Hâmiş: Kıymetli okuyucularımın mübarek üç aylarını ve bahusus bu gece idrak edilecek olan Regâib kandilini tebrik ederken iş bu yazımı yakın zaman önce Hayrabolu’da garîk-i rahmet olan değerli büyüğüm Mümin Pas amcamızın ruhuna ithaf ediyorum. Hayrabolu’nun Buzağcı köyü asrî mezarlığında basübadelmevti beklemekte olan merhumun ruhuna Fatihalar okuyalım.

Teneşir Tahtası

Görmüşsünüzdür ve dahi bilirsiniz, güzel bir sülüs hatla kaleme alınmış “Müşteri velinimetimdir“ levhası iliştirilmiştir eskimez dükkânların bir köşesine. Eel-hak müşteri velinimettir. Yazımızın kahramanı Gassal Recep Hoca’nın da velinimeti mevtalardır. Şayet Hayrabolu’da yaşıyorsanız her an önüne müşteri olarak gelebilirsiniz. Her gün avucunun içinden gelip geçen, üzerine su dökerek naifçe abdest aldırdığı iki-üç kişiden biri de siz olabilirsiniz. Hâsılı sizi bekliyor Gassal Recep Hoca. Afyon mermerinden yapılmış iki metrelik yıkama tezgâhının önüne geçip plastik eldivenleri euzu besmeleyle ellerine geçirirken o gün kimleri yıkayıp yuğacağını, kimlere gusül abdesti aldırarak kefenleyeceğini ve nihai yolculuk için son ve en mühim hazırlıklardan birini kimler için yapacağını tabii ki bilmiyor.

Şimdi Gassal Recep Hoca için büyükçe bir paragraf açma vaktidir… Recep Hoca evvelemirde ilmiyle âmil bir zat: Hocaefendi. Fatih ve Sahn-ı Seman medreselerinden mücaz üstadların izini süren bir hakikat yolcusu… Yalnızca bir asır öncesine kadar Osmanlı medreselerinde ilim tahsil edenler en az birkaç alanda uzmanlık kazanırdı. Arapça, Farsça gibi bilinmesi elzem lisanların yanında astronomi, tıp, kitap sanatları, matematik, coğrafya, geometri, biyoloji, botanik vb. alanlarda medrese talebeleri ihtisas kesbederdi. İhtisas kesp eder ve işini güzel yapardı. Recep Hoca da selefleri gibi hezarfen bir şahsiyet. Âlim, Kur’an Kursu hocası, hâfız, mevlidhan, duagû. Ve mesleğine âşık bir gassal. Herkes mesleğine Recep Hoca gibi âşık olmalı, içten gelen bir şevkle icra ve ifa etmeli…

Gassal Recep Hoca gassallık mesleğini ibadet olarak görüyor. Evet, gassallık bir ibadettir, mahza ibadet... Gassallık mücerret bir meslek değildir; sıradan, basit, sadece iâşe ve dünyalık geçimini temin etmek maksadıyla yapılan bir iş hiç değildir.

Recep Hocaefendi mesleğine sevdalı bir zat... Mesaisine şevk ile, tutku ile gidiyor ve gassallığın omuzlarına yüklediği sorumluluğu, hüvesi hüvesine milimi milimine hissederek mesleğini çok seviyor, işini güzel yapıyor, âdâba ve usûle dikkat ediyor. Çünkü usul olmadan vusul olmaz. Malum olduğu üzere her mesleğin bir âdâbı vardır, gassallığın âdâbı da ölüye diri gibi davranmak; güzelce, incitmeden yıkayıp temizlemek, eşref-i mahlûkât olarak yaratılmış insanın ölüsüne teneşir tahtasında da hak ettiği izzet ve şerefi ikram etmektir.

Heyhât! Bir zamanlar usta kalemkârlar kadim camilerin son cemaat yerlerinin duvarlarına "Temûtûne kemâ te'îşûne ve tub'asûne kemâ temûtûne" hadis-i şerifini nakşederdi. Bu kutlu sözde “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz ve nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz.” hakikati, alnını secde yerine vardıranlara elini-eteğini mahza oyun ve oyuncaktan ibaret olan dünyaya kaptırmamaları için bir nasihat olarak dillendirilirdi.

Amennâ ve saddaknâ… İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür! Ve dahi Yusuf Büyükgöze hocaefendinin dediği gibi “Sima kalbin fihristidir.” Said ve salih kulların veçhelerine ölüm anında neş’e, mutluluk; şâkî ve mücrim kulların yüzlerine ise endişe ve korku ifadeleri hâkim olur… Ve netice itibarıyla ölüm anında, perdelerin biri kalkıp bir diğeri inerken kulun müşahede ettiği manzara, yüzünde akis bulur. 

Gassal Recep Hoca teneşir tahtasına uzanmış kimi mevtaların veçhelerini ilâhî bir müjdeye nail olmuşçasına mütebessim ve mütevekkil vaziyette; kimilerinin yüzlerini ise korkmuş, kararmış, kaşları çatılmış olarak gördükten sonra “Allah cümlemize hayırlı ömürler ve akıbetler nasip ve ihsan buyursun” niyazında bulunuyor. Hocamızın bu duasına içten gelen bir iştiyakla “âmin” diyoruz. Âmin Recep Hoca âmin, âmin…

Recep Hoca, Yolcu Sanatkâr Mahmut Şahin’den nesta’lik ve rik’a hat nevilerini meşk etmiş. Şu satırları meşk defterine nesta’likle inci gibi yazmış: “Ölüm meleği Azrail Aleyhisselâm her an ziyaretimize gelebilir. Dolayısıyla ölüm randevusuna her zaman hazırlık yapmak lazımdır. “Ölüme nasıl hazırlanır?” dediğinizi duyar gibiyim. Bu hususa âyet-i kerîmelerde, hadis-i nebevîlerde, gönül dostlarının sohbet meclislerinde pek çok işaretler vardır. Benim sizlere arz etmek istediğim husus hem vücut hem de gönül temizliğiyle Azrail Aleyhisselâm’ın teşrifine hazırlıklı olmanın lüzumu üzerinedir.”

