20 Ağustos 2024, Karaköy Üç ay önce değerli iş adamı, Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker Bey bu satırların yazarını kerimelerinin nikâh merasimi öncesinde verdikleri kutlama yemeğine davet etti.

Ağustos ayının üçüncü haftasına tarihlenen İstanbul’daki velime merasimine sağ dizimdeki menisküs ağrısının sızısı ayak bileğime kadar uzayıp giderken rahat bir ayakkabı giyip iştirak ettim. 

Kutlama yemeğinin düzenlendiği hotele vardığımda davetliler büyükçe bir yemek salonunda ve bunun hemen bitişiğinde, deniz kenarındaki açık alanda birbirleriyle sohbet ediyorlardı. Orada Ali Ülker Beyle, Murat Ülker Beyle ve pek çok arkadaşımızla/büyüğümüzle hasbihal ettik. Yemek vakti gelince de boş bulduğumuz bir masaya oturduk. Ev sahibi Ali Ülker Bey de bizimle aynı masadaydı. Derken yanımıza lacivert takım elbiseli biri gelip oturdu. Masamızdaki hiç kimse, ceketinin yakasında mineli Türk bayrağı rozeti bulunan bu kişiyi tanımıyordu. Adının Mustafa Kemal Zengin olduğunu söyleyen bu şahıs, savunma sanayiine yönelik girişimleri olduğunu, sağlık sektörü alanında yatırımları bulunduğunu belirttikten sonra kendisini içişleri bakanlığının eski müsteşarı olarak tanıttı ve yemeğin sonuna kadar sessizce oturdu. 

Program sonrasında bendeniz Ali Ülker Beyi tebrik ederken bu kişi Ali Bey’in ve onun yanında bulunmakta olan Murat Beyin yanına geldi ve bana “hep birlikte fotoğraf çekilelim” teklifini iletti. Ali Beyle ve Murat Beyle fotoğraflarımın bulunduğunu ve tekrar buna gerek olmadığını söylesem de yemek esnasında kendini eski müsteşar olarak tanıtan bu kişi ne hikmetse ısrarını sürdürdü ve netice itibarıyla birlikte fotoğraf çekildik. 

12 Ekim 2024, Esenyurt

Dizimdeki ağrı inceden inceye devam ediyor. Yaz aylarında Balıkesir Güre’deki birkaç günlük kaplıca tatili şikâyetlerimi nisbeten azaltınca bu kez Esenyurt Belediyesi’nin Termal Kür ve Kaplıca Tesislerinin yolunu tuttum. Birkaç saatlik kaplıca deneyimi sonrasında mekânda dinlenirken telefonum çaldı! Ankara’dan değerli bir arkadaşım önce şifahi olarak akabinde de yazılı olarak şöyle bir bilgi paylaştı: “Kendisini İçişleri Bakanlığı eski müsteşarı diye tanıtan Mustafa Kemal Zengin, Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısına giderek savcının elinde bulunan dosyadaki tutukluların salıverilmesi hususunda tehditvari ifadelerde bulunmuş. Savcı bunları gizli kameraya alıp bakanlığa ve başsavcılığa iletmiş. Söz konusu kişi ve çetesi 11 Ekimde gözaltına alındı. Bu M. K. Zengin'in birçok siyasetçilerle instagram fotoğrafları bulunuyor. Ali Ülker'in düğünündeki davetliler arasındaki fotoğrafını da sosyal medyadan paylaşmış.” 

Gelen bilgi üzerine bu kişinin sosyal medya hesaplarına bakınca Ali Ülker Beyin kerimelerinin düğününden dört kare fotoğraf paylaştığını gördüm. Bunlardan biri ise az önce bahsettiğim, ısrar üzerine çekilen fotoğrafımız.

Evvelemirde kamuoyunda Yenidoğan Çetesi olarak bilinen suç örgütünün mensuplarından M. K. Zengin’in Ali Ülker Beyin kerimelerinin düğün yemeğinin davetlileri arasında olmadığını belirtmekte fayda mülahaza ediyorum. Kelimenin tam anlamıyla programa sızdığını öğrendiğim bu kişinin sosyal medya hesabını incelediğimde pek çok devlet büyüğümüzle, hatta başbakan olduğu dönemde Angela Merkel’le birlikte çekilmiş (ya da ustalıklı fotomontaj ürünü) fotoğraflarının yer aldığını gördüm. 

Ulusal basın üzerinden kamuoyunda “Yoğun Bakım Çetesi’nin savcıyı tehdit eden üyesi” olarak tanınan M. K. Zengin, sızma yoluyla katıldığı merasimde ben dâhil ilk defa görüştüğü kişilerle çekildiği fotoğrafın altına “dostlarla birlikte” notunu düşmüş. Oysa bu kişiyi ben dâhil merasimdeki hiç kimse tanımıyordu. 

Bir fotoğraf karesi üzerinden “samimi dostluklar” icat ederek, kamuoyu nezdinde muteber kişilerle çekildiği/çekilmiş gibi gösterdiği fotoğraflar üzerinden nüfuz ticareti yapan M. K. Zengin’in sosyal medya hesabı halen herkese açık. 

Yenidoğan Çetesi üyeliğinden tutuklu bulunan M. K. Zengin’in sosyal medya hesabında devlet büyüklerimizle, siyasi parti yöneticileriyle ve pek çok bakanla, ilim adamıyla birlikte çekildiği/çekildiğini iddia ettiği fotoğrafı bulunuyor. Az önce ifade ettiğim gibi mezkûr nüfuz tacirinin Merkel’le, Macron’la hatta Trump’la dahi fotoğraf karesi ilgili mecrada yer alıyor. 

