Nasreddin Hoca’nın memleketi Akşehir, eşimin Beyşehir’deki ailesini ziyarete gidip gelirken içinden geçtiğim kadim bir Anadolu şehri.
Akşehir eşrafından, hayırsever işadamı Oktay Dortluoğlu’nun garîk-i rahmet olması vesilesiyle birkaç gün önce tekrar ziyaret ettiğim ‘dünyanın ortasındaki kent’ Akşehir, toprağının altındaki ve üstündeki her biri diğerinden âla keyfiyeti hâiz hazineleriyle dikkatleri üzerine çekiyor.
Akşehir ermişleri
Ahi kenti Akşehir, Anadolu coğrafyasını İslâm-Türk irfanıyla yoğuran nice ermişleri bağrında saklıyor. Toprağın altındaki hazinelerimiz değerli irfan insanları; Allah’ın velî kulları… Seyyid Mahmud Hayrânî, Nasreddin Hoca, Nîmetullah Nahcivânî, Seyyid Yûnus, Mustafa Türâbî, Seyyid Abdülvehhab Gâzî, Kileci Sultan, Seyyid Tâceddin Sultan, Çoban Dede, Sinaneddin Külahdüz, Ahi Celal, Ahi Yakup, Ahi Şeker, Ahi Haşim, Seyyid Sultan Sarı Saltuk (İncirli Dede), Şeyh Eyyûb, Türbedâr Sultan (Arap Dede), Bahar Sultan, Aslan Baba, İğdeli Dede Hızır Sultan, Nebî Sultan, Yahyâ Sultan, Kızılca Sultan, Şeyh İbrahim Sultan, Gaybullah Sultan, Demir Dövenler (Demirci Kardeşler), Şeyh Abdullah Efendi, Çığrık Sultan, Şeyh Nasuh Sultan ve Emir Yavaşgel (Cemaleddin Yavaşgel) isimleri evvelemirde hafızalara gelen Akşehir kabristanlıklarında basübadelmevti bekleyen güzel insanlardan bazıları.
Sultan dağları, verimli ovaları, temiz akarsuları, tarihi ev ve konakları, Seyyid Mahmud Hayrânî Türbesi, Nasreddin Hoca Türbesi ve Mezarlığı, Hacı İbrahim Velî Sultan Türbesi, Nîmetullah Nahçivânî Türbesi, Ulu Camii, İplikçi Camii, Hasan Paşa İmaret Camii, Küçük Ayasofya Mescidi, Taş Eserler Müzesi, Nasreddin Hoca Arkeoloji ve Etnografya Müzesi de Akşehir’in tarih, kültür ve medeniyet sevdalılarının mutlaka ziyaret etmesi gereken yerüstü zenginliklerinden birkaçını teşkil ediyor.
Kelâmın bu yerinde yazımızı Nasreddin Hoca ile şenlendirelim! Nasreddin Hoca’nın, H. 605 M. 1208 yılında Sivrihisar'ın Hortu köyünde dünyaya geldiği ve H. 683, M. 1284 tarihinde yine Akşehir'de vefât ettiği biliniyor.
İçinden hikmet, esrar ve ibret geçen fıkra ve sözleriyle unutulmaz şahsiyetler arasına giren Nasreddin Hoca, malum olduğu üzere ârif ve bilge bir Anadolu üstadı. Hoca Nasreddin, Ahilik ve fütüvvet ahlâkı umdeleriyle mücehhez, ilim, irfan, hikmet sahibi nüktedan bir mütefekkir; halk kahramanı. Bunun içindir ki sözleri ve fıkraları nesilden nesle gönülden gönülle aktarılıyor. Nâmı, yurtiçinde olduğu kadar yurtdışında da yayılan, adı üniversitelerin araştırma merkezlerine verilen, fıkraları yüksek lisans ve doktora tezlerine konu olan Nasreddin Hoca memleketi Akşehir’in sembol şahsiyeti.
Üzeri kapalı, yanları açık kabrinin hemen önünde Nasreddin Hoca’ya Fatihalar okurken, gözlerimizi sanduka puşîdeşindeki merhum Fevzi Günüç üstadın sülüs kalem güzellerine mıhlıyoruz: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar. (Zümer Sûresi-9) “Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. (Yunus Sûresi-62)
Nasreddin Hoca mütevazı bir türbede medfun
Yeri gelmişken Nasreddin Hoca’nın 13’üncü yüzyılda Anadolu beylikleri döneminde yapıldığı tahmin edilen iç içe geçmiş halde iki baldaken kısımdan müteşekkil, hayatı gibi sade ve mütevazı türbesine müşfikâne nazar edelim! Türbenin üzeri M. 1878 yılında 12 sütunun taşıdığı piramit külâh ile kapatılmış.
Osmanlı arşiv belgelerinde Nasreddin Hoca’nın şimdiki zamanda hak ile yeksan olan medresesinin ve mütemadiyen onarımı yapılan türbesi için vakt-i merhûnunda görevli ücretlerinin karşılanmasına müteveccih vakıflar tesis edildiği belirtiliyor. Fatih Sultan Muhammed Han dönemine tarihlenen H. 1 Ramazan 881, M. 18 Aralık 1476 tarihli, Mevlânâ Nasreddin Türbe ve Medresesi Vakfı’na ait tahrir kaydında türbenin yıkılmaya yüz tuttuğu ve medresesi için Akşehir ve çevre köylerden taşınmazlar vakfedildiği ifade ediliyor. (Hâsılı, mülhak vakıfları amacı istikametinde yönetip vâkıfların âhı almamak ve dahi türbedârı küstürmemek lazım geliyor!)
