Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA), Libya Kültür Bakanlığı işbirliğiyle hüsn-i hat ve ebru kursları düzenledi.
İki hafta süren kursların akabinde katılımcılara sertifika takdim edildi.
Libya Kültür Bakanlığı'nın Trablus'taki eğitim salonlarında düzenlenen sanat eğitimi programında hüsn-i hat dersleri veren Hattat Erhan Bektaş ile bir e-mülakat gerçekleştirdik.
İbrahim Ethem Gören: Erhan Bey yurtdışında hüsn-i hat kursları düzenleme fikri ne zaman ve hangi mülâhazalarla gündeminize geldi?
Hattat Erhan Bektaş: Merhaba İbrahim Ethem Bey, evvelce farklı tarihlerde farklı ülkelerdeki vatandaşlarımız ile bir araya gelme fırsatı bulmuştum. Bu vatandaşlarımızın ve/veya soydaşlarımızın kendi yaşadıkları toplumsal düzenin tabiiyetinde millî ve mânevî varlıklarını sürdürmek için insanüstü bir çaba sarfettiklerini müşâhede ettik. Bulundukları toplumlarda sıkışıp kalanlar, her yeni nesilde asimile olma riskini bertaraf etmeye çalışıyor. Bunun önlenebilmesi yine kişilerin kendi kültürel değerlerine olan bağı nispetinde çözüm imkânı bulabileceği idraki mevcuttur. Geleneksel sanatlarımız da şüphesiz bu millî-mânevî değerlerimizi insanlar arasında paylaştıran ve yüceltilmesi için insana adeta şekil veren birer yapı taşı hüviyetindedir. Kur’ân-ı Kerîm hizmetinin yanında kültürümüzü taşıyan ve muhafaza eden büyük bir hazinedir. Bu nedenle sanıyorum yurtdışında varlıklarını sürdüren vatandaşlarımız/soydaşlarımız mânevî kültürel değerlerimize ziyadesiyle teveccüh göstermektedir.
Bununla birlikte üzülerek belirtmek isterim ki ülkemizde durum biraz daha farklı. Yani toplumumuzda kadim kültürel mirasımıza maalesef yeterince önem gösterilmemektedir.
“Cihân-ârâ cihân içindedir ârâyı bilmezler
Ol mâhîler ki deryâ içredir deryâyı bilmezler”
Denizdeki balıkların suyun içerisinde olduklarını bilmemeleri gibi, yurdumuzda da insanlarımızdan beklenen ilgiyi ve iştiyakı öz sanatlarımız görememektedir. Ancak yurtdışında bulunan vatandaşlarımız ya da soydaşlarımız bunların ne kadar kıymetdâr olduğu idrâki ile sanatlarımıza daha bir özen ve hürmet göstermektedir. İçerisinde bulunduğumuz bu mülâhazalar ile hat sanatının -özellikle genç kardeşlerimize neş’esinin dahi olsa sevdirilmesi, icazet geleneği yoluyla aktarılması veya talimi için uğraş vermeye devam ediyorken, Kültür Bakanlığımız, Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı) TİKA ve Libya Kültür Bakanlığı arasında imzalanan bir protokole istinaden Libya’da bu sanatların icra edilmesi hususunda bizler memur kılındık.
TİKA dediniz... TİKA'nın eğitim programlarına nasıl dâhil oldunuz?
Esasında bu neviden eğitim müfredatını yurtdışında sanıyorum Yunus Emre Enstitüsü koordine etmektedir. Yaptıkları muazzam çalışmalar hepimizin malumudur. Ancak Libya özelinde konuşacak olursak; Ülkede meydana gelen doğu-batı gerilimi nedeniyle ülkenin içerisinde bulunduğu mevcut durum dikkate alınarak Yunus Emre Enstitüsü ülkede henüz faaliyet gösterememektedir. Bu durumda sürur vesilemiz olan TİKA’mızın kendi görev alanına ilaveten bu alanlarda da kültürel ve mesleki eğitim, restorasyon vb. projeleri Büyükelçiliğimiz riyasetinde TİKA’mız üstlenmiş bulunmaktadır. TİKA’mızın Libya’lı kardeşlerimize toplum nazarında her cihetten destekleri artarak devam etmektedir. Bizde geçmişten tevarüs eden kadim bağlarımızın verdiği hissiyatlar ile görevi seve seve kabul ederek bu programa dâhil olduk. Ve nihayetinde arz edeceğimiz üzere pek memnun kaldık.
