Teşekkür etmek yapılan bir harekete karşı duyulan mennûniyetİ gösterme, minnetini bildirmedir. Teşekkür etmek bir gönül borcudur. Tanımının ötesinde derinliğe sahiptir, derinleşebilmekte tüm mesele.
Teşekkür, kalpleri birbirine yaklaştıran, ulaştığı yeri eşsiz güzelliklere götüren bir sanattır. Bir tür kul hakkı, karşıdakine değer verdiğinin simgesidir. Yaratılana teşekkür etmeyi bilen, Yaratana şükretmeyi de bilir.
Gündelik hayatta gözümüzü açar açmaz insanlarla temas halindeyiz. Kimi zaman hayatımız dayanılmaz sıkıntılar, iş yoğunlukları, koşturmalar ile geçiyor. Afetler, ekonomik, sosyal, psikolojik sıkıntılar, dünyanın içinde kavrulduğu savaşlar, trafik, çevre kirliliği, manşetleri doldurup taşıran cinayetler, suç eğilimleri, tabiat katliamlarının içinde bazen nefes almak dâhi güçleşiyor. Her birey kendi hayat gerçeğinin bedellerini ödeyerek yoluna devam ederken, bu yolları hep birlikte yürüyoruz. Kendimize sormalı, yol açan mı, yoldan geri döndüren mi, zorlaştıran mıyız?
Hz. Ali “Sana karşı iyilik yapanlara ve teşekkür etmesini bilenlere iyilik et.” Diyor. Teşekkür etmek ile iyilik arasında çok güçlü bir bağ olmalı. Emektarımız ebeveynler, ilköğretimden başlayarak hayat boyu öğrenme yolunda bize bir harf bile olsa öğretenlerimiz, dostlar, arkadaşlar, komşular, zevkle yemek pişirip akşam sofrayı meydana getiren eş, kahkahaları kimi zaman yaramazlıkları ile evlere neşe olan yüzleri güldüren evlatlar, hayatımıza dokunan insanlara ne kadar teşekkür ediyoruz
Caddelere, sokaklara gece gündüz hizmet eden temizlik görevlileri, apartman görevlisi, market çalışanları, kargocu, postacı, hatta kapıya kadar hizmet getiren sütçü… Hayatımızda saymakla bitiremeyeceğimiz hizmet aldığımız; biz farkında olmasak da olmadıkları anda işlerimizin çıkmaza gireceği hayatımızın içinde olan insanlar. Şükür sebeplerimiz insanlar teşekkürü hak ediyorlar.
Çocuklarımıza kazandırdığımız davranış eğitimi arasında ‘’Teşekkür etmek’’ ilk sıralarda yerini almalı. Günlük hayatımızda teşekkür etmek en sık kullandığımız kelimeler arasına girmeli. Bin kilometre öteden de olsa cenazelere koşmayı seven bir fıtratın sahibi olarak hayatta iken, kaybetmenin acısını tatmadan sevdiklerimize sımsıkı sarılmalı, mutlulukları paylaşmayı bilmeli, zaman ayırmalı, varlıkları için teşekkür etmeliyiz.
“Baharı yaz uğruna tükettik,
Aşkı naz uğruna.
Ve papatyaları seviyor, sevmiyor uğruna
Derken ömrü tükettik bir hiç uğruna… ‘’ diyor Üstat Sezai Karakoç
Öz değerimizi, ömrümüzü, sevdiklerimizi tüketmeden hızla akıp geçen zaman içerisinde teşekkür etmeyi öğrenmenin vakti geldi de geçiyor.
Sözün sonunu Efendimiz (S.A.S)’in bir Hadis-i Şerifi ile bağlayalım:
“Bir kimsenin yaptığı iyiliğe karşı teşekkür etmesi ahlaki bir görevdir. İyilikte bulunanı övmek ve ona dua etmekte bir teşekkürdür. İnsanlara teşekkür etmeyen Allah’ a da şükretmemiş olur. ‘’
Hayatıma dokunan herkese ve siz değerli okurlarımıza sonsuz teşekkür ve saygıyla…