Bir zamanlar Kurgusal Âlem adında, teknolojinin hüküm sürdüğü bir yer vardı. Bu dünyada her şey yapaydı. Eee yapay olan şeyler ne kadar mutluluk verebilir?
Yapay bahçeler, yapay gökyüzü, yapay mutluluk... İnsanlar tüm işlerini teknolojik cihazlara devretmişti. Ancak bu dünyada eksik bir şeyler vardı: iç huzur, keyif, emek ve dayanışma, kendin pişir kendin ye, yan yat, bazen çamurda yürü, araba kullanırken ara gazı ver … vb. Yoktu böyle şeyler. İnsanı mutlu eden de bu gibi şeyler değil mi?
Kurgusal Âlem'in sakinlerinden bazıları oldukça kibirliydi. Akıltel, gümüş çerçevesine, özel tuşlarına, kırılmaz camına, renk değiştiren kapağına, bilmem ne kadar yüksek fotoğraf kapasitesine, şurasına burasına bakıp bakıp havaya giriyordu.
Ben bu dünyanın kralıyım!
İnsanlar bana bakarak her sorularına cevap buluyor. Hayal kurmaya ne gerek var? Her bilgi parmaklarının ucunda! Zaten sabah akşam benimle vakit geçiriyorlar. Neredeyse hepsini esir ettim. Artık ekran bağımlılığıyla ilgili olarak; mavi ekran hasarları, dijital göz yorgunluğu, göz kuruluğu, durum bozuklukları, boyun ve sırt ağrıları, oyun bağımlılığı … Daha neler, neler! Adeta etrafımda dönen dev bir ekonomi çemberi oluştu.
Tabletçik hemen ona katıldı.
Evet! Çocuklar saatlerce benimle vakit geçiriyor. Kitaplar, oyunlar, filmler… Her şey bende! İnsanların bana bağımlı olması kötü bir şey mi ki? Yani be de Akıltel’den geri kalacak değilim!
Fakat köşede duran Zekai Dede, bu gençlerin heyecanını sakin bir tavırla izliyordu. O, bir yapay zekâ sistemiydi ama yaşadığı uzun yıllar boyunca insanların hem güçlü hem de zayıf yanlarını öğrenmişti. Baston gibi kullandığı veri çubuğunu yere vurarak konuştu.
“Çocuklar, teknoloji büyük bir güç olabilir. Ama unutmayın! İnsanın hayal gücü olmadan, teknoloji sadece camdan, plastikten bir araçtır. Teknoloji insanın hayal gücüyle şekillenir, onu yanlış kullanmak ise bizi köreltir ve tembelleştirir.”
Zekai Dede’nin sözleri herkese ders olmuştu. Tam o sırada Tilki Kıvrak,
“Dede haklı. İnsanların teknolojiyi kullanırken yaptıkları en büyük hata, ona bağımlı olmaları. Artık çocuklar yıldızlara bakıp hayal kurmayı, kendi oyuncaklarını yapmayı çoktan unuttular. Her şey hazır, her şey yapay, her şey maskeli…
Bu kadar kolaylık insanı tembelleştiriyor, zombileştiriyor.”
Bilge Karınca kanatlarını çırptı ve yüksek bir yere çıktı.
“Araştırmalar gösteriyor ki ekran karşısında çok vakit geçirmek, beynindeki hayal gücünü, üretme hevesini azaltıyor. Ekranları doğru kullanmalı. Teknoloji bir dost mu, düşman mı, buna karar vermek bizim elimizde.”
Karga Karayüz, her zaman olduğu gibi alaycı bir tonla güldü.
“Bence hayal kurmayı zaten çoktan unuttuk. Teknoloji her şeyi hazır sunuyor. Ama hayal gücünü kaybedenler ruhunu da kaybeder. Onunla hemen her şeyini kaybediyor. Biz kargalar teknolojinin esiri olmadık. Bunun için çok sert kurallar koyduk. Başta çok tepki aldık ancak aradan geçen yıllar bizim ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu.
Tam o sırada, rüzgarla birlikte bir ses duyuldu. Atom Ali adında genç bir çocuk, elinde bir defter ve kalemle sahneye çıktı. O, köyün en meraklı çocuğuydu ve Kurgusal Âlem’in sakinlerinin bu tartışmasını duyunca dayanamamıştı.
“Yanılıyorsunuz,” dedi. “Hayal gücü asla kaybolmaz. İnsanlar hayal etmeye devam ediyor, ama teknoloji bazen bunu unutturuyor. Mesela ben her gece yıldızlara bakıp yeni bir dünya hayal ediyorum. Ayrıca dedemin öğrettiği topaçlardan yapabiliyorum. Yani kendi oyuncağımı da yapıyorum.
Eğer hayal gücü olmasaydı, siz burada olur muydunuz?”
Elbette ki olmazdınız!
“Hayal gücü, aklın ötesindeki dünyaların kapısını açar. Teknoloji ise o kapının anahtarı olabilir, ama kapıyı açmak için hayal gücü şarttır.”
Yani hayal, hayal ve hayal diyorum. Öyle hemen enseyi karartmayın, derim.
Ali’nin bu sözleri herkesi etkiledi.
Akıltel başını önüne eğerek mırıldandı.
“Belki de haklısın. Neticede bizi insanlar üretti, hayal gücü gerçekten çok güçlüdür.”
Tabletçik, “Ancak, biz olmadan hayat çok zor olurdu. İnsanlar teknolojiyle daha hızlı öğreniyor, daha üretken oluyor.”
Zekai Dede gülümsedi ve “Bu doğru. Ama unutmayın! Teknoloji, bir hedef değil; sadece bir araçtır. Gerçek hedef, daha güzel bir dünya hayal etmek ve bunu başarmaktır.”
Atom Ali, “Hayal gücü olmazsa olmaz bir güzellik ancak teknolojinin imkanları da önemli. Bütün mesele ölçüyü kaçırmamak, biz buna dikkat edelim. Teknoloji ne önemsizdir ne de her şeydir.
Bu tartışmadan sonra Kurgusal Âlem sakinleri bir karar aldı. Teknoloji bağımlılığını azaltıp hayal güçlerini nasıl geliştirebilecekleri konusunda gayret edeceklerdi. Çünkü gerçek hikayeler, yapay ekranlarda değil, insanın hayal gücüyle yazılırdı. En önemlisi de yaşanmış olması, bir emek sonucu ortaya çıkması gerekir.
Öyle! “Yaptım oldu!” demekle olmaz. Kısacası her şeyin kolay olması doğru olmasa gerek. Zahmet, emek, mücadele; süreç olarak insana lazım çünkü bu süreç bizi olgunlaştırıyor.