Kariye ya da Khora; “surların dışında bulunduğu için bu ismi almış”, “köy anlamına gelmektedir” gibi açıklamaların hikayesini anlatmakta yavan kaldığı bir yapı. Bunu, daha mekâna girdiğiniz anda farkediyorsunuz. Dışarıdan bakınca, görmeye alıştığımız kilise yapılarından biri zannedilse de içeriye adım attığınızda farklı bir boyut kazanıyor. Tavanları santim santim özenle işlenmiş ve her motifi ayrı anlam taşıyan mabedin ismi, basit şekilde ‘şehir dışı, köy’ olarak isimlendirilmemiş olmalı, yapının inceliği bu isimden daha fazlası olduğuna inandırıyor. Dış narteksin giriş kapısında bulunan ‘Dua eden Meryem’ figürüne eşlik eden yazı; “Tanrı Anası, hiçbir yere sığmayanın mekânı” ile “Khora”; bu ifade Hz. Meryem’in Tanrıyı içinde taşıması inancını ifade etmektedir
Ana giriş kapısının üstünde bulunan ‘Pantokrator İsa’ mozaiğinde ise “Hazreti İsa, yaşamın mekânı” ve “Khora” ‘Canlıların Khorası’ yazısı bulunur. Burada İncil’e atıf yapılarak mistik bir anlam kazandırılmış olur.
Kilisenin dış narteksi hiç boşluk kalmayacak şekilde tanzim edilmiş İncil’den sahneleri barındırıyor. İnşa edilmesini planlayan bu zihni, sanata ve gösterişe meraklı, belki dindar bu kişiliği merak ediyor insan. Bugün sadece mabed bölümü kalmış olan yapı kurulduğu dönemde, hastane, halk mutfağı ve kütüphaneden oluşan geniş bir alana yayılmış bir komplekstir. Özellikle kütüphane bölümü Metokhites’in ünlü kişisel kütüphanesini barındırmasından dolayı dönem şartlarında oldukça önemli bir yere sahiptir, ancak günümüze ulaşmamış.
Theodoros Metokhites
Khora yapım yılı olarak 5 yy. tarihlense de bugün ziyaret ettiğimiz yapı 1316-21 yılları arasında, Metokhides tarafından bugün gördüğümüz halini alıyor. Theodoros Metokhides aristokrat bir çevrede doğar. Gençlik yılları ailesinin sürgün olarak gönderildiği İznik’de geçer. Mantık, geometri, aritmetik, müzik ve astronomi dersleri alır. Antik felsefe ve din bilimi konularına da özel bir ilgisi vardır. Kendisi ile ilgili bilgilere büyük ölçüde yazdığı retoriklerinden ulaşıyoruz. 20 şiiri, nazım ile yazdığı vasiyeti, felsefi metinler koleksiyonu ve astronomi üzerine 2 eseri de bulunan Metokhides, Bizans kültüründen günümüze kadar ulaşan izler bırakan önemli bir devlet adamı ve aristokrat. II. Andronikos’un İznik’e yaptığı bir gezi sırasında Metokhides onun dikkatini çeker. Entelektüel donanımı ve derin bilgisi sayesinde imparatorun himayesine girerek İstanbul’a gelir. Senato üyesi olur bürokrasi de hızla yükselir. 1305’te imparatorluğun başbakanı olur, halk ile yönetim arasında arabuluculuk vazifesi üstlenir. 1316’da saray tarafından korunan Khora Manastırı’na ‘ktetor’ (bani) olarak görevlendirilir. Onun karmaşık edebi yazma tekniği ile Kahire’deki maniyerist resimlerin karmaşık uslubu arasında paralellik gösterir. Antik Yunan kültürünün büyük bir hayranı olan Metokhites, Yunan felsefesi ve bilimini Bizans'ta canlandıran kişidir; ki birkaç yüzyıl sonra Avrupa Rönesans'ı bundan epey faydalanacaktır.
Dindar bir entelektüel mi gizli bir narsist mi?
