Şehir ve insan derinlikli bir ilişki içindedir. İnsan bir şehirde doğar, büyür, köklerini salar ve derinleşir. Şehirler insanı, insan uygarlıkları, uygarlıklar ise edebiyatları ortaya çıkarır.
Şehrin kültürünü, semtlerini, binalarını, gündelik yaşamının ayrıntılarını insanın hâl ve yaşayış, düşünüş şeklinde okumak mümkündür.
Samiha Ayverdi’nin İstanbul’unda, İstanbul cemiyet hayatı içinde, mahalle hayatı, sağlık, ulaşım, alışveriş, yardımlaşma, âdâb-ı muâşeret, halkın inançları, giyim kuşam, kandiller, Ramazan, bayramlar, eğlence hayatı, mûsikîye dair İstanbulluluk, şehirli olmak bilincini oluşturacak detaylar fevkalede bir edebi uslup ile bizlere tevarüs etmiştir.
İstanbul’un Samiha Ayverdi’si, Piyade Kaymakamı (Yarbay) İsmail Hakkı Bey ile Fatma Meliha Hanım’ın evladı olarak, 25 Kasım 1905’de Şehzâdebaşı semtinde dünyaya gelir. 1921 yılında Süleymaniye İnas Nûmûne Mektebi’ni bitirdikten sonra tahsil hayatına husûsî olarak devam eder. Mükemmel Fransızca öğrenen Ayverdi, tarih, tasaavvuf, felsefe, edebiyat alanlarında kendini yetiştirir. Sâmiha Ayverdi’nin görünmeyen üniversitesi mütefekkir ve muasavvıf Ken’an Rifâî’dir.
İlk romanı Aşk Budur 1938 yılında yayınlanır bunu diğer romanları takip eder. 1946 yılından sonra fikir ve tarih üzerine eserler üretmeye ağırlık verir, hatıralarını kaleme alır. Gönlünde dolanlar çok sayıda eser olarak taşarken örnek duruşu ile aktif cemiyet hayatının da içindedir.
Sâmiha Ayverdi 1966 yılında Türk Ev Kadınları Derneği’nin kuruluşuna önayak olur. 1970 senesinde ağabeyi Yüksek Mühendis Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi ve eşi İlhan Ayverdi ile birlikte Kubbealtı Cemiyeti’nin kurulmasını sağlar, cemiyet 1978 yılında vakıf statüsüne geçirilir. Ayverdi, İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul ve Yahya Kemal Enstitülerinde faal üyeliklerde bulunur.
İstanbul âşıkı Ayverdi, cemiyet hayatında kültür, edebiyat, sanata hizmetlerinin yanı sıra 1976 yılında İstanbul’un Fatih ilçesinde Edirnekapı’dan Saraçhane’ye kadar uzanan Fevzipaşa ve Hırka-i Şerif Camii yakınındaki Koyun Baba Parkı’nda ağaçlandırma çalışmaları yaptırır.
20. yüzyılın başında, Osmanlı Devleti’nin yıkılış döneminde 1905’de dünyaya gelen Ayverdi, altı yaşında Trablusgarp, yedi yaşında Balkan, dokuz yaşında 1.Dünya Savaşı, on dört yaşında Kurtuluş Savaşı’nı idrak etti. Çocuk gözleri ile altı yüz yıllık bir devletin yıkılışı ve yeni bir devletin kuruluşuna şahitlik etti. Donanımlı aile çevresi içinde aldığı eğitim, vatan sevgisi ile çeşitli dernek, vakıf, kurum ve kuruluşun hayata geçmesine öncülük ederken, herkese ulaşmaya çalışarak kendini toplumun milli ve manevî bilinç ile donatılmasına adadı. Bu noktadan hareketle Ayverdi’nin tüm yapıp ettiklerini günün koşullarında değerlendirmek ve çabasını anlamak çok kıymetli.
Tarihi şahısların hayatları üzerinden incelemek farklı okuma tecrübeleri ve idrak kazandıracaktır. Bugün maddî ve manevî mirasçıları Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı bünyesinde kurulan Ayverdi Enstitüsü’nde Ayverdi’nin düşüncelerini yaşatmak ve nesillere aktarmak çabası içindeler. Kubbealtı Neşriyat tarafından bir külliyat olarak çıkarılmış olan 47 eseri bulunmaktadır.
Sâmiha Ayverdi, 22 Mart 1993 tarihinde ebedi istirahate göç etmiş olup mezarı Zeytinburnu Merkez Efendi Hazire’sindedir. Bir devrin kapanıp yeni bir devrin açıldığı dönemde dünyaya gelen, cemiyet hayatını bir güneş gibi aydınlatan Sâmiha Ayverdi’yi doğum yıl dönümünde rahmet, saygı, muhabbet ile yâd ediyoruz.
“Güneş, kalkıp da: “Ben güneşim, sizi ısıtır, ışıklandırırım” der mi? Demez, çünkü ne bizim ondan, ne de onun kendisinden şüphesi vardır.” Mabette Bir Gece ...