Ahmet Sarıoğlu Hoca ya rahmeti vesile kılarak yayınlamakta olduğumuz yazı dizimizin beşinci ve son bölümünde söz talebelerinde... Ü stad Ulvi Alacakaptan merhuma yönelik şahitliklerine Şevket Hüner de Ahmet Hoca nın kıymetli eşi Refigül Hanımefendi ye değiniyor. Hocamıza Rahmet olsun. Cümle geçmişlerimize ve dahi Ahmet Sarıoğlu na Fatihalar okuyalım. Bu vesileyle tüm okuyucularımızın Berat gecesini tebrik ediyoruz.
Bir aydın;
Bir insan;
Bir Müslüman;
Kısa bir süre önce talebesi oldum.
Ü niversiteli kardeşlerim tanıştırdı bizi.
Nitelikçe geniş bir çevrenin Ahmet Hocasıydı.
Ona danışılıyor, ondan feyz alınıyordu.
Bilgisini başkasını ezmek için kullanan,
Kıyısından köşesinden de olsa şöhretin yıldızını yakalamaya çabalayan,
Halk adına halkın inançlarına düşmanlık eden,
Şu veya bu kliğin gözdesi olmak için çırpınan,
Kendisine entelektüel sıfatını yaftalamış,
Batıbesk(!) aydınlardan değildi.
Çoğunluğu okuyan gençlerin teşkil ettiği bir halkaya durup dinlenmeden,
En saf biçimiyle Kuran`ı ve Sünneti aktarmayı kendine vazife bilmiş,
Aydınlık bir Aydındı.
Kimseye üstten baktığını, aşağıladığını görmedim.
Genellikle sakin,
Ama İslam`ı koruma söz konusu olduğu zaman alabildiğine öfkeliydi.
Despot değil. Hâkimdi.
Ciddiyetini asık suratla ispat etmeye yeltendiğini hiçgörmedim.
Karadenizliydi,
Yöre ağzıyla yaptığı ince nüktelerini, bir mesele ortaya attığında,
Çoğunlukla peşinen kullanıp bin bir vurguyla çeşitlendirdiği,
Araştıracağını bildiren `Bilmiyorum`larındaki mütevazılığiyle,
Aklımızdan çıkmayacak Kardeş bir insandı.
Araştırıp sıhhatine ve doğruluğuna inanmadan,
Meşhur da olsa, hiçbir yönelişi, âdeti benimsemezdi.
Şu veya bu gurubun çizgisine mensup olup,
Diğer Müslümanları olumsuzlayanların yollarını benimsemedi hiç.
Allah ve Resulünün aydınlık yolundaydı.
Vakitten vakite görevli olduğu camiye teşrif eden
Memur Müslümanlardan,
Şükür ki hiçnasibini almamış bir devlet memuruydu.
Uykuya ayırdığı beş, altı saatin dışında hep cami`indeydi.
Arapça dersinden çıkıyor, Tefsire, oradan Hadis dersine giriyordu.
Sonra tekrar Arapça dersine.
Uyuşukluklarına düzeni bahane edenlere karşı,
Tebliğin yerine getirilebileceğinin korkmaz ve yorulmaz bir örneğiydi.
Tatil günlerinizin birisinin yarısını bana verin,
Size Sahihi Buhari`yi vereyim`
Bir Tefsir dersinin başında tahtaya yazdırdığı bu cümle ile başladık
Hadis derslerine.
Biz üşengeçlik gösterirken, dinlenebileceği bir iki saati de,
Yorgunlukla değiştiriyordu hocamız.
Dünyasını Ahiret ile değiştiriyordu, Örnek bir Müslüman`dı.
Bayrampaşa Muradiye Camii imamı Ahmet hocamız
Bir Regaip Kandilinde vefat etti
Ertesi Cuma günü toprağa verdik onu
Nur içinde yatsın.
O, sevgilisine kavuştu ama
Biz yarım kalan notlarımız
Boynu bükük hatıralarıyla,
Yetim kalan biziz.
