Hayrabolu`nun renkli simalarından Fahri Kadayıfçı nâmıdiğer Arap Fahri`, çağımızın vebası Kovit-19`a yenik düşerek geçtiğimiz hafta memleketi Hayrabolu`da ebediyet âlemine yolcu edildi.

`height=
Hayrabolu-Fotoğraf: Şenol Erden 

Arap Fahri`nin vefât haberini Geçmişten Bugüne Hayrabolu Fotoğrafları Facebook grubundaki paylaşımdan öğrendim. Gazeteci, yazar, fotoğrafçı Şenol Erden, müessisi olduğu, herkese açık FB grubuyla memleketi Hayrabolu`ya ve Hayrabolululara mühim bir hizmet sunuyor. Söz konusu grupta Hayrabolu tarihine ışık tutacak her türlü fotoğraf, resim, yazı, fermanlar, eski resmî yazışmalar ve haritalar ile rüzgârlı şehir` Hayrabolu`ya ve nihayet de kadim kasabanın ahalisine dair paylaşımlar yapılıyor.

`height=
Arap Fahri Fahri Kayayıfçı

Arap Fahri`yi çocukluk yıllarımdan tanırım;

Arap Fahri nâmıyla mâruf Fahri Kadayıfçı`yı çocukluk yıllarımdan tanırım. Hayrabolu`nun Kâhya mahallesindeki evimizin yakınlarında Fahri Abi`nin -ki çocukluğumuzda bizlerden birkaçyaş büyük hemen herkesin ismine 'abi/abla' lafızlarını ilave ederek hitap ederdik- dedesi, üçamcası, bir de halası yaşamaktaydı. Söze, dedesinden Arap Ahmet`ten başlayalım. Kendisine 'Ahmet Dede' dediğimiz, büyüklerimizin Arap Ahmet hitabında bulunduğu Ahmet Kadayıfçı`ya -vefâtı 1978- 8-9 yaşlarındayken yetişmiş olmalıyım. Atalar mesleği çobanlığı kendi sürelerinin çobanlığını yapan Ahmet Dede`den geriye, ortadan biraz uzunca boyunu, esmere çalan yüzünü, üzerinden hiççıkarmadığı ceketini ve Hayrabolu`nun Arnavut kaldırımlarından 'tın tın' sesini aldığı bastonunu hatırlıyorum. Ve bir de sokağımızdaki tüm çocukların boynuna dolayarak çekiştirdiği bastonunu... 

Arap Fahri`nin halası Emine Abla` da &ndash Menteş- mahallemizin kıymetli bir mensubuydu. Sırât-ı Müstakim üzere, muvahhide bir kadındı. Vefâtı 2017.

Arap Fahri`nin en küçük amcası Adnan Abi` çobandı. 'Çoban' dediysem babası ve dedesi gibi, kendi sürülerinin, koyunlarının çobanı; Hayrabolu`nun münbit meralarında otlayan koyunları, gün akşama dönmeye başlayınca birer ikişer evimizin önünden geçmeye başlar, dakikalarca süren yürüyüş seremonisi, çanlardan neş`et eden malum metal ses ve melemeler, sürü, Acı Çeşme`nin uzayıp giden yalaklarının önüne varınca kesilirdi. (Çeşmenin 'Acı' ismiyle müsemma kılınması suyunun acılığından mıdır yahut hacıların Hicaz yoluna revân olurken kırbalarını buradan dolduruyor olmalarından mıdır, nedendir bilinmez. Bu keyfiyet hâlâ bir muammadır.)

Arap Fahri`nin diğer dayısı İsmet Abi`, nâmıdiğer İsmet Usta... İlçemizin bir zamanların en meşhur sanayi kuruluşu olan Cıroğlu Yağ Fabrikası`nın mâhir ustası; Mahallenin en sessiz, sakin, arı-duru efrâdından biridir kendisi. 

