Yazdığı şiirler ile poetikanın can damarı nispetinde bir şairimiz var ki söylediği şiirlerin kendi tabiriyle "Boncuk değil sır sözü " olarak nitelendirdiği kelimelerle adeta anlam dünyasının haznedarlığını yapan bir cevher-i marifet: Yunus Emre

Onun sözleri büyülü bir bahçede yetişen meyveden yemek gibidir yenilen  meyvenin görüntüsü tanıdık gelse de ağzına aldığın andaki lezzet hiçbir taamda rast gelinmeyen bir sâfâdır.

Bu durum Yunus Emre'nin şiirlerinde bir tenakuz söz konusuymuş gibi aksetmiş olsa da söylenen ile esasen şiirlerindeki mananın özü lapa lapa yağan karın birbiriyle raks etmesi gibidir.

Yunus Emre'nin şiirlerinde ilk bakışta söylenmesi ve ezberlenmesinin (daha doğrusu şiirin kendi kendini ezberletmesinin) bu kadar kolay olması kişiyi yapılan işin alelade olduğu zehabına düşürebilir. Doğrusu Yunus Emre'nin şiirlerini ilk okuduğumda bir şiirden ziyade büyük dede ninelerimizin yaptığı sohbetlerde araya sıkıştırdığı özlü bir vecizeymiş niteliğinde bir intibâ uyandırmıştı bende. Böylelikle herkes söyleyebilir ve herkes anlayabilir yanılgısına düşmüştüm.

Celal Fedai bu konuda "O'nun poetikasının bir yanı 'Hikmet amiz gerektir eşar-ı'  düşüncesi ile şiiri aşikar söylemekse, bir yanı da burada, yani anlamın ketmedilerek muhatabın ve söylenenin seçilip korunması suretinde tebarüz etti" der. Yani Yunus Emre'nin şiirlerinde anlamı gizlemesinin maksadı okuyucusunu elekten geçirmesidir. Ayriyeten ayıkladığı okuyucusunu cam bir fanusa koyarak muhafaza etmiş olur.

Nitekim Yunus Emre'nin

Yusuf'u kaybettim Kenan ilinde

Yusuf bulunur Kenan bulunmaz

Dizeleri dikkatimi çokça celbetmiş ve beni ihtisaslı bir tefekkürün eşiğine oturtmuştur.

İlk okunduğunda zihinlerde şöyle bir anlam örüntüsü oluşabilir; kastedilen Yusuf bir peygamberdir ve kaybedilen de odur. Yusuf peygamberin herkesçe bilindiği üzere kaybolma mahali de Kenan ilidir. Yani Yusuf'un bulunabilecek olup Kenan (ilinin) bulunamaması bir tezat oluşturuyor görüntüsü verir. Sonuçta kıymet ölçüsüne koyulduğunda peygamberin daha çok kıymet arz etmesi beklenir.

Bir bakıma o yeri yer yapan şehri cazibedar kılan Yusuf peygamberin oranın ehli olması değil midir? Tıpkı Hz Ömer'in bir gün hacer-ül  esved taşını öpüp "vallahi Peygamberim sana kıymet vermeseydi sen benim gözümde basit bir taştan ibarettin " demesi gibi kıymete mazhariyet kıymet izafe etmeye vesile olan saikanın mahiyeti nispetincedir.

Bu durum bana ismi ile müsemma olduğu üzere gelmiş geçmiş tüm insanların göz nuru, tüm semavi dinlerin kutsalı Kudüs'ün bizler için ne derece kudsiyet kesbettiği ile ilgili bir alaka kurmaya itti. Teemmül ettiğiniz zaman neticede ehemmiyet cihetinden her ne kadar müsavi değillerse de Kudüs de Kenan da bir yerin ismidir.

Kudüs'ün kutsiyeti Allah'ın O'na kutsiyet atfetmesinden ötürüdür. Allah Hz Musa ile görüşeceği vakit hazreti Musa'yı kutsal vadiye çağırırken Musa peygambere; Taha suresi 12. ayette "Yaklaştığı vakit (Musa) ya Musa! Ben senin rabbinim ayakkabılarını çıkar, mübarek (tuva) vadisinde bulunuyorsun." Burada Tuva Vadisi'nin Allah indinde mübarek olmasının nedeni Hz Musa'nın orada ilahi hitaba mazhar olmasındandır. Esasen kutsiyetin kaynağı ilahi kelamdır veya uluhiyyetin tecelli ve tezahür ettiği yer, zaman, mekan kutsaldır. Kudüs o yüzden mukaddestir Kenan o yüzden muhteremdir.

Kenan ili de sadece bir yer olmasından ziyade hazreti Yusuf'un kıssasından hareketle ötelerden bir makam, ilahi aşkın yaşandığı veya kalpteki imanın rücu ettiği bir mevzidir. Burada Hz Yusuf'u "aşık" Kenan ilini de " aşkın kendisi "olarak düşündüğümüzde nice aşıklar bulunur da aşk bulunası değildir...

Ve dahi Yusuf kaybolduğunda yalnızca mekan değiştiren Yusuf,  Yusuf olmaktan bir şey kaybetmeyeceği gibi Kenan kaybolacak olursa aşkın menbaı yok olmuş olacaktır.

Bununla ilgili Mektubat-ı Geylani'de de aynen şöyle geçer; "ehli hakikat indinde bütün hüner bu Kenan ilinde Yusuf'u bulabilmektir zaten Yusuf bulunsa Kenan ili kaybolur. Bu ne demektir?

El Cevab:

Yusuf vahdete ( birliğe) Kenan kesrete(çokluk alemine) tekabül etmekte, Yusuf yani Vahdet bulundukça kesret denen Kenan ili kaybolur." O vakit bu demek oluyor ki Yusuf peygamberin bulunması Kenan'ın bulunmazlığını vacip kılıyor çünkü kesret ile vahdetin aynı anda varlığı söz konusu değildir. Madem tüm hüner Kenan' da Yusuf'u bulmaktır bu da demek oluyor ki kesret mahalinde gaye vahdete ermektir.

Kenan ili de Yusuf da her birimizde ayrı ayrı pencereler açıyor olsa da en doğrusunu müellifi bilir. Biz iyisi mi derûnumuzdaki Yusuf'a da kenan'a da sahip çıkalım...