Kitap okumak, bilgi edinmenin ötesinde, hayal gücünü genişleten ve ruhu besleyen müthiş bir aktivitedir.

Ancak, bu güzel alışkanlığı daha da çekici hale getirmenin yolları yüz yıllardır deneniyor. Her toplum kendi zaman, bilgi ve ihtiyaç durumuna göre bu eğlenceli ve rekabetçi okuma etkinliklerini denemiş. 

“Rekabet ve eğlence!” 

Bu iki kavram önemli. Diri tutar, tazeler, yeniler, farklılıkların peşinden sizi ve toplumu sürükler. Yediden yetmişe herkesin katılabileceği etkinliklerle, kitap okuma alışkanlığını yaymak mümkün. Dünyada ve Türkiye'de çeşitli kurumlar tarafından düzenlenen etkinlikler, bu amaca hizmet ediyor.

Örneğin, Kütüphane Haftası Etkinlikleri Türkiye Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü tarafından her yıl nisan ayında kutlanıyor. Türkiye genelindeki kütüphanelerde düzenlenen bu etkinlikler, tüm halkı, özellikle öğrencileri hedef alıyor. Okuma yarışmaları, söyleşiler ve atölyelerle kütüphanelerin önemi vurgulanıyor. İşte bu etkinlikler somut projelerle daha anlamlı ve eğlenceli hale getirilmeli.

George R.R. Martin, “Kitaplar, insanın en iyi dostudur; onlarla geçirdiğiniz zaman, yalnız olmadığınızı hissedersiniz.” diyerek, kitapların insan hayatındaki yerini mükemmel bir şekilde ifade ediyor. Cehaletin yalnızlığını, karamsarlığını ve çözümsüzlüğünü kitaplarla, eğlenceli ve rekabetçi hale getirebiliriz. Yani biz okudukça toplumu; anlamlı kalabalıklara, hep diri tutan umutlara ve derde derman çözümlere kavuşturabiliriz.

Bir diğer önemli etkinlik ise Okuma Yazma Seferberliği. Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı tarafından başlatılan bu seferberlik, 2018 yılından bu yana Türkiye genelindeki okullarda düzenleniyor. Öğrenciler, öğretmenler ve aileler için çeşitli etkinlikler ve yarışmalarla okuma alışkanlıkları geliştirilmeye çalışılıyor. Bu yarışmaların uzun, hayatla iç içe geçmiş, sürdürülebilir somut okumalar olması gerekiyor. 

Hadi yapalım bir yarışma!

Ardından birkaç ödül.

Yarışma için yüzeysel okumalar…

Sonra yine cehaletin merdivenlerini tırmanan bir gençlik! 

Hayır, hayır işte bu olmamalı. Daha uzun soluklu ve devamlılık arz eden bir şeyle yapmalıyız.

Evet, etkinlik ve yarışma güzel ancak bu sadece reklam olarak kalmamalı.

Bir kitabı okuduğunuzda, onunla başka bir dünyaya adım atarsınız. İşte biz! Bu adımı atabilen okurların sayısını arttırmalıyız. Derdimiz sadece kâğıt üstündeki nicelik değil; nitelikli bir okumanın oluşmasına katkı sağlamak olmalıdır. Yarışma ve etkinliklerle bunu başarmalıyız.

Okumanın sunduğu farklı deneyimlere dikkat çekebilmeliyiz. Toplumda sadece parası olanların değil okuyanların, yazanların ön plana çıkarıldığı diziler, filmler, sosyal medya paylaşımları, özel haberler yapabilmeliyiz. Filmin asıl amacı mafya üyelerinin nasıl para akladığını, nasıl zengin olduğunu ve bunu hangi yolarla yaptığını sunmak olmasın. Asıl amaç okuyan bir insanın dalga dalga büyüyen iyilikleri nasıl yaydığını, etrafını nasıl güzelleştirdiğini vermek olmalı mesela.

Okuyanın yaptığı işi her yönüyle güzelleştirmeli ve sözden öteye taşımalıyız. Yani okuyanı, okumaya gayret edeni, güzel söz söyleyeni, kitabı, ilmi, kalemi, mürekkebi… övgüyle gönüllere taşımalıyız. Yaşamalıyız ve yaşatmalıyız bu güzellikleri ve okunacak bir satır yazanlara hak ettiği değeri vermeliyiz.  

“Her Ay Bir Kitap” Projesi, Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından yürütülen bir başka önemli etkinlik. Bu proje, belirli bir grup veya toplulukta her ay bir kitabın okunmasını teşvik ediyor. Katılımcılar, seçilen kitabı okuduktan sonra bir araya gelerek değerlendirme yapıyor, böylece gençlerin okuma alışkanlığını artırmayı amaçlıyor. Toprağa atılan ve meyvesini gelecekte yiyebileceğimiz bir güzel tohum, demektir bu. Ne güzel bir etkinlik! İşte bunların sayısını, niteliğini ve bilinirliğini arttırmalıyız.

Mark Twain, “Bir kitabı bitirdiğinizde, o kitapla birlikte bir parça da kendinizden çıkmış olur.” diyerek, okumanın kişisel gelişime katkısını vurguluyor.