Bizans edebiyatının en büyük yazarlarından kabul edilen Metokhites döneminin en bilge insanları arasında sayılıyordu. Platoncu bir çizigide olsa da diğer ekollere karşı ön yargılı değildi. Karmaşık yazı tekniği antik Yunan filozofları ile benzerlik gösteriyor fakat fazlaca eleştiri alıyordu. Bir düşünceye göre; “Metokhites'in karmaşık üslubu, onun sahip olduğu seküler fikirler ve pagan Yunan kültürüne verdiği değer yüzünden Ortodoks otoriteler ve "kalabalıklarla başının derde girmemesi için alınmış bir önlem” olabilirdi. Babasının başlarda papalık elçisi oluşu fakat sonradan teolojik sebeplerle (Ortodoks ve katolik kiliselerin birleşmesi fikirleri) gerçekleşen ve Ortodoks Kilisesi'yle ters düşüp ömrünü hapiste geçirmesi Metokhites'in yazarken ihtiyatlı davranması için yeterli bir sebep olabilirdi.
Tüm canlıların Khorası
Metokhites devlet kademelerinde yükselmenin yanında, yaşadığı dönemde halk arasında fakirlerin kan ve göz yaşları üzerine servetini elde etmekle suçlanıyordu. Yazar Paul Magdalino; "Kariye'nin kuruluşu bir şekilde açgözlülüğün kefaretidir" olarak bahseder. Muhakkak ki Metokhites meseleye böyle bakmıyordu. Onun açısından yaptığı şey temiz bir Hıristiyan hayırseverlik çalışmasıydı. Fakat Metokhites'in Kariye'deki niyeti sadece Hıristiyanlığın anlatıldığı abidevi bir anıt ortaya çıkarmak değildi. (Bu tespitin kaynağını daha sonra “İsa ve Theodoros Metokhites” mozağinde göreceğiz.)
Metokhites, Antik Yunan kültürüne hayranlık duyan biriydi, ayrıca dünyevi şeref ve şöhreti Yunanlar kadar önemsiyordu. O, aynı zamanda ününün sonraki kuşaklara kalmasını istediği için de Kariye'yi planlamıştı. Metokhites, adının ölümsüzleşmesini istiyordu. Nitekim Khora üzerine yazdığı şiirlerinde Hıristiyan hayırseverlik etiğine uygun olmayan tarzda sürekli olarak "ben" vurgusu yapması bunu destekler nitelikteydi: "Zaman geçirmeden manastırın harap kalıntılarını yerle bir ettim...yapıyı hemen yeniden ayağa diktim... bütünüyle uyumlu, en güzel renklerde, enfes mermerlerle süsledim…çok sayıda ve çeşit çeşit eşyayı hazırlayan ve bağışlayan ben oldum..." Methokites'in "yazılarında açıkça görülen benmerkezciliği kilisenin ikonografik programında da farkedilir. Kilisenin ana alanına girmeden önce iç nartekste bulunan kapıda yer alan “Tahtta İsa ve Theodoros Metokhites” adlı mozaikte Metokhites'i kilisenin maketini tıpkı bir imparator gibi Hz. İsa'ya sunarken görürüz.
Metokhites her ne kadar Hz. İsa'nın altında dizleri üstüne çömelerek maketi sunsa da onun Hz. İsa figürüyle aynı boyutlarda olduğu görülür. Bu sahne onun kendisine biçtiği değerin açık bir kanıtıdır. Öyle ki mozaikte gözlerden kaçmayan en bariz şey, Metokhites'in şapkasının haşmetinin Hz. İsa'nın kutsal halesini gölgede bırakmasıdır. Metokhites’in niyetini kesin olarak bilemiyoruz fakat net olarak bildiğimiz birşey var ki Kariye, Bizans Rönesansının en muhteşem eseri. Yapıda, Tevrat ve İncil’de geçen bütün olaylar bir birlik içinde işlenmiş, adeta duvarlara resimlerle yazılmış. 17. yüzyılda mozaiklerin üzerleri sıva ile kapatılmıştır bu sebepledir ki mozaik ve freskler en iyi şekilde korunarak günümüze kadar ulaşmıştır. Khora’nın fresk ve mozaiklerini tanımada banisini tanımanın önemli olduğunu düşünüyorum, tavan ve duvarlarındaki ilginç ve önemli detaylar ise başka bir yazının konusu