Türk halkına akupunkturu sevdirebilmek için çaba sarf eden bir hekimdir Dr. İsmail Maraş Gerçekten 40 yıllık meslek hayatında sağlık siyasetimize de kafa yoruyor, oturur dinlerseniz mantıklı şeyler de söylüyor. Okulu ancak 11 yaşında görebilen bir köylü çocuğu kendisi. Ancak tahsil hayatında hiçkayıp yaşamıyor. 1977 yılında Ege Tıp Fakültesini bitiriyor.
Dilerseniz devamını kendisinden dinleyelim:
'O sene Kadın Doğum bölümüne beş kişi alacaklardı. İmtihana girdim. Çok iyi geçti. 85-90 puan bekliyorum. Nasıl olsa ihtisası kazandım diye askerlik kararı aldırdım. Ama almadılar, fakülte birincisi arkadaşımı da almadılar. O yıllarda ihtisas iltimasa tabiydi. Anadolu çocuklarını sokmuyorlardı aralarına.
Askerliği bitirince Konya Halkapınar da bir sağlık ocağında çalıştım. Rezil bir binaydı Per perişan. 3.5 yıl sonra bıraktığımda pırıl pırıldı etrafında havuzlar, fıskiyeler ve bin tane çam. Bütün karışık vakaları sezaryene gönderebilirdim ama gençebeyi yetiştirdim normal doğumlar yaptırdık kadınlara. Ardından Manisa Gördes te muayenehane açtım. Pratisyendim ama vatandaş tembihlenmiş gibi geliyordu bana. Çünkü hastaları dinliyor, kederlerini, arzularını öğreniyor, onlara uygun hayat tarzı tavsiye ediyordum.
'TUS'UN MİMARI
Mustafa Kalemli`nin Sağlık Bakanı olduğu yıllarda, Ekrem Pakdemirli ve Mehmet Keçeciler Gördes`e gelmişlerdi. Onlara merkezi uzmanlık sınavı yapılırsa ehil olanların önü açılacak dedim, ihtisas imtihanlarındaki haksızlıkları anlattım. Ciddiye aldılar ve kanunun meclisten geçmesini (1978) sağladılar. Buna vesile olduğum için bahtiyarım.
Derken Nüzhet Ziyal Hocanın akupunktur kitabı elime geçti, yutarcasına okudum ve kendisi ile irtibat kurdum (1991). Hoca İstanbul`daydı. Göğüs Hastalıkları Uzmanlığını bırakıp akupunktura başlamıştı. 'Gel beş altı ay çalış' dedi ama 5 yıl ayrılamadım.
Bir ara 'Hocam' dedim, 'akupunktur eğitimi verseniz nasıl olur acaba' Teklifimi makul buldu ve 55 hekime kurs verdi. Sertifikalar Sağlık Bakanlığınca onaylandı.
Nüzhet Hocaya, 'ben de bildiklerimi öğretecek, adam yetiştireceğim' dediğimde, 'oğlum hayal kurma' diye gülmüştü hiçunutmam. 'Ben 20 yılda bir tek seni yetiştirebildim anca'.
Yılmadım 20 tane doktor yetiştirdim. Ayrıca tıp fakültesinde okuyan öğrencilere pratik yaptırdım. Bir zamanlar bilgisayar kullanmak için uzman olmak lazımdı ama Bill Gates onu basitleştirdi bütün dünyaya yaydı. Ben de akupunktur eğitimini fizyoterapistlerin, hemşirelerin, sağlık memurlarının uygulayabileceği (elbette doktor kontrolünde) kolaylığa indirgedim. Türkiye de her doktor belirli bir seviyede akupunktur öğrenmeli. Uygulasın uygulamasın, ama bilsin. Ü lkemizde 6900 sağlık ocağı var, bunlarda birer akupunkturcu olsa çok şey değişir Anadolu`da.
EĞİTİM ŞART
Sonra hayata atıldım, 5 ayrı şube açtım, kırk tane personel çalıştırdım. Lakin önüme prosedür engelleri çıkarıldı.
1999`da zamanın Sağlık Bakanı Osman Durmuş a içimi açtım. Sağ olsun akupunkturu 'Tedavi Hizmetleri'nden alıp 'Temel Sağlık'a bağladı. Gazi Ü niversitesi, Erzurum Tıp Fakültesi, Yeditepe, Çapa ve Ü mraniye Devlet Hastaneleri akupunktur eğitimi vermeye başladı.
Her ne kadar akupunktur denince akla Çin gelse de Batı dünyasında da itibar görüyor. Amerika da bir hekim ancak 4 yıl eğitim aldıktan sonra hastaya bakabiliyor. Almanya da akupunktur tatbik eden tabip sayısı 35 bin, bizde bini bile bulmuyor.
Nüzhet Ziyal hocamız işin inceliklerini 70`li yıllarda Çin ve Japonya`da öğreniyor, başka ülkeleri de geziyor ve kendi tarzını oturtuyor.
Ancak bizde akupunktur sosyal güvenlik şemsiyesi altında değil, sadece belli bir zümreye hitap ediyor.
HER KÖYE LAZIM
Ben vazifemi yaptım vicdanen rahatım. Ancak en az on bin köye birer akupunkturcu göndermek gibi bir hayalim var. Bence köyler tekrar ayağa kaldırılmalı. Hilesiz, hurdasız süt, yoğurt, peynir, yumurta, üzüm, incir, zeytin, pekmez, bal üretimi yapılmalı. Köylerde elektrik, su, doğalgaz olmalı, bilhassa yaşlılar köyüne dönüp üretime katılmalı.