Ve Arap Fahri`nin en büyük amcası Abdullah Abi`. Abdullah (Kadayıfçı) Abi, merhum babamın en yakın arkadaşı bir adım öte ahiret kardeşi... İlkokul yıllarımda lokantasında bazen çıraklığını yaptığım, gazeteciye, 'Tercüman al' diye gönderdiğinde 'Milliyet' aldığım, müşteriler dükkâna akın ettiğinde 'çek beş porsiyon köfte!' dediğim Abdullah Abi! Heyhât! Köfteci Abdullah`tan bahsediyorum. Ne lezzetli köfteler pişirirdi! Onun elinde Hayrabolu`nun besi çiftliklerinde yetişen hayvanların etlerinden çekilen kıymalar resmen lezzet şölenine dönüşürdü. Geceleri 8-10 kilo köfte hamurunu merhume eşi, cennetmekân Adile Abla             -vefâtı 2009- ile birlikte saatlerce, sabırla avuçlarının içinden geçirirlerdi. Yüzlerce köfte tanesinin her biri, eşit boy ve büyüklükte tepsilere sıralandıktan sonra buzdolabındaki yerini alırdı. Hayrabolu`nun pazarı olan Salı günlerinde ise 20 kilo civarında köfte hazırladıkları vâkidir. 

'İşte imanın, Müslümanın gücü; '

Hayâl-meyâl hatırladığıma göre zaman, 1970`lerin ilk yarısına tarihlenmeli. Hayrabolu Belediyesi`nin mutemedi, Belediye Bandosu`nun Şefi, Nikâh Memuru, Elektrik-Su Tahsil Şefi olan babam (Hasan Gören) bir akşam evimize ITT Schaub Lorenz marka televizyon getirmişti. Getirmişti amma uykularımızı da kaçırmıştı. 

`height=
Abdullah Kadayıfçı

'Aptal Aga 25 kuruş!'

Çocuk aklımla ABD`deki boksörlerin sabah vakitlerinde ringe çıkıyor olmalarına bir türlü anlam veremezdim! Evimizin önünden geçerken kendisine mütemadiyen 'Aptal Aga 25 kuruş' diye seslendiğim Abdullah Abi gecenin karanlığında evimize gelir, babamla birlikte Muhammed Ali`nin boks maçlarını izlerdi. Muhammed Ali okyanusun öte tarafındaki ringlerde kelebek gibi sekerek her seferinde zorlu rakiplerini nakavt ederken, babam ve Abdullah Abi 'işte imanın, Müslümanın gücü' diyerek, büyük bir sevinçle birbirlerine sarılırken maçsona erdiğinde sabah namazı için Ömer Efendi Camii`nin yolunu tutarlardı. 

Ve Bahçıvan Bilal Abi;

Ve Bahçıvan Bilal Abi, Arap Fahri`nin babası; Ben, çalışmanın nasıl erdemli bir şey olduğunu, bahçıvanlık mesleğinin ne denli mübarek, zorlu, çetin, asil bir uğraş olduğunu Bilal Abi`yi izleyerek öğrendim. Bilal Abi ailesinin geçimini kelimenin tam mânâsıyla elinin emeği, altının teriyle kazanırdı. Evimizin hemen alt tarafında bulunan, kumlarından kinâye Kumyol ismini alan yolun hemen alt tarafında, Hayrabolu deresine doğru uzanan 4-5 dönümlük, sulak bahçesinde marul, salatalık, biber, domates, patlıcan, maydanoz ve dere otundan müteşekkil 7-8 kalem zerzevat yetiştirirdi. Bilal Abi`nin, ilk gün ışığın camları selâmlamasıyla başlayan bereketli sulu çamurun içindeki çalışma maratonu öğleden sonra sona erdiğinde Bilal Abi`nin ekmek teknesi olan, rengi, yetiştirdiği yeşilliklerden mülhem çimen yeşiline boyalı seyyar satıcı arabası da ağzına kadar bereketli mahsullerle donatılmış olurdu. Tüm bu süreçlerde mahdumu, yol arkadaşı Fahri Abi de (Arap Fahri), babası Bilal Abi`ye eşlik ederdi. 

