Aslen Osmaniye’nin merkeze bağlı, Yaşar Kemal’in vekil öğretmenlik yaptığı Bahçe köyündenim. Resmi kayıtlarda doğum yerim Osmaniye, ancak esas doğum yerim Kadirli 7 Mart Mahallesi.

12 Eylül Darbesi’ni o zamanlar Osmaniye ilçesinin kazası olan Bahçe’de hayal meyal hatırlarım. Bu pek bilinmez; Attilâ İlhan’ın çocukluğu da şu an Osmaniye’ye bağlı ilçe olan Bahçe’de geçmiştir.

1983’ün Mart ayında Bahçe köyümüzden gittiğimiz kaza Bahçe’den Adana’ya taşındık. Eşyalarımızla yolculuk yapmıştık, sanırım 50 NC kamyonet idi. Hiç unutmam Adana’ya girişte çimento fabrikasının bacalarını görünce onu da gemi sanmıştım.

1983’ten 2012 yılına kadar Adana’da daha çok ikamet ettim. Arada birkaç yılı başka şehirlerde geçirdiğim oldu.

Hayatım boyunca öğrendiklerimden biri de, büyük konuşmamak oldu. Yaklaşık son 20 yıldır İstanbul’da ikamet eden Mehmet Ali Nalbant, 90’lı yıllarda aklımıza Ankara’da yaşama fikrini sokmuştu. Ama bunda başarılı olamadı. 2000’lerin başında Nalbant yine devreye girdi bu seferde İstanbul’da yaşamak için aklımızı çelmeye çalıştı. Elbette bu da olmadı.

Bugün geldiğimiz noktaya bakacak olursak,2012’de bu yana Ankara’da yaşıyoruz ve bir ayağımız İstanbul oldu hep. Başta da dedim ya, büyük konuşmayacaksın arkadaş. Zira ne Ankara’da ne de İstanbul’da yaşamayı hiç istemiyordum. Ancak Mevlâ her şeyin planını yapmıştır.

**

Ramazan günlerinde istişare ettiğimiz ve 2012 yılında bir arkadaşımızın televizyon yayıncılığı vesilesiyle geldiğimiz Ankara’dan apar topar 2014’ün yaz aylarında Manavgat’a taşınmak zorunda kaldım, çünkü işsizdim. Bu arada Ankara’yı Ramazan Bayramı’nda terk ettim.

Manavgat’ta 2015 yılında oğlum Mehmet Ziya’nın daha teşhisi tam konulamayan hastalığı ortaya çıktı. Antalya’da doktorlara gittik netice yok. Çukurova Üniversitesi’nin basın danışmanlarından ve geçtiğimiz günlerde vefat eden Meral Delen’in girişimleriyle Balcalı Hastanesi’ne de götürmüştük oğlum Mehmet Ziya’yı. Sonuç yine olumsuzdu bir şeyler çıkmadı. Adana’da Dr. Metin Yumuşak’ın gayretini unutmuyorum elbette.

2015’in ortalarında, Mehmet Ziya’nın hastalığından dolayı aklıma Ankara’da yaşama fikri düştü. Tahmin edeceğiniz gibi başkentte imkânlar boldu en azından. Bu düşünceler içerisindeyken Ankara’dan başka bir haber geldi bana. Dergi çıkartmam isteniyordu. Her şeyiyle içerik dahil teknik kısmı da bana ait olmak üzere bir dergi çıkacaktır. Aslında iki dergi oldu daha sonra biri Ankara Bağlıca’ya hitap eden ve ücretsiz dağıtılan Bağlıca Life, diğeri ise Yeniden Sebilürreşad.

Bu arada Adana’da yeniden yayın hayatına başlayan Metro TV’nin de bir ucundan tutmuştum. Buraya da Selahattin Sekin taşımıştı beni. Ancak daha sonra Adana’da olmam istenince tercihimi Ankara’dan yana kullanmıştım. Zira buna mecburdum oğlum Mehmet Ziya’dan dolayı.

**

Neyse 2015’in son günlerinde, tanıdık birinin aldığı biletle, yılbaşına günler kala soluğu Ankara’da aldım. Ankara’ya tek gelmiştim. Ev ise Manavgat’ta kalmıştı. Derken ufak tefek bir şeyler yaptım, barınmamın sorun olduğu Ankara o dönem acayip bir soğuk oldu. Hatırlayanlar bilir, 2015-2016 kışı Ankara fena soğuktu ve o kıştan sonra bir daha öyle bir kış görmedim. O yılın bana göre soğuk oluşu fukaralıktan dolayı da olabilir.

2016’nın Mart ayında, Eşref Edib Fergan’ın imtiyaz sahibi, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un da Baş Yazarı olduğu ve Milli Mücadele Dönemi’nde yayınlarıyla önemli rol üstlenen Sebilürreşad Dergisi’ni yeniden yayımlama kararını bir grup arkadaşla aldık. İşin mutfak kısmı, yayına hazırlık baskı dağıtım bana aitti. Hatta bunun için bir de dernek kurulmuştu.