Türbenin üst kısmında bulunan kitâbesinde, “İslâm’ın mukaddes hilâfetinin yüce makamını aydınlatan, Büyük Osmanlı Saltanatı tahtını şereflendiren Sultan Oğlu Sultan, Sultan, Gazi Abdülhamid Han Efendimiz Hazretlerinin mübarek ve bereketli sayısız şahane eserlerinden merhum Hoca Nasreddin'in işbu türbeleri dahi şefkat ve merhamet sahibi, atûfetli rütbesini haiz Konya Valisi Faik Bey Efendi Hazretlerinin memuriyeti zamanında teberrük ve hürmeten 2 Eylül 1906 tarihinde yeniden inşa olunmuştur.” yazıyor.
Türbenin yakın zamandaki restorasyonu Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde Vakıflar Genel Müdürlüğü Konya Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nce 2021 yılında yaptırılmış. Nasreddin Hoca Türbesi’nin hemen yakınındaki Hasan Paşa İmareti Camii’nin müezzinlerinin selâ okuduğu anlarda ne hikmetse bülbüller susuyor!
Mezarlığın hıyabanı, yol arkadaşımız Sırlı Süleyman Efendi ve mihmandarımız Akşehirli SMMM Bekir Ülker’le birlikte bu satırların yazarına bir nevi zaman tüneline dönüşüyor.
80 dönümlük tarihi kabristanlıkta ad ve soyadları parantez içine alınmış binlerce mevtâ medfun. Akşehirliler, şimdiki zamanda defne kapalı olan tarihi mezarlıkta birinci dereceden akrabalarının yeri varsa belediyeden izinle üzerlerine defnediliyor. Kabristanlığın girişindeki açık hava sergisinde Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı asırlarına tarihlenen 400+ mezar kitâbesi yer alıyor. Buradaki şâhideleri en kısa zamanda İttifak gazetemizde teşrih masasına yatıracağız biiznillah.
Kitaplarda Ölmek!
Tarihi mezarlıkta baş ve ayak taşlarını birbiri ardına okuyup giderken “Kitaplarda Ölmek” serlevhalı meşhur şiiri özelinde Behçet Necatigil’e hak vermemek ne mümkün!
“Adı, soyadı
Açılır parantez
Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti
Kapanır parantez.
O şimdi kitaplarda bir isim, bir soyadı
Bir parantez içinde doğum, ölüm yılları.
Ya sayfa altında, ya da az ilerde
Eserleri, ne zaman basıldığı
Kısa, uzun bir liste
Kitap adları
Can çekişen kuşlar gibi elinizde.
Parantezin içindeki çizgi
Ne varsa orda
Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci
Ne varsa orda.
O şimdi kitaplarda
Bir çizgilik yerde hapis,
Hâlâ mı yaşıyor, korunamaz ki,
Öldürebilirsiniz.”
Akşehir’deki kabristanlıkla Sadi Irmak hükümeti döneminde parlamento dışından Gençlik ve Spor Bakanı olarak görev yapan Ömer Zekai Baloğlu’nun kabri de blunuyor. Milletvekili, doktor Aziz Perkün’ün, âlim Ökesli Ali Rıza Efendi’nin ve Milli Mücadele yıllarında Akşehir Kuvayı Milliyesinin kurucularından Hacı Bekir Sümer’in, Hacı Mehmet Küçük’ün, Hacı Tevfik Sümer’in, Rüştü Bey’in ve Çakır Ağa’nın, İstanbul Sirkeci’deki Sirkeci Han’ı; Akşehir’de de bir çok eğitim kurumu binası yaptıran Haydar Tuna’nın da Nasreddin Hoca Mezarlığı’nda medfun olduğunu Bekir Ülker üstad tarikiyle Akşehirli müverrih-yazar Mehmet Koç’tan öğreniyoruz.
Akşehir içtima mahalli. Bu keyfiyeti Türkiye’nin hemen her tarafından göç alan Akşehir’in meşhur kabristanını temâşâ etmekle idrak ediyoruz. Akşehir bir zamanlar Türkistan’dan oldukça yoğun göç almış. Akşehirliler, Türkistanlı; Andicanlı kardeşlerini bağrına basmış. Dolayısıyla kabristanlıkta Türkistanlı kardeşlerimizin de bir haziresi mevcut.
Yavaş adımlarla hıyabandan geçerek 28 Ekim Salı günü Hasan Paşa İmaret Camii’nde ikindi namazı vaktinde kılınan cenaze namazının ardından Nasreddin Hoca Mezarlığı’nda defnedilen Akşehir eşrafından hayırsever işadamı Oktay Dortluoğlu’nun kabrine varıyoruz. 81 yaşını sürerken Cenab-ı Hakk’ın irciî emrine uyan Oktay Dortluoğlu 1980 yılında vefât eden babası Şükrü Dortluoğlu’nun kabrine defnedilmiş.
Ahi kenti Akşehir
Akşehir için Ahi kenti demiştik. Toptan bakkaliye esnafı Oktay Dortluoğlu 10 küsur yıl önce bir vesileyle kendisini ziyarete gelen bu satırların yazarını bayramlarda arama nezaketini gösteren gerçek bir Ahi Babası idi.
Oktay Dortluoğlu’na rahmet olsun
13’üncü yüzyılda Sultan dağlarının eteklerinde Ahilerin kurduğu Akşehir’de, Nûr Suresi’nin “Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.” meâlindeki âyet-i kerîmelerinin sırrına mazhâr olan Seyyid Mahmud Hayrânî’nin, Nasreddin Hoca’nın ve sair Akşehir ulularının izinden giden Oktay Dortluoğlu’na rahmet olsun. Cümlesinin ruhu için Fatihalar okuyalım.
İbrahim Ethem Gören/01.11.2024-Yazı No: 628