ve kendine yeni sorular soracağı konuları ele alıyordu. Teknolojinin Цtesi kitabında teknolojinin hayatımıza getirdiği kolaylıkların yanı sıra, insanı köleleştirmesi ve doğayı tahrip etmesi gibi olumsuz etkilerine de dikkat çekiyordu. Kьltьr ve Sanayileşme eserinde ise sanayileşmenin kültür üzerindeki etkilerini, geleneksel değerlerin kaybını ve yeni bir dünya düzeninin oluşumunu tartışıyordu.
Her zaman insani ve ahlaki değerlerin korunmasının önemine değindi. Üsküdar Üniversitesi tarafından düzenlenen 5. Yüksek İnsani Değerler Ödülleri Töreninde yaptığı konuşmada: “İnsani değerlere her zamankinden çok daha fazla ihtiyacımız var. Nasıl tarım toplumları sanayi toplumlarına dönüşmüşse, sanayi toplumları bilgi toplumlarına dönüşmüşse önümüzdeki yıllarda da mutlaka bilgi toplumları değer toplumlarına dönüşmek zorunda. Günümüzün en önemli güç kaynağı bundan böyle değerler olacaktır. Değersiz bilgi her zaman yıkıcıdır…” demişti. Bu sebeple toplumda manevi değerlerin güçlenmesi için çalışmalar yürüttü. Gцrьnmeyen Ьniversite kitabında Mehmet Zahid Kotku'nun hayatını örnek alarak tasavvufun modern toplumdaki yerini ve önemini incelemişti. Yazılarında ve konuşmalarında da tasavvuf ahlakının yaygınlaşmasının gerekliliğine değinirdi.
Nazif Hoca aynı zamanda, farklı kültürleri ve medeniyetleri karşılaştırarak, insanlığın ortak değerleri üzerine yoğunlaşmaktan yanaydı. Hicaz'dan Endьlьs'e ve Zamanı Aşan Şehirler gibi eserlerinde İslam medeniyetinin farklı coğrafyalardaki izlerini sürerken, bu bölgelerin modern dünyayla olan ilişkilerini de irdelemişti. Hayatı boyunca doğu ile batı, gelenek ile modernite, maneviyat ile bilim arasındaki köprüleri inşa etmeye çalıştı. Üç kıtanın odak noktasında medeniyet merkezi olan Türkiye’nin bu anlamda dengeleyici bir güç olduğunu vurguluyordu.
Nazif Hoca, geniş bilgi birikimi ve derin fikir dünyasıyla öne çıkan bir yazardı. Gençlere ilham veren, onların düşüncelerini geliştirmesine katkı sağlayan bir rehberdi. Hayatı boyunca insani değerleri hep en üstte tutmaya çalıştı. Ancak onu asıl özel kılan, bana göre içten mütevazılığıydı. İlgi odağı olmak yerine çalışmalarının ve düşüncelerinin öne çıkmasına gayret etti. Gazetecilik hayatımın başından itibaren her zaman benim için de eşsiz bir yol gösterici olmuştu. Yazılarım için kıymetli yorumlar yapar, tavsiyelerde bulunurdu.
Onu anarken, aslında iyi bir hayatın nasıl yaşanması gerektiğine dair önemli bir ders alıyoruz. Nazif Hoca, ömrünü öğrenmeye, öğretmeye ve insanlığı daha ileri taşımaya adamıştı. Vefatı sadece ailesi ve yakın çevresi için değil, aynı zamanda düşünceleriyle büyüyen, ondan feyz alan nesiller için de büyük bir kayıp. Bıraktığı miras, dokunduğu sayısız hayat ve savunduğu fikirlerle yaşamaya devam edecektir. Nazif Hoca'yı saygı ve rahmetle anıyoruz.