Doğulan ülkelerle, doyulan ülkelerin birbirine karıştığı sınırsız dünyada, küresel çatışma ekseni, ülkelerarasından kıtalararasına kaymıştır.
Sınırlı dünyanın ülkelerarası çatışmalarının yerine, sınırsız dünyanın kıtalararası çatışmaları geçmiştir. Dünyadaki çatışmalarda bir tarafta, seküler dünyanın öncüleri Avrupa ve Amerika, bir tarafta da kutsal dünyanın öncüleri Asya ve Afrika yer almaktadır. Avrupa tek dünyalı seküler, Asya iki dünyalı kutsal kültürün doğum yeridir. On dokuzuncu yüzyılın sonunda, Avrupa ordularıyla Asya’ya gelmiştir.
Yirminci yüzyılın sonunda Avrupa’yı, Asya’nın güçleri Asya’dan, Avrupa’ya, geri göndermişlerdir. Avrupa Asya’dan çekilirken, Asya Avrupa’ya gelmeye başlamıştır. Yeni Asya Avrupa’ya ordularıyla değil, iş görenleri ve işverenleriyle gelmiştir. Artık Asya’da Avrupa yoktur. Ancak Avrupa’da Asya vardır. Asya’da Avrupa’nın varlığı geçici olmuştur. Avrupa’da Asya’nın varlığı ise kalıcı olacaktır. Asya ve Avrupa, bir daire üzerinde yan yana olan başlangıç ve bitiş noktaları gibi, aynı yöne bakarlarsa birbirlerine çok yakın, farklı yöne bakarlarsa, birbirlerine çok uzaktır.
Uzakların yakın olduğu düz kare dünyada, önemli olan iki farklı dünyada yer almak değil, iki dünyayı bir bütünün iki ayrı yüzü olarak görmektir. Sınırsız dünyayı hem Asya, hem Avrupa için yaşanır kılacaklar, iki dünyayı bir bütünlük ve süreklilik içinde, ele alanlar olacaktır. Brüksel’de Asya’yı ve Avrupa’yı birlikte görmek, her ikisine birden dokunmak bilgeliğini gösteremeyenler, her iki dünyaya da, çok büyük bedeller ödetirler. Sınırsız dünya ya Asyalı, ya Avrupalı insanların, dünyasından daha çok, hem Asyalı hem Avrupalı insanların dünyasıdır. Asyalı ve Avrupalı, bütün bilgelerin vurguladığı gibi: Hayatın canlılığı, farklı olanların, birlikte bulunmalarından kaynaklanır.
Herkesin inancı kendinedir. Farklılığın olmadığı yerde canlılık olmaz. Sınırsız dünyada güneş, yalnızca Asya’dan doğmaz, yalnızca Avrupa’dan batmaz. Bilginin ve bilgeliğin vatanı yoktur. Düz kare dünyada, gece ve gündüz farkı ortadan kalkmıştır. Sınırsız dünya, kapıların ve pencerelerin olmadığı, herkese açık bir dünyadır. Hayatın her alanında, herkes içten olmak zorundadır. Sınırsız dünyanın en büyük erdemi içtenliktir. İçtenliğin olduğu yerde, kimse kimsenin inancını tartışmaya ve yargılamaya kalkışmaz. Kimse kimseye inancını değiştirmeye zorlamaz.
Sınırsız dünyanın mimarları, yardımlaşmada, dayanışmada ve paylaşmada bir futbol takımı gibi yapılanırlar. Onlar küresel hukuk kurallarını, evrensel etik ilkelerini, en güçlü ve en etkili olarak, herkesten daha iyi savunurlar. Sınırlı dünyanın yöntemleriyle, sınırsız dünyanın sorunları çözmek mümkün değildir. Sürekli başkalarını suçlayanlar, açıklık içinde yeniden yapılanamazlar. Sınırsız dünya, herkesin pay ve söz sahibi olduğu, küresel bir takım oyunudur. Sınırsız dünyada her insan takımının başarısınca büyüktür. Erdem takım oyununda hayatın şiirini yakalamaktır. İnsanı ve şiiri sevenler, takımlarını severler.