Libya öncesinde yurtdışında hangi ülkelerde hüsn-i hat dersleri verdiniz?
Daha önce yurtdışında böyle kapsamlı ve yoğun katılımlı bir etkinlikte bulunmamıştım. En son Katar Doha’da birkaç günlük workshop etkinliğine katılmıştım. Ancak orada da insanların hüsnü teveccühü olmasına rağmen böylesine bir katılım olmamıştı. Nitekim Libya’daki hat sanatı faaliyetimiz süresinin sınırlı olması nedeniyle hüsn-i hattın serencamında bir karınca misali yol yürümek mesabesinde olmasına rağmen kısıtlı sürede Libyalı kardeşlerimize sanatın neşesini arz etmeyi hedefimize koymuştuk. Nitekim kendilerine musiki meşk icrası da yaptık. Derslerimizde Uşşak ve Hicaz makamlarında klasik eserleri ud ile icra ettik. İcra ettiğimiz eserlerdeki ezgilerimizden pek etkilenen Libyalı kardeşlerimiz, çevirmenimizin üstün gayreti ile belâgatlı nutuklarımızdaki veya Sevgili Peygamberimize (sav) olan özlem ile kaleme alınan naatlarımızdaki tesirli sözleri tercüme ettikçe kültürel mirasımızın ne kadar ortak olduğunu birlikte terennüm ettik: Buyruğun tut Rahmân’ın, tevhide gel, tevhide!
TİKA'nın Libya'daki eğitim ve sanat faaliyetlerine rehberliğinizde müşfikâne nazar edelim. Libya'daki hüsn-i hat kursları hakkında genel bilgiler vermenizi istirham ediyorum.
Libya’nın kadim bir kültürel mirasa sahip olduğunu söylemek sanıyorum isabetli bir yorum olurdu. Kardeş ülke Libya mimari yapıları, ahşap oymacılığı, seramik işlemeleri, belagatlı şiirleri, kendine has müzikleri ve mutfağı vb. unsurlardan müteşekkil muazzam bir kültürel bakiyeye sahip. Ancak ülkedeki siyâsî ve içtimâî çatışma ortamı tüm alanları olduğu gibi sanat ve eğitim alanını da olumsuz etkilemiş. Ancak yine de bu çekişme ortamında dahi insanlar eğitim ve sanat alanında günlerini değerlendirmeyi önemsiyorlar. Çocuklar okullarına gidiyor, yetişkin gençler üniversitelerde eğitimlerine devam ediyorlar. Nitekim TİKA’mızın bu ülkedeki birçok faaliyetinden biri olan bu sanat kurslarına pek ziyade bir katılım oldu. Bizlerin etkinlik öncesinde bildirmiş olduğu toplam sayının iki katından daha fazla katılımcı yazı meşkimize iştirak etti. Gurur vesilemiz ülkemizin gözaydınlığı olan TİKA’mız, bu ülkedeki kardeşlerimize yalnız eğitim ve kültür alanında değil, araç-gereç ve altyapı hususlarında da büyük destek verdiği âşikârdır. Neden “TİKA’mız“ diye bahsediyorum diye soracak olursanız; kadim bir birlikteliğimiz bulunsa da çatışma ortamında bulunan kardeş bir ülkede bizleri evimizde gibi hissettiren TİKA’nın kıymetli yöneticilerini tanıma şerefine eriştiğimiz için bu ifadeyi kullanmayı uygun gördüm.
Eyvallah. Hüsn-i hat sanatı eğitimlerine kimler katıldı? Katılımcı profili hakkında bilgi verir misiniz?