**

Sebilürreşad dergisinin üçüncü dönem yayınında adının “Yeniden Sebilürreşad” olması gerektiği fikrini ortaya attım ve kabul gördü. Zira ileride herhangi bir sorun çıkabilirdi ayrıca önceki “Sebilürreşad” yayınları görevini tamamlamıştı. Önümüzde yeni bir dönem vardı ve bu gerekliydi adı “Yeniden Sebilürreşad” olmalıydı. Birkaç gün uğraşla günümüzdeki logosunu da bizzat hazırlamıştım.

Fikir hareketinin önemli isimlerinden ve Türkiye Yazarlar Birliği’nin (TYB) 70’li yıllardaki kurucularından, mütefekkir Abdurrahman Dilipak, 2016 yılında Ankara Anafartalar’da yaptığımız sohbette “Neden Yeniden Sebilürreşad?” diye bana sormuştu. Bende yukarıda saydığım gerekçeleri ona da anlatmıştım. Sonrasında hemşehrim Dilipak Yeni Akit’te, “Yeniden Sebilürreşad” başlıklı yazı kaleme almıştı.

Mehmet Poyraz Abdurrahman Dilipak

Mehmet Poyraz ve Abdurrahman Dilipak.

**

Sebilürreşad’ın yazıhanesinde sadece derginin mutfağıyla uğraşmıyor, bazı günler bizzat gerçek mutfağa da geçerek kendimce yemekler hazırlıyordum, zira seviyordum yemek yapmayı. Çoğu kişi bu özelliğimi bilmez, ancak yakın dostlar iyi bilir. Özellikle Ramazan aylarında çok güzel yemekler hazırlamışımdır.

Bir gün Sebilürreşad’da iftar vermiştik şair ve yazarlara, hem kaynaşma olsun hem de hayr olsun diye. Bir yazar müsveddesi beni aşçı sandığını söylemişti, oysa bunu bilerek söylemişti. Buna benzer yazıları daha doğrusu “muhafazakâr kıskançlıkları” başka bir yazıda değineceğim günü gelince.

**

Sebilürreşad’da 2017’den itibaren başlattığımız Ramazan iftarı ilerleyen süreçte gelenek haline gelmişti. Yemeğimizi hazırlayıp paket yapıp gidiyorduk. Bunlardan ikisi merhum Nuri Pakdil ve Rasim Özdenören idi. Pakdil ve Özdenören’in evlerinde dostlarla iftar yapmıştık. Yemekleri de ben hazırlamıştım.

15 Haziran 2017 tarihinde Yedi Güzel Adam’dan Kudüs Şairi Nuri Pakdil’in, 20 Mayıs 2018’de yine Yedi Güzel Adam’dan Rasim Özdenören’in evinde dostlarla buluşarak Ramazan ayında iftar yaparken güzel sohbetler gerçekleştirmiştik.

Nuri Pakdil tanışma esnasında, bize kâğıt uzatarak, “Adınızı, telefonunuzu ve nereli olduğunuzu yazın, kitabi harflerle,” demişti. Askerlik durumumuzu ve nerede yaptığımızı hatta Bitlis’i görüp görmediğimizi bile sormuştu. İlkin adını 90’lı yıllarda solculardan duyduğum Nuri Pakdil hayli etkilemişti. Bazılarına tuhaf gelebilir ama ben Pakdil adını solculardan duymuştum.

Sebilurresad Iftari Nuri Pakdil Ev 15 Haziran 2017 Ankara

Mehmet Akif Işık, Fahrettin Ergün, Talip Işık, Av. Hüseyin Kaya, Nuri Pakdil, Mehmet Poyraz, (...?), Dr. Aydın Yıldırım ve İsmail Mansur Özdemir.

Rasim Özdenören ile Yaşar Kemal üzerine konuşmuştuk. Çok erken yaşta Yaşar Kemal’in önemli eseri İnce Memed ile nasıl tanıştığını anlatmıştı. O anlattıklarını “Yaşar Kemal” adlı kitabımın son baskısında yer vermiştim. Ortamda biraz Adanalı fazla olunca bana bunu sormuştu. Bende “Sizin ortamda da çok Kahramanmaraşlı var,” deyince “Çok fenasın,” demişti.

Her ikisine de rahmet diliyorum.

Sebilurresad Iftari Rasim Ozdenoren Ev 20 Mayis 2018 Ankara

Rasim Özdenören, Mehmet Serhat Bıçak, Cevat Akkanat, Fahrettin Ergün, Ahmet Belada ve İsmail Mansur Özdemir.

Sebilurresad Iftari Rasim Ozdenoren Ev 20 Mayis 2018 Ankar2

Ön sıra: Rasim Özdenören, Nizameddin Duran, Cevat Akkanat ve Metin Şehitoğlu. Arka sıra: Ahmet Belada, Mehmet Poyraz ve İsmail Mansur Özdemir.