'Yeşillik, tâzeciiik; '

Hayrabolu`nun kavurucu yaz günlerinin sıcağı nisbeten azalmaya başladığı ikindi vakitlerine doğru Bilal ve Fahri Abi`ler ekmek teknelerinin ardında geçerek üçtekerlekli arabalarına önce Acı Çeşme`nin üzerindeki bayırı aşırır, akabinde de Hayrabolu`nun çarşı, pazar ve mahallelerinde baba-oğul`un 'tâzeciiik yeşillik, yeşillik tâzeciiik' nâraları yankı bulurdu. O yıllarda enflasyon denen meret` yoktu, yahut Hayrabolu`ya uğramıyordu. Tüm çocukluğumuz boyunca baba-oğul, güzelce soyup üzerlerini hafiften tuzladıkları beher salatalığı 25 kuruştan, marulu da 1 liradan sattı. Salı günleri tüm esnaf gibi onların da bayramıydı. Sebze pazarının orta yerine kurdukları tezgâhlarını dolduran zerzevatlar öğle vakti olmadan bitiverirdi.

Buradan, tekrar Kumyol`un ardındaki bahçeye gidelim. Mahallemizin çocukları bazen Bilal Abi`nin bahçesine, bazen de bahçenin yolla sınırını belirleyen devasa dut ağacına dalardı. Bilal Abi zerzevatlarla ilgilendiği esnada haşarı çocukların yapıp ettiklerini bazen görmezden gelir, âsâbı bozuk olduğunda da taşla, sopayla Acı Çeşme yakınlarına kadar kovalar, gücü kesildiğindeyse çocukların ardından birkaçbeddua cümlesi kurardı!

Hayrabolu ovasında çalışana iş mi yok!

İşte o sıralarda Arap Fahri`nin dizleri suya, çamura, çarşıyı pazara daha fazla dayanamadı. Bahçıvan Bilal Abi 1996 yılında ecel şerbetini içtiğinde Arap fahri bahçeden elini eteğini çekti. Babasını kaybettiğinde yaşı, bu güne göre genç, o güne nazaran ortanın üzerindeydi. Arap Fahri tam 40`ındayken yaslandığı zâtı, babasını kaybederken bahçıvanlık mesleğini de vedâ ediyordu. Bundan sonra ne/neler yapacaktı? Hayrabolu ovasında çalışana iş mi yok! Arap Fahri hiçbir zaman kahvehane köşelerinde pişti` oynayıp vakit öldürmedi, mücadele etti, çalıştı, didindi, bir ayağı aksıyor olsa da dimdik ayakta durmayı başardı. 

'Çorlu, Burgaz, Ayraboolll; '

Gün geldi, Hayrabolu Seyahat`te muavinlik yaparak yolculara bir yandan su dağıtırken diğer yandan da 'Çorlu, Burgaz Ayrabol' diye bağırırdı: Çorlu, Burgaz, Ayraboolll;

Gün geldi, Ataman Ecza Deposu`nda beden işçisi olarak çalıştı. Gün geldi, Hayrabolu Hal Çarşısı`nın girişinde çakmaklara gaz doldurdu. Arap Fahri, Efendimiz Aleyhisselâm`ın 'El-kanâ`atü kenzün lâ-yefnâ/Kanaat tükenmez bir hazinedir.' kutlu hadisinin müşahhas misali bir esnaftı. Yeri geldi, aza kanaat etti, bununla birlikte Allah`ın verdiği sayısız nimetlere her zaman şükretti.  Bundan böyle Hayrabolu`nun tiryakilerinin çakmaklarına gaz doldurmak için gideceği adres belliydi: Arap Fahri`nin mütevazı, mavi, metal tezgâhı. Ü zerinde, Arap Fahri, ASPAVA (Allah`ım Sağlık Para Afiyet Ver  min) yazılı bulunan çimen yeşiline boyalı üçtekerleklisinden sonra ikinci tezgâhını bu kez maviye boyatmıştı. Arkadaş canlısı olan, bu satırların yazarını her gördüğünde, 'napıysın be kaççim/Ne yapıyorsun be kardeşim, arkadaşım' diyen Arap Fahri, tezgâhının alt tarafına da teberrüken 'işimi daha çok seviyorum arkadaş' ibarelerini yazdırmıştı. 

