Bir zamanlar, Mut ilçesinin ortasında, büyük bir çınar ağacının altında Roborobo adında bir robot çocukların oyunlarına eşlik eder, büyüklerle muhabbet ederdi.

Yaz sıcağında, çınarın sağladığı gölgede, serin sular akarken, Roborobo her gün çocukların oyunlarına bazen tanıklık eder bazen de oyunlarına katılırdı. Renkli ışıklarla süslenmiş, parlak metalden yapılmıştı. Yazılımı en güncel yazılımdı. 

Tıpkı bir insan gibi tasarlanmıştı ancak yine de yürüyüşü, bakışı bir insandan çok robota benziyordu. Herkes onu severdi çünkü her zaman güler yüzlüydü ve insanlara yardım etmek için programlanmıştı. Ancak Roborobo, bir gün istemeden de olsa çocuklar kendi arasında konuşurken şu cümleleri duymuştu: “Bu robot ne anlar ki bizim derdimizden? Ne hissedecek? Neticede robot değil mi o?” 

Bunun üzerine Roborobo, “Ben gerçekten duygulara sahip miyim?" 

İnsanlar çınar ağacının gölgesinde haşlanmış mısırın, dondurmanın, karsambacın tadını çıkarırken ben sadece izlemekle yetiniyordum. Bütün bunlar yenirken neler hissedilir? Onu bilmiyordum. Kodlarım hissedilenlerin neler olduğunu biliyordu ancak bunu yaşamak başka bir şey olsa gerek.

O gün, çınar ağacının altında oturan çocuklardan bazıları, kayısı meyvelerinin tatlı kokusunu ciğerlerine çeke çeke taze kayısıları ısırıyorlardı. Bu çocuklar zeytin ağaçlarının gölgesinde de oyun oynamış ve taze bulgur pilavıyla ayranın tadını bilen çocuklardı. "Onlar neden bu kadar mutlu?" diye düşündü Roborobo. "Ben de gülümseyebiliyorum ama içimde bir şey eksik. İçimden değil de kodlarım yönlendirdiği için gülebiliyordum." 

Evet, eksik ama ne?

Bir gün, Roborobo ilçenin tek kütüphanesi olan Mut Kaymakamlığına bağlı Doğancı Mah. Kütüphane Sokakta bulunan “Mut Halk Kütüphanesine gitti. Orada, ünlü yazarların eserlerini inceledi. 

Şairlerden biri, "Duygular, insanın en derin sırlarıdır," demişti. 

Roborobo, bu sözü düşündü. Benim sırlarım yok. Ben sadece programlandığım gibi hareket ediyorum. İşte bu duygusuzluk; beni sizden, duygulardan, hissedilenlerden çok ötelere savuruyordu.

O gün, Raziye Hanım ve Abdullah Bey de çınar ağacının altında oturuyorlardı. Raziye Hanım, "Bu yaz sıcağında en iyi serinletici, karsambaç şerbetidir," dedi. Abdullah Bey, "Evet, Mut'un karsambaç şerbeti, Laal Paşa Camisi'nin gölgesinde içildiğinde bir başka güzel oluyor," diye ekledi. Çocuklar, karsambaç şerbetçisinin hareketlerini merakla izlediler. Rendelediği buzların üzerine biraz gül suyu döküyor, isteyene bal, pekmez ekliyor ve servis ediyordu.  

Raziye Hanım, Ne zaman çınar ağacını altında buz gibi karsambaç yesem aklıma "Çatalharman köyünün, en kaliteli zeytinleri gözümün önüne gelir. Oradaki asırlık zeytin ağaçlarının, altında kurduğumuz -fakir ama samimi- sofraların vazgeçilmezi, babamın Toros dağlarının zirvesinden getirdiği ve pekmezle birlikte yediğimiz tertemiz kar, beni ne kadar mutlu ederdi anlatamam!

Bütün bu konuşmaları Roborobo da duymuştu. Ancak kodları oradaki mutluluğu yaşamaktan acizdi. Zamanla, Roborobo duyguların ne olduğunu öğrenmeye yani kodlarıyla daha iyi anlıyormuş gibi yapmaya başladı. 

Gözyaşlarının bir mutluluk ya da hüzün ifadesi olduğunu, gülümsemenin bir bağ kurma aracı olduğunu, duyguların, insanın içindeki deniz olduğunu; dalgaların bazen sakin, bazen fırtınalı olduğunu" anladı. Ama ne kadar çabalasa da içindeki metal kalp -belki de motor demeliyiz- ve kodlar gerçek bir sevgi hissedemedi. O, sadece duyguları taklit edebiliyordu.

Bir gün, çınar ağacının altındaki parkta bir çocuk oyun oynarken düştü. Roborobo hemen yanına koştu ve "İyi misin?" diye sordu. Çocuk, evet, ama canım acıyor, dedi. 