**

Oğlum Mehmet Ziya’ya tekrar dönüyorum. Ankara’da birkaç yere götürdük birkaç defada şehir dışına sonuç yine olumsuzdu bir şeyler bulamamıştı doktorlar. Derken 2018’de küçük oğlum Mustafa Yiğit hastalık belirtisi göstermeye başladı. Her ikisi de aynı hastalıktı. 2019’da Hacettepe Üniversitesi İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi’ne götürmeye başladık. Sonra araya pandemi girdi. 2021’in ilk aylarında Hacettepe pandemiye rağmen üstüne düştü. Nihayetinde kesin olmamakla beraber bir şeyler buldular hastalık konusunda.

Ramazan ayında münasebetlerimizin çatırdadığı Sebilürreşad ile 2021’in ortalarında yollarımız ayrıldı ve 2023’ün Mart ayına kadar düzenli bir işim olmadı, ancak 100 civarında kitap kapağı ve editörlük yaptım. Tüm vaktimi çocuklara ayırmıştım. İyi ki de “Sebilürreşad ile bağlarım koptu,” dedim. En azından çocuklarla ilgilendim ve Allah’ıma şükrettim.

**

Mehmet Sevket Eygi Mehmet Poyraz

Mehmet Şevket Eygi ve Mehmet Poyraz.

2018 yılında Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’a Vefa Ödülü’nün de takdim edildiği, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Ödül Töreni vesilesiyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde davet edilmiştik. Merhum Mehmet Şevket Eygi ile buradaki törene davet edilen Osmanlı Mutfağı araştırmacısı, gazeteci ve şef Recep İncecik ile ilk defa burada tanıştık. Recep İncecik Adana Kozanlı ve yaklaşık 30 yıldır İstanbul Sultanahmet’te. Burada Sultan Köşesi Restoran adlı mekanı ve aynı isme sahip butik otel işletiyor. Aslında telefon numaralarımız birbirimizde var idi, yıllar öncesinden uzaktan uzağa tanışıklığımız mevcuttu. Sanırım bir zamanlar çıkarmış olduğu Büyük Gazete döneminden. O gün Mehmet Şevket Eygi’ye şunu da sormuştum, “Rusya Müslümanlarını neden ihmal ettiniz?” Verdiği yanıt dönemin gerçeklerini ortaya çıkarıyordu. Dedi ki, “Rusya ile aramıza demirden perde örmüşlerdi.”

Mehmet Poyraz Recep Incecik

Mehmet Poyraz ve Şef Recep İncecik.

**

2023’ün Mart ayında, Ramazan günlerinde, Telif Hakları Derneği Başkanı Cafer Vayni vesilesiyle Henşehrim Recep İncecik’in imtiyazındaki İttifakgazetesi.com’da çalışmaya başladım. Bundan kısa süre sonra da Nisan ayında EYT’den emekli oldum. Şunu da öğrendim, hayır da şerde hep birden gelirmiş.

Mehmet Poyraz Recep Incecik Cafer Vayni

Mehmet Poyraz, Recep İncecik ve Cafer Vayni.

**

Nihayetinde mıh gibi çakılı kaldık Ankara’da, ancak işlerim hep İstanbul üzerinde. Derin Tarih dergisinde fırsat buldukça yazmaya çalışıyorum. 2021’de kurduğum Gercektarih.com.tr yayın hayatına devam ediyor. Biraz da kitaplar kaleme aldık, şükürler olsun.

Gercek Tarih Dernegi Ankara

Abdurrahim Zararsız, Talip Işık, Muhammed Işık, Mehmet Poyraz ve Fevzi Mercan.

2025’ün Şubat ayında, şair-yazar Talip Işık, araştırmacı yazar Muhammed Işık, yazar Abdurrahim Zararsız ile eğitimci-yazar Fevzi Mercan yönetiminde Gerçek Tarih Kültür Sanat ve Medeniyet Araştırmaları Merkezi Derneği’nin Ankara’da kurduk ve ilk Ramazan iftarı dahi gerçekleştirdik.

Gercek Tarih Dernegi Ankara Iftar Toplanti 01

Av. Tuğrul Ilıcalı, Sema Kaloğlu, Talip Işık, İbrahim Eryiğit, Mehmet Poyraz, Fatih Yaylamaz, Av. Gamze Kurban, Abdurrahim Zararsız ve Muhammed Işık.

**

2025’in Ramazan ayında, oğlum Mehmet Ziya’nın ilacını, tedavi gördüğü Hacettepe Üniversitesi İhsan Doğramacı Çocuk Hastanesi Nöroloji Bölümü’ndeki kıymetli doktor hanım değiştirdi ve olumlu yönde gelişmeler oldu. Nöbetleri neredeyse yok denecek azalmıştı. Çocuk nefes almıştı, bir de gariptir adrenalin patlaması yaşadı nasıl oluyorsa artık. 28 Mart günü yine Hacettepe’ye gittim ve ilacını reçete haline getirdiler. Şükürler olsun.

**

Tuhaf bir otobiyografi olarak da tarif ettiğim bu yazıda fark ettiyseniz, mübarek Ramazan ayları, hayatımda dönüm noktalarının yaşandığı günler olarak öne çıkıyor. Elbette vardır bunda da bir hikmet…

Öte yandan hayatımdan kesitler sunmaya çalıştım…

Not: Yazıda ismi geçenler, iş bu yazıdan önceden haberdar edilmemiştir.