Libya’da Araplar, Berberîler ve Tuareg’lerden oluşan bir toplumsal bütünlük hâkim. Bizlere, Berberîler ve Araplar ülkenin şehir ve merkezlerinde yaşarken, Tuaregler’in ise ülkenin iç kısımlarında yaşadığı ifade edildi.
Bahsini ettiğimiz proje kapsamında hüsn-i hat ve ebru sanatı olmak üzere ülkemizden iki eğitmen olarak projeye iştirak ettik. Ve hüsn-i hat için 22, ebru için 34 olmak üzere toplam 56 öğrencimiz bu kurslara iştirak etti. Kurslarımıza katılan talebelerimizin içerisinde her yaştan kardeşimiz mevcuttu. Tuareg, Arap veya Berberî kökenli insanların toplumda birlerine karşı veya Libyalı olmayanlara karşı samîmiyâne ve kibar davranmaları dikkatimizi çekti. Belki bu kadim birliktelik vesilesiyle bizlere de kendi tabiiyetindeki diğer insanlar gibi davranıyor olabilecekleri akla geliyor. Sanırım öyle…
Eğitim için derslerimize iştirak edenler arasında, öğrenci ve öğretmenlerden başka, hattat, veteriner, mühendis, göz doktoru, mimar, ressam vb. güzide mesleklerden seçkin insanlar mevcuttu. Büyük bir masa etrafında hep birlikte dersimizi sürdürdüğümüz kursumuzda insanların birbirleriyle olan kibar ve mütevazı iletişimi bizleri etkiledi. Özellikle hanım talebelerimizin erkek öğrencilerimizin bulunduğu sınıf ortamında çekinmeden derse iştirak ettiğini müşâhede ettik. Hanımefendiler ise sosyal olarak hayatın ziyadesiyle içerisindeler ve sanata olan merakları onları bir adım öteye götürüyor.
Libyalı kardeşlerimizin hüsn-i hat sanatına ilgisini genel anlamda nasıl telif ediyorsunuz?
Yazı dilimiz ve birçoğu belki unutulmaya yüz tutmuş asil kelimelerimiz o kadar ortak ki… Libyalı kardeşlerimiz ile anlaşmak hususunda ilk günlerden itibaren hiç zorlanmadık. Ortak kültürel değerlerimiz yanında aynı kelimeleri kullanıyor olmamız vesilesiyle kolayca anlaşabildik. Gramer kurallarını bilmiyor olmamıza rağmen amaç hâsıl oldu her seferinde. Örneğin hat sanatımıza dair bir detay anlatırken, “lazım kavis” -ki onlar “gavs” diyor iken artık her biri kavis demeye başlamıştı- denilince hızlıca anlaşılıveriyordu. Böylelikle Libyalı kardeşlerimizin ilgisi daha da arttı. Benzer kelimelerimiz ile sanatta buluşuyor olmamız hat sanatı özelinde bizleri de talebelerimizi de ziyadesiyle memnun etti. Bu cihetle İslâm sanatlarına ilişkin faaliyetlerin az ya da yetersiz olduğu Trablus şehrinde, Libya Kültür Bakanlığı’nın bu organizasyonuna bizim talep ettiğimiz kursiyer sayısının iki katından daha fazla başvuru alınmış olması ve kursa başlayınca bu sayının giderek artması, halkın bu sanata olan teveccühünü göstermektedir. Bu da bizleri ziyadesiyle memnun etti.
İki haftada neler yaptınız? - İki haftalık hüsn-i hat kursları yeterli mi?