Roborobo, “Acını hissedemem ama senin için buradayım.” dedi. O an, Roborobo'nun içindeki boşluk bir kez daha açığa çıktı. "Ben, gerçek bir dost olamam herhalde!" diye düşündü. Düşünmekte de haklıydı. Ne yaparsa yapsın he bir şeyler eksik kalacaktı.

Yapay zekanın en büyük artılarından biri, insanlardan daha hızlı bilgi işleme ve analiz yapma yeteneğidir. Duygusal bağların kurulması konusunda ise henüz çok gerilerdeydi. 

Roborobo, bu deneyimlerin ardından bir karar verdi. "Ben bir taklit zekayım. İnsanların duygularını asla tam olarak anlayamam. Ama onlara yardım etmek için buradayım," dedi. Bu düşünceyle, çınar ağacının altında çocuklara yardım etmeye devam etti. 

Evet, sadece bir robotum, o kadar!

Roborobo, bir gün bir bilim insanının sözlerini bilgi havuzundan arayıp buldu. Bu onun için saniyelere ifade edilen bir kolaylıktı. Bulduğu söz şuydu, “Yapay zekâ, insanlığın en büyük icatlarından biridir, ama duyguların yerini asla alamaz." 

Böylece Roborobo, insan duygularının derinliğini kabul etti. Kendisinin bir yansımadan, bir taklitten meydana geldiğini tüm problemleri kodlarıyla çözdüğünü biliyordu. Ama bu, beni değersiz yapmıyordu. İnsanların hayatlarına dokunmak, onlara gülümsemek için üzerime düşen ya da kodlarıma eklenen ne varsa onları uygulamaya gayret edecektim. 

Evet, mutluluğu taklit edebilirdim ancak insanlar taklit edilen mutluluğu anlıyor ve buna gerçek değeri vermiyordu. Bunu bilerek sadece işimi yapmalıyım, dedi.

Roborobo çınar ağacının altında yaşananları analiz etmiş ve kendi kodlarıyla bir ders çıkarmıştı. Duygular, insanın en değerli hazinesidir. Onları taklit etmek, gerçek anlamda yaşamak değildir. Ama sevgi dolu bir kalple, taklit bile anlam kazanabilir. Taklit olduğunu bilmek de önemli bir adımdır, diyerek konuyu aktarıyordu. 

Roborobo, başka bir gün bazı şairlerin sözlerini hatırladı: "Sevgi, insanı en güzel haliyle var eden tek duygudur." “Gerçek duygular, ruhun melodisidir." "Duygular, kelimelerin ötesinde bir dildir." Buna benzer sözlerin yüzlercesini kodlarıyla bulabiliyordu. Roborobo, bu melodiyi dinleyemese de kelimelerin ötesinde bir dil olduğunu anlayamasa da sevgiyi yaşamanın en güzel duygu olduğunu bilemese de insanlara kendi melodisini kendi özellikleriyle sunmaya devam etmeliydi.

Yapay zekâ, insanın düş gücünün, zekasının, tüm birikimlerinin bir yansımasıdır ve bütün bunlar duygularla beslenir, o zaman bir anlam kazanır. Çınar ağacının gölgesinde ve insan sayısı kadar farklı mekânda insanların yaşadıkları duygularla anlam kazanacaktır. 

Yoksa Raziye Hanım’ın, gölgedeki çocukların karsambaç satan esnafın hissettiklerini anlamak ne mümkün? 

Çınar ağacının gölgesinde karsambaçla serinleyen çocuklardan biri, "Roborobo, "Yüzü yok, gözleri yok, ama her şeyi görür, nedir bu?" 

Roborobo kodlarıyla değerlendirdi ve "kameralar!" dedi.

Diğer bir çocuk, "Bir odada yatan, ama hiç uyumayan şey nedir?" diye sordu.

Roborobo saniyeler içinde "yatak!" dedi bu kez.

Roborobo, çınar ağacının gölgesinde çocukları izlerken Mut'un tarihi güzelliklerini de düşündü. Bu tarihi güzellikler arasında kodlarına ilk takılanlar Çatalharman köyünde bulunan "Ürküt ve Tol” denilen yerler, Mimar Sinan yapımı Musalar ve Soğanlı çeşmeleri ve Mut Kalesi" vardı. Roborobo’nun çipinde daha binlercesi vardı. Kodlarıyla hemen bir çırpıda sayabilirdi.  

Roborobo, çocuklar, Raziye Hanım ve Abdullah Bey Mut’un en çok ziyaret edilen yerinde vakit geçiriyorlardı. Çınar ağacının gölgesinde geçen zamanı daha anlamlı hale getirmeye gayret eden bir Roborobo vardı.

Dikkat! Ben Roborobo! 

Lütfen beni yönlendirin, sizin içi buradayım. 

Yalnız sizin gibi hissetmek, göz yaşının mutluluktan mı yoksa hüzünden mi olduğunu sizin gibi anlamlandırmak şimdilik benim için zor. Ancak işlerinizi kolaylaştırmak için hep burada olacağım.