`height=
Yakup Kadayıfçı, Fahri Kadayıfçı

Anadolu insanının askerlik yurdu Hayrabolu;

Hayrabolu, birçok Anadolu insanının askerlik yurdudur aynı zamanda. Dünden bugüne on binlerce kişi vatanî vazifelerini Hayrabolu kışlalarında ikmâl etmiştir. 

Askerler, çarşı günleri`nde çorbacı ve köfteci esnafını ziyaret edip izin saatlerini kıraathanelerinde çay-sigara eşliğinde tükettikten sonra 131`inci Piyade Alayı`nın yolunu tutmazdan önce Arap Fahri`ye uğrayarak çakmaklarına gaz doldururdu. Arap Fahri askerlere özel indirim yapar, 50 kuruşa doldurduğu gaz bedelini, kendisine üççakmak uzatan askerler için bir tanesi Fahri Abi`nizden` diyerek bir liraya yuvarlardı. 

Arap Fahri çakmak işinden kendini tekâüde ayırınca bir dönem Hayrabolu`nun vergi rekortmenleri olan Ataman Ecza Deposu`nda çalıştı, bir dönem Hayrabolu`nun Sesi gazetesini dükkân dükkân dolaşarak dağıttı ve tüm bu işlerine ilave olarak da bahçecilik yıllarından kalma alışkanlıkla hemen her yıl onlarca şişe turşu kurarak kâh sattı, kâh da eşine, dostuna hediye etti. 

`height=
(Arap Fahri) Fahri Kayayıfçı

Hayrabolulu 'Araplar'ın Kadayıfçı Sülâlesi`nin hikâyesi;

Şimdiki zaman, Arap Fahri`ye ve dahi Hayrabolulu Kadayıfçı Sülalesi`ne 'Araplar' denmesinin sebeb-i hikmetine değinme vaktidir.

Miladi takvimin yaprakları 1830 yılını gösteriyor (H. 1230). Hayrabolulu Hacıbeyler -hacdan sonra bu ismi alan büyükçe aile- hac vazifelerini yerine getirmek için Hicaz`a gidiyor. Ol vakitte ulus devletler yok, Osmanlı Cihan Devleti var! 

Hayrabolulu hac kafilesi Mekke-i Mükerreme`de, Mekke`de ikamet etmekte olan bir ailenin evlerinde misafir oluyor. Hac ibadetlerini tamamladıkları zaman da, ailenin çok sayıda erkek evladından biri olan, o tarihlerde henüz 15 yaşını sürmekle olan Selim`i (Zenci Selim), yanlarına alıp aileye bedelini ödeyip 'köle' olarak Hayrabolu`ya götürüyor. 

`height=
Hayrabolu Araplar Sülalesine dair arşiv kaydı, Zeki Özkan Arşivi

(***)

'NÜ FUS DEFTERLERİ

C. 21. 1246   (7 Aralık 1830)

34 sayfa-2

DEFTER-İ İSLAM - KASABA-İ HAYRABOLU 

Kayd olunmuştur.

Sadır olan ferman-ı âli ve bâ-fermân-ı şeriflerine imtisâlen Hayrabolu kasabası dâhilinde vaki` mahallâtda mütemekkin eden bil-cümle ahâli-i ehl-i İslam`ın ber-vech-i zükrâni esвmileri mebâni defteridir.

AHALİ-İ MAHALLE-İ HİSAR

Halen Ayân-ı Kasaba-i mezkur, Şerif Hüseyin ağa bin Memiş (Hacc-ı şerifte) / yaşı:  40 _____ menzili.

Oğlu Memiş/ yaşı:12- 

Diğer oğlu Ü zeyir-/ yaşı: 9.- 

Diğer oğlu Züber/  yaşı: 5- 

tevabianından Hasan/baba adı: Ahmed/yaşı: 35' -Zeki Özkan Arşivi-

(***)

Hacıbeyler Zenci Selim`i öz evlatlarından ayırmıyor. Ev veriyor, sürü veriyor, arazi veriyor; Selim, ailenin sürülerini otlatıyor, vakt-i merhû nu gelince de aile tarafından âzad edilerek evlendiriliyor. Böylelikle Trakya`dan, Hayrabolu`dan sulbü çok uzak diyarlara uzanan bir aile, sülâle neş`et ediyor. Zenci Selim`in oğlu Sefer dünyaya geliyor. Bundan sonra Sefer`in ismi Arap Sefer olarak anılacak Arap Sefer, kadayıf imalatı yaptığı için de oğlu Arap Ahmet 'Kadayıfçı' soyadını kuşanacaktır. Merhum Arap Fahri`nin soyu, babası Bilal Kadayıfçı, Ahmet Kadayıfçı. Arap Sefer üzerinden Zenci Selim`e ulaşmaktadır. 