Malum olduğu üzere hüsn-i hat sanatı başı olan, ancak sonu olmayan engin, kavî ve girift bir sanat. Bunu geleneksel ya da klasik olarak icra etmek de bir o kadar zor ve güç. Ancak hat sanatında bir ömür mesabesindeki bir eğitim bile yeterli görülmezken, “iki hafta gibi kısacık bir sürede ne öğretilebilir ki!” demeden Libyalı kardeşlerimize elimizden gelen gayretler ölçüsünde Rabbimizin yardımıyla, sanatımızın bir parça neşesini aktarmak olsa da var gücümüzle çalıştık, azmettik inşallah. Elbette kursiyerlerimizden yazı sanatını tanıyan ve bilenler de vardı. Ünlü Libyalı Hattat İbrahim Misrati’den ders almış, onun talebesi olan bir kursiyerimiz ile sülüs ve Türk ta’likini meşk ettik. Bu öğrencimiz özellikle celî sülüse merakını her fırsatta ifade etti ve ona göre bir ders programı yaptık. Diğer taraftan, ilk defa yazı ile tanışan talebelerimiz ile rik’a hattı hurufât ve mürekkebât meşkleri yazmaya gayret ettik. Ebru desenli kâğıtlar üzerine celî rik’a hattı ile kısa ibareler çalıştık. “Bismillahirrahmanirrahim”, “Tebârekallâh”, “Subhanallâh”, “Ya Rahmân” veya “Mâşaallah” gibi…
Tabi bir sanatkârın talebeliğinde/çıraklığında geçirdiği süreyi dahi düşününce iki hafta gibi bir sürenin değil bir levha ortaya koymak, bir harfi bile gereğince yazmak için yeterli olmayacağını söylemek yanlış olmaz. Bu cihetle Libyalı kardeşlerimizin yetenekli ve çok istekli olduklarını ifade etmem gerekir. Nitekim birçoğu hat sanatıyla ilk defa tanışmasına rağmen kendilerine meşk ettirdiğimiz kısa ibareleri rik’a hattı ile yazmaya gayret etmeleri takdire şayandı. Diğer taraftan, eğitim sürecinde de harflerin kolayca yazılabileceği düşüncesiyle kaleme sarılan sanatseverler kalem ve mürekkebin kendilerini bu denli zorlayacağını tahayyül etmemiş olduklarından bir hayli zorlandılar. Eğitim sürecinin başında talebelerimize kalem ve kalem çeşitleri, kâğıt, mürekkep, mürekkep hazırlanışı ve kalem açma gibi temel malzeme eğitimini de verdik. Yazıda ise hurufât ve mürekkebâtın yanında satır bilgisini, leke dağılımı ve genel istif kâidelerini de anlattık. Ancak malum odur ki; sürenin bunların hiçbirisini lâyıkı veçhile yapmaya yeterli olamayacağı düşüncesi ilk derslerimizden itibaren sanatseverlerimizce anlaşılmış oldu. Bizler de üzerimize düşen yükü mümkün olduğunca sırtlanarak Libyalı kardeşlerimize yazı sanatının neş’esini aktarma gayretiyle hareket ettik. Bu mülâhazalar ile acemice de olsa kursiyerlerimizin hazırlamış oldukları levhalardan oluşan bir sergi de açmaya muvaffak kılındık biiznillah.
Kursiyerlere kademe eğitimleri söz konusu olacak mı?
Libya Kültür Bakanı Mabroukah Toughi Othman hanımefendi makamında TİKA yöneticilerimiz ile birlikte bizleri kabulleri esnasında kurslarımızda öğrenim gören talebelerimizin -kendilerine ilettiğini öğrendiğimiz- memnuniyetlerini, hüsnü kabulleri ile bizlere aktardı. Biz de Sn. Bakan’ın bu konuya önem vermesi hasebiyle kendilerine şükranlarımızı sunduk. Akabinde Sn. Bakan’ın Ankara’da Libya Kültür Merkezi açılacağını ifade etmesi üzerine, orada da devletimizi temsilen hüsn-i hat dersleri vermek üzere gönüllü olduk ve sözleştik.
Âlâ.
İlerleyen dönemde de kardeş iki ülke arasındaki bu dostluğun pekişmesi noktasında elimizden geldiğince gayreti ve özeni göstermeye devam edeceğiz inşallah.