Elimde olsa tarlasını öküzle süren köylüyü maaşa bağlardım. Bir kere mazot masrafından kurtuluruz biir, köylü sağlıklı yaşar ilaçgideri olmaz ikii, çıkan gübre mahsulü çoşturur üüüç.
Akupunktur masrafsız bir tedavi, bir hekim, bir oda ve beş on iğne yetiyor. 2017`de açılması planlanan şehir hastaneleri için ne kadar bütçe çıkartıldı biliyor musunuz? 20 milyar lira! Hâlbuki zikrolunan meblağın yüzde birine binlerce akupunktur hekimi yetiştirilebilir. Bunlar modern tıptaki açığı gideremeseler bile hastaları sakinleştirir, ağrılarını keser, otonom sistemi düzenler, bağışıklığı güçlendirebilirler.
Mesela diyeceksiniz? Boyun fıtığı şikâyetiyle gelen 100 kişiye akupunktur tatbik edilse en az 95 inde ameliyata ihtiyaçkalmaz. Yurdumuzda 600 -700 bin romatoid artritli var ve sürekli tedavi görmek zorundalar. Aldıkları ilaçlar karaciğer ve böbreklerinde tahribat yapıyor. Hâlbuki akupunktur uygulansa daha az ilaçkullanırlar ki, az fayda değildir bunlar.
ÇOK UĞRAŞTIM
Bu sistemin Türkiye de yayılması için çok uğraştım. Hatta 'Hilton a bir akupunkturcu talip' başlıklı haberlerle gündeme getirmeye çalıştım. Devletimiz bu sahaya girse de girmese de biz yolumuza devam edeceğiz.
Bir uzman kendi branşı dışındaki hastalıklarla uğraşmaz ama bir akupunkturcu yeryüzünde mevcut 45 bin hastalığa bakar.
Eğer akupunktur obezleri zayıflatabiliyorsa tedavi edemediği hastalık yok demektir. Hastanın solunum, sindirim, dolaşım, immün ve hormonal sistemleri düzelmeden kalıcı zayıflaması mümkün değildir zira.
Diyelim sabahları yorgun kalkıyorsun. 20 ayrı doktora git, hepsi de ayrı bir hastalık bulacaktır sana. Aslında sebep alerji, vücutta serbest radikaller artıyor. Bunu tedavi edince diğer hastalıklar da bitiyor. Mesela ben sabah işime gelirim yorgunluk bilmem. Eve giderim yorgunluk bilmem. Fakülteyi bitirdiğimdeki heyecanım neyse bugün de aynı
Doğrusu akupunkturun magazin furyasına garnitür yapılmasından hoşlanmıyor, ekranlara çıkmaktan kaçınıyorum. Kalıcı olanı tercih ediyor insan yetiştiriyorum. Eğer kemik erimesi yaşayan bir çocuğun iyileşmesine vesile olduysam bu haz yeter bana. Dünya Akupunktur Kongresinde 'idiopatik osteoporoz tedavisi' tebliğini sunduk ama yer bulmadı medyamızda.
30 yıllık meslek hayatımda en az 50 bin hastaya baktım, şimdi rahatsızlandıklarında önce bizi arıyorlar. Bu tedaviden daha çok insanımız da yararlanmalı. Akupunktur aristokrat kesim gibi sıradan vatandaşın da istifadesine sunulmalı.
UCUZ BASİT TESİRLİ
Nasıl ki çevremizde gece gündüz, sıcak soğuk, acı tatlı gibi zıtlıklar varsa vücudumuzda da zıtlıklar tenakuzlar var. Bunlar sağlıklı bünyelerde dengede duruyor ve hayat enerjisinin deveranına mani olmuyorlar.
Eğer enerji akışında bir düzensizlik mevzu bahis ise hastalıklar ortaya çıkıyor. İşte akupunkturcu belli noktaları uyararak tıkanıklığı açmaya çalışıyor.
Akupunktur tarihi boyunca altın, gümüş, bakır iğnelerle yapılmış, günümüzde çelik iğneler kullanılıyor. İşi biten iğne atılıyor
Bu çok eski bir tedavi usulü, ilk defa Uygurlar uyguluyor. Sistemin tamamını düzeltmeye matuf olduğu için ilave faydaları görülüyor. Misal alerjik nezle için gelen hastanın sırt ağrıları da geçebiliyor.
Akupunkturcular teşhis için klasik tıbbın nimetlerinden (film, tahlil) istifade ediyor, ancak zehirlenme, yaralanma gibi acil vakalar dışında kendi usulleriyle çalışıyorlar. Diyelim biri karayolu, öbürü havayolu biriyle başlayıp öbürüyle devam edilmiyor. Ancak rutin ilaçkullananlarda akupunktur sonrası daha düşük dozlar kifayet ediyor. Hasta daha az yan tesire maruz kalıyor.
sorarsanız modern tıbbın aciz kaldığı 'migren, uykusuzluk, halsizlik, unutkanlık, şeker, aşırı kilo, romatizma, tansiyon, alerji, kulak çınlamasında başarılı neticeler alınıyor. Saçdökülmesinden, cilt güzelliğine kadar geniş bir alana hitap ediyor.
Yine ilaçvermekten imtina ettiğimiz vakalarda (hamileler, alerjik bünyeler) işe yarıyor.
Akupunktur tedavisi sağlıklı gıdalar ile beraber yürütülüyor. Hastaya temiz hava, tabii yiyecekler, sebze ve meyve tavsiye ediliyor.
Koruyucu tıp aslında yediklerimizin içinde saklı. İnsanımız incir, üzüm, pekmez, yoğurt, süt, dereotu, maydanoz, soğan, sarımsağın kıymetini bilmiyor.'
Hocamızın sözlerinin bugün ne kadar anlamlı olduğunu bilmem anlıyor muyuz?