Hayrabolu`da Kadayıfçı ailesinin neş`et ettiği büyük büyük dedelerinin babası 'Gulam Zenci Selim' aslen Arap değil, zencidir. Aile, halk arasında bir nevi galat-ı meşhur olarak -ailenin  esmerliklerinden mütevellit- 'Araplar' nâmıyla anılmaktadır. Hayrabolulu Araplar/Kadayıfçı sülalesinden ebediyet yurduna sırlananlara vasi rahmet niyaz ediyorum. 

Abdullah (Kadayıfçı) Abi`nin ceddine dair anlattığı hikâyeyi, daha doğrusu vakıayı, arşiv belgeleri üzerinde yaptığı titiz çalışmalarla tarihi kayıtlarla teşrih masasına yatıran Hayrabolulu yerel tarih araştırmacısı, Osmanlıca âlimi Zeki Özkan`a hususen teşekkür ediyorum. 

`height=
Hayrabolu-Fotoğraf: Şenol Erden 

Bir teşekkürü de bu yazıyı kaleme almama vesile olan ve İttifak gazetemizin portalında ve matbu nüshalarında birbirinden âlâ keyfiyeti hâiz Hayrabolu fotoğraflarına yer verdiğimiz Şenol Erden`e takdim ederken Zenci Selim`e, Arap Sefer`e, Ahmet Kadayıfçı Dede`ye, Bilal Kadayıfçı`ya, Emine Menteş Abla`ya, Adile Kadayıfçı`ya, Arap Fahri`ye ve dahi Arap Fahri gibi yoğun bakımda Kovit-19`la 40 gün mücadele ettikten sonra geçtiğimiz yıl teslî m-i rû h eyleyen ağabeyi Bahri Kadayıfçı`ya rahmet niyaz ederken, Abdullah Abi`ye, İsmet Usta`ya, Adnan Abi`ye, Zeki Özkan`a ve Şenol Erden`e hayırlı, bereketli ömürler niyaz ediyorum. 

Yazımıza, Şenol Erden`in Arap Fahri`ye yönelik hüsn-i şehadetiyle nihayet verelim;

`height=
Hayrabolu Belediye Başkanı Dr. Osman İnan ve Fahri Kadayıfçı

Arap Fahri Abi

'1975`li yıllardan tanırım namıdiğer Arap Fahri abimi; Çok sevdiğim bir büyüğümdür. Babasının bahçesinden seyyar tezgâhına koyduğu yeşillikleri Hayrabolu Çarşısı`nda satarken tanıdım kendisini. Sonralarda ise ilçenin tek yerel gazetesi Hayrabolu Sesi`ni dükkân dükkân dağıtırken muhabbetimiz artmıştı. 1990`lı yıllar sonrasında ise Belediye Hal Çarşısı`nın başına koyduğu seyyar tezgâhında çakmaklara gaz doldurarak hayatını devam ettirmişti. 

Gazetecilik yaptığım yıllardı... Her yanından geçtiğimde kendisiyle laflar, Hayrabolu`da olan bitenler hakkında konuşurduk. Çok hoş sohbetiyle ve o meşhur gülüşüyle adeta hafızalarımızda yer etmişti. 

2021 yılının sonunda, Kovit-19`dan yoğun bakımda olduğunu öğrendiğimde çok üzülmüş kendisi için dualar etmiştim. O malum hastalık birçok dostumuzu aldığı gibi Arap Fahri abimi de bir ay geçmeden dünyadan kopardı.

Kendisi dost canlısı, sohbet sever, muzip bir insandı. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun; Â min.'