Sonra…
Kursumuzun akabinde kursiyerlerimizin eğitimin ikinci kısmının ne zaman yapılacağı hususunda bizleri terleten sorularıyla karşı karşıya kaldık. Birçoğu şimdiden bu sanatı nasıl devam ettirecekleri hususunda ciddi adımlar atılması gerektiğini ifade ettiler. “Bir kavmin efendisi o kavme hizmet edendir” kutlu hadisinden ilhamla bizler Ankara’da açılacak olan Libya Kültür Merkezi bünyesinde ve TİKA koordinasyonunda Libyalı kardeşlerimize hizmet edeceğimizi talebelerimize de aktardık.
Başka…
Diğer taraftan, öğrenci değişimi hususunda da kursiyerlerimizin talepleri oldu. Bu talebi hoş karşıladığımızı ve dahi severek o programa iştirak edebileceğimizi, ancak bu talebin Libya Kültür Bakanı Sn. Hanımefendi’ye iletmesi gerektiğini ifade ettik. Libya Kültür Bakanlığı, ülkemizden bu yönde bir talepte bulunması ve ülkemiz bürokratlarınca uygun görülmesi halinde severek görev alabileceğimizi tüm kardeşlerimize ilettik.
Ne güzel… Bu çalışmaların devamı gelecek mi?
Böylesine özel, adeta bir temsil görevine ilişkin ilk talep iletildiğinde, Muhterem Hocamız Hasan Çelebi Hocamı arayıp kendisine durumu aktardım ve bu göreve gitmek hususunda hüsnü kabulüne tâlip olduğumu ifade ettim. Kendisinin nazarları benim için pek ehemmiyetli olduğundan heyecan ile hocamızın vereceği kararı beklemeye koyuldum. Ve nitekim muhterem hocamız iştiyakımı da dikkate alarak bundan böyle yurtdışında da hat sanatını icra edebileceğimi ifade ettiklerinde ne kadar mes’ud ve bahtiyar olduğumu kelimelerle ifade edemem.
Bu vesileyle kültür ve eğitim başta olmak üzere daha birçok alanda tecrübesiyle yurtdışında üstlendiği faaliyetleri bulunan TİKA’mızın eğitim programında dâhil oldum. Benim aynı zamanda Hazine ve Maliye Bakanlığı’ndaki görevimin de bilfiil devam ediyor olması hasebiyle, hem TİKA’mızın hem de Bakanlığımızdaki devlet büyüklerimizin uygun gördüğü ölçüde çalışmalarımıza devam etme arzusunda olduğumu ifade etmeliyim. Bu cihetle devletimizi ve milletimizi hassaten geleneksel sanatlarımızı en iyi şekilde temsil etme gayretinde olacağız inşallah.
İnşallah. Sanat eğitimlerinin kardeş coğrafya halkları üzerindeki birleştirici etkilerine dair gözlemlerinizi almak isterim...
Libya Halkı ile derin kültürel bağımız olduğunu biliyordum. Ancak insanların bizleri bu kadar sıcak karşılayacağını, yaptığımız programa bu kadar ihtimam gösterebileceklerini evvelemirde tahmin edememişim. Sanatın büyük bir kudretle kalpleri birbirine ısındırma gibi bir yönü malumunuzdur. Bu hususta da sanatkâr ecdadımız “kalpten kalbe yol vardır” buyurmuşlardır.
Son olarak okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Son olarak okuyucularımızın da affına sığınarak arz etmeliyim ki; sosyal medya veya dijital platformlar üzerinden bir değerlendirme yapmanın çok yanlış olabileceğini, aslında konunun bahsedilenden çok farklı olabileceğini günümüz insanımıza yeniden hatırlatmak istiyorum. Ön yargılardan uzak, kültürümüze, geleneğimize ve millî-mânevî kimliğimize yeniden nazar etmemiz gerektiğini, yüksek kültürümüzü yeniden terennüm ederek yeni asırlara ufuklar çizmemiz gerektiğini düşünüyorum.
İlginiz için teşekkür ediyorum Erhan Bey.
Bizleri sabırla dinlediğiniz için tüm okuyucularımıza ve hassaten size saygı ve şükranlarımı arz ediyorum.
İbrahim Ethem Gören/15.11.2024 Yazı No: 633