Hayatımız suyun akıp yolunu bulduğu düstur üzere devam ederken tıpkı suyun akışının önüne çekilmiş set misali hayatın "bilseydim"lerine takılıp durur ayağımız bazen.

"Bilseydim"e pişmanlığın en dokunaklı hâli diyebilir miyiz? "Ah şunun şöyle olacağını bilseydim" , "Bilseydim yapar mıydım" bilseydim güvenir miydim?" soruları ömrümüzün belki en kırılgan noktalarına parmak basmış gibi kadim yaşanmışlıklarımızdan damıtılmış koca koca hayat dersleri verir bize. Elbette ki bu pişmanlıkları doğuran yaşanmışlığı bir kayıp olarak görmemek şartı ile...

Her birimiz kendi hayat hikayemizin yalnızca başrolleri değil kısmen senaristliğini de yaparız çünkü Allah'ın insana verdiği iradenin insana yüklediği misyon neticesinde seçim hakkı mevcuttur. Ama bazen kalemden çıkanlar kelama ters düşer gibi olur. Yani oynadığımız sahne onu kaleme alan biz değilmişcesine veya biz olamamacasına şaşırtır bizi. Bazen de acelemiz vardır, bir denizin dingin sularında yavaş yavaş yol almak varken bir nehrin hırçın sularına teslim oluruz. Lakin deniz de geçicidir nehir de aslolan daima öz varlığımızla şuurlu birlikteliğimizdir. Değişmeyecek hiçbir yol ayrımında firkate düçar olmayacak bir zorunlu birlikteliktir kendimizle arkadaşlığımız. O yüzden denizde de olsa nehirde de olsa seferi olduğumuz hayat yolculuğu dingin sularda yol alırken bazen geç kalmayı bazen de fırtınalı dalgaların kurbanı olmayı göze almayı gerektirir.

Tabi ki bu yolculukta öngöremediğimiz, sonuçlarını tahmin edemediğimiz veya yanlış bir vehimde bulunup sükut-u hayale uğradığımız olur. Fakat insan olmanın en mukabil tarafı da yanılgılarla bezenmiş olmamızdır. Çıktığımız yolların sonunda karşılaştığımız manzara her ne kadar yolun doğruluğunu hesap edişimizdeki hüsnü zannı bertaraf etmiş olsa bile yanılgılarımızla olan yüzleşmenin bizim doğru yolun hangisi olduğunu anlama kazancını elde etmemizi sağlayacaktır. Ve doğruluğuna kâni olduğumuz o yolu daha sağlam ve emin adımlarla yürüyecek olmanın gönül ferahlığı bedellerin ödenmiş olup ulaşılan mevziyi hak etmiş olunduğu gerçeği ile daha bir lezzetli hale dönüşecektir.

Tek anını bile geri döndürmeye hiçbir mutlak gücün muktedir olmadığı ömrümüzü pişmanlıkların kor ateşinde koca yangınlara döndürmeye lüzum yoktur. Onun yerine vereceğimiz kararları, yapacağımız tercihleri nedamet değirmeninde öğüterek tabir-i caizse geri dönüşü muhteşem olan bir nimete dönüştürebilmek ancak selim akıl ile mümkündür.

O yüzden beklediğimiz sonucu alamadığımız bir aksiyondan "bilseydim" li cümlelerle edilen isyanın katedilen yolda gidişatı sekteye uğratan handikaplar olması dönüp dolaşıp kendimizle olan arkadaşlığa zeval verecektir.

Sahip olduğumuz en büyük zenginliğin içinde cevherleri barındırdığımız  kendimiz olması hasebiyle hata da yapmış olsak koca yanılgıların ağarttığı saçların sahibi de olsak yaşanmışlığın özümüzdeki inşası her daim "bilseydim"lere borçlu olma keyfiyetindedir.