Yerel kütüphaneler ve okullar tarafından düzenlenen “Okuma Şenlikleri”, Türkiye genelinde birçok şehirde gerçekleştiriliyor. Bu şenliklerde okuma yarışmaları, yazı atölyeleri ve çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Öğrencilerin okuma alışkanlığını geliştirmeyi ve kitap sevgisini artırmayı hedefleyen bu etkinlikler, ailelerin de katılımına açıktır. Bu etkinliklerle daha geniş kitlelere ulaşabiliyoruz. Bu okuma şenliklerini her yaş grubuna göre devamlılık arz edecek şekilde planlamalıyız. İşte o zaman tadından yenmeyecektir.

 J.K. Rowling, “Kitaplar, hayal gücünüzün kapılarını açar; onları okuduğunuzda, hayal ettiğiniz her şey mümkündür.” diyerek, kitapların sunduğu sınırsız hayal gücüne işaret ediyor.

Biz de bu sözden yola çıkarak diyelim ki “Hayalleri tutsak edilen tüm yüreklere ulaşalım ve sadece hayal kafeslerinde kalan o eşsiz hayalleri gün yüzüne çıkaralım. Çıkaralım ki başka gönüllere sevgi, umut, bilgi aktarabilsinler.”

Son olarak, “Yılın En İyi Kitabı” Yarışması, Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından her yıl düzenleniyor. Tüm okurlara açık olan bu yarışmada, katılımcılar okudukları kitaplar üzerinden oy kullanarak en sevdikleri eserleri seçiyor. Bu etkinlik, okuma alışkanlığını teşvik ederken aynı zamanda yazarları ve yayınevlerini destekliyor. Eee desteklenmeli bir sonraki baharlarda bize taze meyveler verebilsin. İşte bu meyveleri üretenlere imkân vermeliyiz, omuz vermeliyiz.

Bir bardak kahveye onca parayı verirken hiç düşünmez üzerine bahşiş de veririz. Ne güzel! Ancak aynı cömertliğin daha fazlasını kitap alırken gösteremiyoruz. Kitabı gördüğümüzde de herkesin klişe haline getirdiği “kitaplar çok pahalı” sözünü kurmayalım.

Okuma, düşüncelerinizi özgürleştirir; her sayfada yeni bir dünya keşfedersiniz. Tabi keşfetmek için de okumalısınız, kitaba, okuyana, yayın evine selam vermelisiniz.

Bu etkinlikler, katılımcılar arasında sağlıklı bir rekabet oluşturarak okuma alışkanlığını teşvik ediyor. Yerel kütüphaneler veya okullar, belirli bir süre içinde en çok kitap okuyan bireyleri veya grupları ödüllendiren yarışmalar düzenleyebiliyor. Hepsi takdire değer. Hepsinin derdi ilim ve eğitim için inşa edilen kişilik duvarına bir tuğla koyabilmek. 

Daha ileriye giderek desek ki, “10 Günde 10 Kitap” okunacak. Kimler katılabilir? 

Yani etkinlik üretmek için öylece bir fikir vermiş oldum. Sizlerin de zihninde çok daha fazlası ve anlamlısı vardır. 

 Haruki Murakami, “Bir kitabı okurken, kendinizi başka bir hayatın içinde bulursunuz.” diyerek, okumanın sunduğu derin deneyimi vurguluyor.

Kitap kulüpleri, sosyal bir ortamda kitap okuma alışkanlığını teşvik ediyor. Her ay belirli bir kitabın okunması ve ardından tartışılması, katılımcıların farklı bakış açılarını görmesini sağlıyor. Üç kişi ile başlayıp yüz kişiye çıkan gruplar var ancak grubun küçük olması bir avantajdır. Etrafınızda bulunan kolay ulaşabileceğiniz beş on kişiyle bir grup oluşturabilirsiniz.  Bu küçük kulüpler sizi disiplinli okumaya sevk edecektir.

Ayrıca, kendi aranızda en iyi kitap önerilerini veren üyelere sürpriz küçük ödüller, kahve, kalem seti, anlamlı bir afiş-poster, anahtarlık, tırnak makası, özel bir bardak …vb. vererek rekabeti artırmak mümkün. 

Okuma kulübünüzün bir rozeti olabilir. Küçük bir şey ancak etkisi çok olur. Kulübe ait bir tişört, pantolon, atkı vb. olursa -yani bir deli bununla ilgilenir ve yaparsa- yere daha sağlam basmanızı sağlayabilir. Kulübün bilinirliğini ve kalıcı olmasını sağlar. Bu küçük ama anlamlı sembol ve eşyalar sizi ve katılımcıları daha çok kitap okumaya teşvik edecektir. 

Bu tür etkinlikler hem eğlenceli hem de öğretici bir deneyim sunarak kitap okuma alışkanlığını güçlendiriyor. Aynı zamanda okuma alışkanlığınızı daha nitelikli, eğlenceli ve görünür hale getirecektir.

Ancak bazılarının dediği gibi “Oku, ne okursan oku, yeter ki oku” değil. Seçerek okuyacağız. Okumanın zevkine, kitap sizinle konuşmaya başladığında varırsınız. Okumak bambaşka bir şeydir. Okuma ve araştırma kabiliyeti yirmili yaşlarda kazanılır. 

Ağaç yaşken eğilmediği takdirde çok da anlamlı olmayacaktır.

Yoksa siz hala okuma kulübünüzü oluşturmadınız mı?

Etmeyin eylemeyin! 

Onca söz söylendi anlam ve vücut bulsun diye.

Rozet, kahve, anahtarlık, tırnak makası falan filan…