Geçtiğimiz günlerde bir toplantıda konuşmama kısa bir video eklemiştim. Videonun ardından salondaki öğretmenlere sordum:
“Bu videoyu daha önce izleyen var mı?” Sadece bir-iki el kalktı. Şaşırdım. Çünkü bu video ne eskiydi ne de gözden kaçacak kadar gündemden uzaktı. Üstelik pek çok platformda yayınlanmıştı. Kendi kendime, “Nasıl olur?” diye düşündüm. Ben bu videoyu konuşmama eklerken, “Bunu herkes izlemiştir, umarım izlerken sıkılmazlar” diye endişelenmiştim. Ama tam tersi oldu, kimse izlememiş!
Yankı Odasında Kaybolmak
Bu durum bir gerçeği fark etmeye sevk etti: İnsanlar, olaylara benim gözümle bakmıyor. Benim dikkatimi çeken bir şey, başkalarının dikkatinden kaçabiliyor. Ya da ben, popüler olanın peşinden gitmek yerine özgün ve derinlikli şeyleri aradığım için o video ilgimi çekmişti. Bu düşünceyle şu soru aklıma geldi: “Acaba sosyal medya ve dijital dünya bizi bir yankı odasına mı hapsediyor?”
Algoritmalar ve Daralan Ufuklar
Dijital dünyada karşılaştığımız içerikler, aslında bizim seçimlerimiz kadar algoritmaların kararlarıyla da şekilleniyor. Sosyal medya platformları, kullanıcıların ilgisini çekmek için sürekli olarak geçmişte beğendiği veya izlediği içeriklere benzer öneriler sunuyor. Bu durum, farkında olmadan bizi bir “yankı odasına” hapsediyor. Sürekli aynı türdeki içeriklerle karşılaşıyor, ufkumuzu genişletmek yerine daraltıyoruz. Böyle bir yapı da maalesef, özgün ve dikkat çekici içeriklerin gürültü içinde kolayca kaybolmasına neden oluyor.
Herkes Aynı Şeyleri mi Görüyor?
Toplantıda az kişinin videoyu izlemiş olması, aslında dijital dünyanın farklı dinamiklerini gözler önüne seriyordu. Her birey, dijital dünyada kendi yolunu izliyor. Kimi, popüler ve yüzeysel içeriklere yönelirken kimi daha derinlikli ve özgün şeyler arıyor. Ancak popüler olanın genellikle ön planda olduğu bir ortamda, özgün içeriklerin geniş kitlelere ulaşması oldukça zorlaşıyor. Bu nedenle, sizin dikkatinizi çeken bir şeyin başkalarının dikkatinden kaçmış olması oldukça doğaldır.
Yankı Odasından Çıkmak Mümkün mü?
Yankı odasından çıkmak elbette mümkün, ancak bunun için bireysel olarak çaba göstermek gerekiyor. İşte bu konuda atılabilecek bazı adımlar:
- Farklı Bakış Açılarını Keşfetmek: Algoritmaların sunduğu önerilerin dışına çıkın. Yeni kaynaklar ve bakış açıları keşfetmek için çaba gösterin. Özellikle arayın derim. Önünüze çıkana değil de arayıp bulduklarınıza vakit ayırın.
- Popüler Olana Meydan Okumak: Daha az bilinen ama değerli içerikleri paylaşarak ve tartışmalara katılarak bu döngüyü kırabilirsiniz.
- Eleştirel Dijital Okuryazarlık: Karşınıza çıkan içeriklerin neden ve nasıl seçildiğini sorgulayın. Dijital tercihlerinizin nasıl şekillendiğini anlamaya çalışın.
- Öğretmen Olarak Rehberlik Etmek: Özellikle öğrencilerinizi, farklı kaynakları keşfetmeye ve özgün içeriklere yönelmeye teşvik edin. Okullarda bu alanda çalışmalar da yapılabilir.
Küçük Adımlarla Büyük Farklar
Dijital dünyanın özgünlüğü geri plana atması kaçınılmaz bir durum gibi görünse de bu mücadeleye bireysel çabalarla katkı sağlamak mümkün. Seçtiğiniz içeriklerle, sohbetlerinizdeki farklı bakış açılarıyla ve rehberlik ettiğiniz faaliyetlerle bu devrimi başlatabilirsiniz. Özgünlük, belki ilk anda geniş kitlelere ulaşamıyor ama bir kez fark edildiğinde, yayılma potansiyeline sahip. Çünkü gerçek özgünlük, yankı odalarından çıkmayı bekleyen birçok insanın en büyük hayalidir; ona ulaşmak içinse sadece cesur bir adım gerekiyor. Doğan Cüceloğlu sohbetlerinde sık sık otantik insan vurgusu yapardı. Bunun için de “kendiniz olun ve kendi yaşamınıza birinci elden tanıklık edin.” derdi.