Dünya siyaseti öylesine dinamik bir sürece girdi ki, ülkemizin dışındaki politik olaylara ilgisiz kalmak mümkün değil.

Gerçi birileri insanlarımızın dışarısı ile ilgilenmemesi ve dünyadan habersiz kalması için her gün saçma sapan bir sürü içerikle medyalarını kullanarak gündem oluşturmayı başarıyor.

Biraz ilgiliyseniz, hemen hemen dünyadaki tüm ülkelerin halka açık haber kanallarına link verip, izlemenizi sağlayan internet siteleri olduğunu fark etmişsinizdir. Bir yanda darbeler, diğer yanda tüm dünyadaki siyasal dengeleri ilgilendiren Amerika’daki seçim yarışı, yanı başımızda devam eden bir savaş ve Gazze’de terörist diye nitelediği on binlerce masum sivili katleden bir İsrail.

Hiç birisiyle ilgilenmeyen, ne olup bittiğine dair bilgi sahibi olmak bile istemeyen büyük bir kitle var dünyada. Kimisi çiçek böcek derdinde, kimisi hiç alakası olmayan şeylerle kendisini ilişkilendirmiş ama kendisini direkt ilgilendiren sorunları görmek istemiyor, kimisi filancanın çantasına kafayı takmış, bir diğeri de medyanın ürettiği fotomontaj bir resme bakıp bakıp küfrediyor. Durum böyle.

Karşılıksız para basan küresel bir gücün fonladığı medya, karanlık işler yapan odakları medeni, meşru, haklı ve masum melek gibi gösteriyor. Her ülkede hukuku üstün kılmaya çabalayan ve halkı için çalışan dürüst insanlar var elbette. Ama bu çaba kendi ülkeleriyle sınırlı kalıyor. Diğer taraftan devletler üstü, küresel çapta örgütlenmiş bir çete, ülkelerin ve halkların kaderiyle oynayan işler yapıyor. Darbelerle hükümetleri devirip, ülkelerin doğal zenginliklerine el konulmak isteniyor. On binlerce liraya satın alıp kullandığınız cep telefonundaki lityum bataryanın ham maddesinde küresel şirketlerin desteklediği darbecilerin katlettiği Bolivyalıların kanı olduğunu artık bilmelisiniz. Neyse ki bu defa başaramadılar. Eskiden televizyonlar Bolivya’da, Şili’de, Venezuela’da darbe girişimi der geçerdi. Kim yaptı, niçin yaptı hiç anılmazdı, sebebi bilinmezdi.

Önce elleri havada darbe olsun da alkışlayalım diye hazırda bekleyen bir kitle oluşturuyorlar. Bunun için demokrasiyi, ulus-devletin kurumlarını ve seçimle gelenleri aşağılayıp, halkın en nefret ettiği sıfatlarla karalamaları yetiyor. Buna Amerikalıların deyimiyle “demonisation” (şeytanlaştırma) deniliyor. Fonladıkları medya ile bunu başarıyorlar. İş yapan, çalışanlar nasıl olsa bir yerlerde hata yapıyorlar, hepsi tüm detaylarıyla, hatta abartılarak duygusal-tepkisel kitlenin dikkatine sunuluyor, gerekli öfke sağlanıyor. Ondan sonrası kolay, kurtarıcı gelsin, hadi artık diye bekleyen kitleler hazır. Eğer kitle yeterli kıvama gelmediyse maskeler ve molotof kokteylleriyle yapılan sokak eylemleri organize ediliyor. Parayla tutulmuş elemanların sloganlarla sokağa topladığı tepkiselleşmiş kitleler öne sürülerek, ulus devletin polisi ve askeriyle karşı karşıya gelen halk kitleleri görüntüsü veriliyor. Bu arada kurtarıcı rolünde eli yüzü düzgün, traşlı, fiziğiyle prezentabl bir kurtarıcı “kahraman” hazırda bekletiliyor. Saflığı ve temizliği temsil eden beyaz gömlek giydirilmiş ve kolları dirseğe kadar sıvanmış halde, sol/sağ yumruğu havada çekilmiş fotoğrafını taşıyan afişler gözle görünür yerlerde, meydanlarda duvarlara asılıyor, medyada paylaşılıyor. Ülke artık kurtarıcısını bekler kıvama gelmiş durumda. Senaryo tamamlanınca harekete geçiyorlar. Eğer halktan direniş görür, başarısız olurlarsa, bu defa olayın yerli güçlerin organize ettiği bir “tiyatro” olduğuna dair propaganda materyalleri zaten cepte hazır bekliyor. Nasılsa inananlar olacak.

Durun durun bir dakika, Bolivya ve Venezuela’da yaşanan senaryoyu anlatıyorum, Türkiye demedim, nereden çıkardınız. Stratejik müttefiklerimiz, ülkemize davet ettiğimiz küresel sermaye vs. asla bizde öyle şeyler yapmazlar. Hiç olur mu öyle şey. Hem bizde ne var ki? Bor, toryum mu var ki böyle şeyler planlasınlar. Bizim filan hanımefendinin çantasının kaç lira olduğuyla, filancanın ceketinin deseniyle ilgilenmemiz gerekiyor. İktidar ve muhalefetin el sıkışmasına, diyalog kurmasına “demokratik” tepki vermemiz, protesto etmemiz de şart. Üstelik darbecilerin yaptığı anayasayı artık değiştirelim, herkesten görüş alarak yeni bir anayasa yapalım diyenlere de tavır koyarak demokrat olduğumuzu da kanıtlamalıyız. Bize kül yutturamazlar.