Yazımıza başlık nezdinde “Fâsığın haberi!”ni kullanmıştık. Evvelemirde “fâsık kimdir?”e nazar edelim. İslam Ansiklopedisi’nde “fâsık”, Allah’a itaat etmekten büyük ölçüde çıkıp dinin sınırlarını aşan kimse olarak tanımlarken (Mefâtîḥu’l-ġayb, III, 200; V, 165) Râgıb el-İsfahânî’ye göre az veya çok olsun her günah fısktır. Fâsık ise şeriatın hükümlerini benimseyip ikrar ettikten sonra bunların tamamını veya bir kısmını ihlâl eden kimse”dir.

Yenidoğan Çetesi de her türlü fısk-u fücurun içinde, yeni doğmuş bebeklerin canları üzerinden ticaret yapabilecek kadar gözleri dönmüş bir güruh. Bu güruhun tehditçisi ise davetlisi olmadığı merasimler, programlar, açılışlar, törenler arasında fır dönüp bir şekilde muteber insanlarla fotoğraf çekilip onlardan habersiz sosyal medya hesaplarında kullanarak nüfuz ticareti yapan bir fâsık, içişleri bakanlığının eski müsteşarı olduğu yalanını uyduran bir kâzip (yalancı). Kerameti paylaştığı fotoğraflardan menkul, şecaat arz ederken sirkatin söyleyen bu kişinin paylaştığı fotoğraflar üzerinden haber üretilebilir mi? Bu suale akl-ı selim kişiler “elbette hayır “cevabını verecektir. Bununla birlikte pek çok mecrada hikâyesi, daha doğrusu vâkıası bilinmeyen fotoğraflar üzerinden yorumlar yapılıyor. Ne diyelim Allah akıl, fikir, izan versin. Âmin.

Meseleyi bir de fâsığın haberini tavsif eden Hucurât Suresi'nin altıncı ayet-i kerimesinden yola çıkarak ele almak isterim. 

“Ey iman edenler! Size bir fâsık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.”

Hucurât Sûresi’nin meâlini arz ettiğim altıncı âyet-i kerimesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an Yolu Tefsiri’nde şöyle ele alınıyor: 

“Âyetin, güvenilmez kimselerin getirdikleri haberleri, doğruluğunu araştırmadan kabul etmenin uygun olmadığı yönündeki mânası ve hükmü geneldir, her zaman ve mekânda geçerlidir. 

Sosyal ve hukukî hayatın düzenli yürümesi, haksızlık ve huzursuzlukların önüne geçilmesi bakımından çok önemli olan bu tâlimatın vahyedilmesi ibretli bir olay üzerine olmuştur. 

Hadis kaynaklarının teyidi bulunmamakla beraber nüzûl sebeplerini anlatan kitaplarla tefsirlerde olay şöyle nakledilmektedir: Velîd b. Ukbe, Benî Mustalik kabilesinin zekât vergisini toplamak üzere gönderilir. Velîd yolda iken birisi, bu kabileden silâhlı bir grubun yola çıktığı haberini getirir. Velîd, onların savaşmak için çıktıklarını düşünerek geri dönüp Peygamberimize durumu anlatır. O da haberin doğru olup olmadığını araştırmak ve gereğini yapmak üzere Hâlid b. Velîd’i gönderir. Hâlid kabileye yakın bir yerde konaklayarak durumu araştırır; söz konusu grubun ezan okuyup namaz kıldıklarını, İslâm’a bağlılıklarının devam ettiğini tesbit eder ve Medine’ye döner. Sonunda onların, zekât tahsildarı geciktiği için durumu öğrenmek veya zekâtı kendi elleriyle Hz. Peygamber’e teslim etmek üzere yola çıktıkları anlaşılır (Müsned, IV, 279; Kurtubî, XVI, 296 vd.).

“Yoldan çıkmış” diye çevirdiğimiz fâsık, “dinin emirlerine uymayan” demektir; yalan haber taşıyan kimse de bu kavrama dâhildir. Hz. Peygamber’in ashabı genel olarak doğru, dürüst, takvâ sahibi insanlar olarak kabul edilmişlerdir. Buna göre âyette geçen fâsık kelimesi, Velîd’in değil, ona yalan haberi taşıyan meçhul kişinin niteliğidir. Âyetten çıkan genel hüküm, durumu bilinmeyen veya yalancı, günahtan çekinmez olarak tanınan kimselerin verdikleri haberlere ve bilgilere güvenilmemesi, bunlara göre hüküm verilmemesi, harekete geçilmemesidir.” (Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 89-90)

Ez-cümle günümüz toplumunda fâsığın haberine itimatla soysal medya paylaşımları üzerinden hadisenin aslının ne olup olmadığını bilmeden/araştırmadan yapılmakta olan yüzlerce paylaşım, binlerce yorum ilgililerin hata sevap çizelgelerine vebal olarak yansıyor.

“Fâsığın haberi” mahiyetinde bir fotoğraf paylaşımının arka planını, hadisenin doğrusunu bilen biri olarak meseleyi değerli okuyucularımın irfanına arz etmeyi görev addediyorum. 

Bu vesileyle kıymetli savcımızı tebrik ederken, insanlık dışı fiilleriyle toplumun mâşerî vicdanını yaralayan Yenidoğan Çetesi’nin en ağır bir şekilde cezalandırılarak adaletin tesis edilmesini ve bundan sonra böylesi vahşetin tekrar yaşanmaması için gereli önlemlerin ivedilikle alınmasını temenni ediyorum.

İbrahim Ethem Gören/22.10.2024-Yazı No: 627