Talebeleri,
İşte kısaca,
Bir aydın;
Bir insan;
Bir Müslüman;
Ulvi Alacakaptan. Çala Daktilo`dan iktibas.
Refigül Hanımefendi ye...
Refigül Hanımefendi, merhum Ahmet Sarıoğlu Hocamın muhterem refikası;
Refigül Hanımefendi yetişmemde emeği olan gizli kahramanlardan biri; Zira Ahmet Hocamın kendisini talebelerine vakfetmesinin arkasındaki en büyük destekçisi oydu.
Refigül hanımefendiye, âlim olan eşine verdiği destekten dolayı hep teşekkür etmek istemişimdir.
En küçük kızının nikâhı sonrasında hanımefendiyle hocamı andık; Herkes düğün telaşında iken biz, o âlim şahsiyeti kaybetmenin hüznünü paylaşıp durduk;
Bu mümtaze Hanımefendiye, Hocamı iki günlük dünyalık peşinde koşturmayıp davası uğrunda neredeyse tüm vaktini bizlere vakfetmesine destek olmasından dolayı teşekkür ettim.
'Sizin desteğiniz olmasaydı hocam bizleri yetiştirmeye zaman ayıramazdı.' dedim.
Aslında 28 Mart 1985`te hocamı yitirmenin hüznüyle dünyanın başıma yıkıldığını zanneden ben
Onun, ömrünün baharında en büyüğü yirmisinde on yetimiyle dul kaldığını fark edememişim.
İmajın, eylemlerin önünde seyrettiği bedbaht devirde o, eşinden kalan emanetlere sahip çıktı.
Dördü erkek, altısı kız evladını sağ salim, dini diyanetiyle yetiştirip aile kurmalarına önayak oldu.
Muhtereme Refigül Hanım bin insan-ı kâmile... O layıkıyla refikalığını ve anneliğini yerine getiren bir Karadeniz hanımefendisi;
Aslında suni gündemlerden kafamızı kaldırsak hayatı yaşanır kılan nicelerini fark edeceğiz.
Hakikate dair yitirdiğimiz birçok tezahürle buluşup tükenmişlik sendromundan sıyrılacağız.
Düşününce bu günün şartlarında böyle bir hanımefendiyi yetiştirmek neredeyse imkânsız;
Yalnızlığa sabır, vazgeçmemek, emanete sahip çıkma, kanaatkârlık, ahirete kadar yoldaşlık;
Bunlar söz edilmesi kolay ama yaşanması bir o kadar zor, İslâm fıtratına ait güzel hasletler;
Bir de bu kadar çileli bir ömrü geçirmeye karşın takdir edilmeyişe tahammül göstermek;
Gerçekten eksen kaymış, Allah ın rızası yerine kulların ertelenmiş takdirlerini bekleyip duruyoruz.
İyi ki varsın demeyi unuttuk!
Bize emeği geçenlere 'İyi ki varsın' demeyi unutarak günleri, ayları, yılları tüketmiş, durumdayız.
Kızgınlıklarımızı haykırıp, öfkelerimizi kusarken minnettarlığımızı söylemeyi hep ertelemişiz.
Şükreden bir kul olmanın ilk adımı teşekkür etmeyi hayatın vazgeçilmez ölçüsü kılmak değil midir?
Teşekkürlerini sunmak için özel günler tayin etmekte olan ecnebilere kızanların buna karşı bir önerisi var mı?
Siz en son ne zaman üzerinizde emeği olan birine mütebessim bir edayla teşekkür ettiniz?
Sahi üzerinde yaşadığımız bu gezegenin bir 'ayrılık yurdu' olduğunu ne çabuk unuttuk;
Şevket Hüner
Not: Dünkü yazımızda Ahmet Hoca nın talebelerinin isimlerini teberrüken zikretmiştik. Kemal Kıdıl ı sehven atlamışız. Bayrampaşa Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı, değerli eğitim gurusu üstadımıza selâm ve hürmetlerimizi arz ediyoruz.