Ötede, beride tanıştığı insanlar Recep Hoca’ya ne iş yaptığını soruyor.  “Gassal’ım” diyor, lakin, gassalın ne demek olduğunu, ne iş yaptığını pek çok kimse; özellikle yeni nesil pek bilmiyor. Geçtiğimiz günlerde Hayrabolu Belediyesi’nin tam karşısındaki pasajın girişinde bir yandan çekirdek satan ve diğer yandan da münhal vakitlerinde klarnet çalan Onur, Recep Hoca’ya mesleğini sordu, “gassalım” cevabını alınca “Neysal?” mukabelesinde bulundu. Bu kez hocamız, “Ölü yıkayıcısıyım. Ölüleri yıkıyorum” dedi.  Hocanın muhatabı bu kez iki adım geriye gitti, elindeki klarneti çekirdek tablasının üzerine koydu, ani bir refleksle yandaki “Şok” mağazasının içerisine daldı.

Ölüden de, ölü yıkayıcısından da korkmayın! Ölüme hazırlıksız yakalanmaktan korkun! Hâsılı, korkacak bir şey yok klarnetçi Onur kardeşim!  Arzu edip Gassal Recep Hoca’nın ölüleri nasıl yıkadığını merak edersen bir an önce Hayrabolu Devlet Hastanesi’nin gasilhanesini ziyaret etmeni tavsiye ederim.

Ölünce beni kim yıkayacak?

Şimdiki zamanda cemiyetin orta yerinde yazımızın serlevhasına teberrüken aldığımız popüler bir cümle kuruluyor: Ölünce beni kim yıkayacak? Biz bu cümleye ‘nasıl’ı ekliyoruz! Müslüman mevtaları tabii ki gassal ya da gassâle yıkayacak! İlgili yıkamanın nasıl olduğunu merak edenler için keyfiyeti yazımızın kahramanı özelinde arz edelim... Recep Hoca, namaz abdesti aldırdıktan sonra yakınlarının yardımıyla cenazeyi hastanenin teneşirine ayakları kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırıyor. Teneşirin etrafını güzel kokularla tütsülüyor. Mevtanın avret yerlerini; göbeğinden diz altına kadar kefen parçasıyla örtüyor. Yıkama vazifesini ifa etmek için niyet ediyor ve her işinde olduğu gibi bir cenazeyi dahi yıkamaya besmeleyle başlıyor. Çünkü besmeleyle başlamayan her iş nâkıstır. 

Yıkama bitinceye kadar dilinden “Gufrâneke yâ Rahmân…”/“Ey Rabbim! Kulun bu demde senin rahmet ve mağfiretinle muhtaç. Ey Rabbim! Sen onu bağışla” diye içten niyazlarla mevtayı ılık suyla, kalıp sabunla köpürttüğü süngerle güzelce yıkıyor. Cenazeyi Hayrabolu Belediyesi’nin kefen torbasının içinden çıkan havlularla kuruladıktan sonra yardımcılarıyla birlikte tabutun içine alıp kefenleri kemâl-i edeple yayıp yakasız kefen gömleğini rikkatli bir şekilde giydiriyor.

Bu demde meyyit kendisine tam bir teslimiyetle tabi olup itaat ediyor. Eskiler, itaat tarif edilirken "Gassalin elindeki meyyit gibi olmak" cümlesini kurar! İşte tabir ve tarif bu. Gassalin elindeki meyyit. Gassalin önüne gelen meyyit emre âmâdedir. Oysa marifet ölmeden önce ölerek her vakit emre âmâde olmak, ilâhî emir ve buyruklara tabi olmak lazım gelir! 

Şefkat, merhamet günümüz cemiyetinin en fazla eksikliğini hissettiği mefhumların başında geliyor. Şefkat denince anneler, annelerimiz akla geliyor. Sevgili okuyucularım. Merhamet timsali bir anne, bebeğini nasıl şefkat kanatlarını kuşanarak yıkıyorsa Gassal Recep Hoca da meyyiti öylece yıkıyor. Suyunu güzelce ayarlıyor, ne sıcak oluyor, ne soğuk; ten sıcaklığında... Şefkatli bir şekilde yıkamayı bitince cenazeyi kurutuyor ve akabinde yine bir annenin evladını giydirmesi gibi ölüye elbisesi olan kefenini giydiriyor. 

Ölünün elbisesi malum kefendir, kefenin cebi yoktur. Ve dahi kefen ölünün üniformasıdır. Teneşir tahtasına yatırılan mevta dünyalık unvan ve sıfatlardan sıyrılır, orada işçi de birdir patron da; âmir de birdir memur da…

Recep Hoca, Hayrabolu müezzinlerinin nidalarını dikkatle dinliyor. Salâ Salâ Recep hocaefendi! 

Gassalin teneşirinin suyu da meyyiti de eksik olmuyor. Eksik olan hayattan ve memattan yeteri katar ibret alamamak; nâkıs olan kulluklar ve itaat... Rabbim emir ve nehiylerine itaat-ı tâmme nasip etsin. Âmin. 

İbrahim Ethem Gören/02.01.2025 Yazı No: 640