İlk bakışta konu ile alakalılar tarafından yazıda bir dubai çikolatası tarifi verildiği sanılsa da dubai çikolatası adı altında kendimizde bilinçaltında yatan bir küçük dürtme ile meydana çıkartılan sosyal bir gerçeklik mevzubahistir.
Başka bir gezegene gidişin mümkün olduğu söylense bunun için de insanlara belirli imkanlar sunulsa ben inanmıyorum ki dubai çikolatasına gösterilen rağbetin gösterileceğini...
Toplumun bu denli dubai çikolatasına olan iştiyakı insan soyunun topyekûn muayyen kimliksizliğinin acı bir neticesidir. Çünkü birileri tarafından kasıtlı kasıtsız ortaya atılıp ve peşisıra toplumun sözümona tanınan (günümüz anlayışıyla "tanınan" takipçisi çok olan demek tabi) göz önündeki "influcer" ları tarafından göze sokulur bir şekilde sosyal medya üzerinden insanlarda oluşturduğu tüketim algısı ile insanların iradeyi askıya alışının manzarasıdır.
İnsanların sosyal medyada kendilerine rol model olarak biçtikleri sözde fenomenlerin her yaptığını taklitten öte kimleri rol model nezdinde bir yere koydukları asıl meseledir. Kişinin oturmasından kalkmasına, yemesine içmesine uyumasına kadar her türlü davranışını bayıla bayıla izleyip özendiği, olmak istediği fakat olamadığı yahut olmaya çalıştığı kişi ya da kişiler manzumesi vardır.
Yani bir anlamda kişinin kimliğinin belirleyicisidir. Demek ki insanda bir kimliksizlik sorunsalı bir özsüzlük, kendini kabullenememezlik cereyan etmiştir. insan tekinin hep bir parçası olmayı istediği bir güruh vardır. Elbette her insanın kendisine örneklik teşkil etmesini düşündüğü kişi veya kişiler olabilir fakat dediğimiz gibi mesele bu kişilerin sahiden böyle bir konumun hakkını teslim edip etmediğidir.
Yani "ondan olmak" düşüncesi "onunla olmaklığı" kapsar vaziyette midir? "Ondan olmak" özenilen kişinin aslında gördüğü teveccühe talip olmakla ilgilidir. Fakat "onunla olmak" kişinin yaptığı eylemi arkasından ayak izlerini takip ederek onun açtığı yolda yürümektir. Burada kişi davranışına karşı teveccühü nihai hedef olarak belirleyemez.
Gözümüzü çevirip baktığımızda ise toplumda sevildikleri, rol model oluşturdukları vehmindeki insanların yalnızca gördüğü prim "ondan olmaklığa" talip olunduğu anlaşılır. Dubai çikolatasında da sosyal medya finosu insanların sürekli sürekli maruziyetler sonucu fiyata pahalı olmasına rağmen müthiş tüketim çılgınlığı, kuyruklar mahalle arası pastanelere kadar ulaşılabilir oluşu kişinin ne olduğunu bilmiyor oluşunun yani kimliksizliğinin kimden olmak istediğine uzanan yoludur. Bu konuda "starbucks'ı" da örnek verebiliriz ülkemizde ve dünyada katil İsrail'in en büyük finansmanlarından olanlar starbucks'ı boykot etme duyarlılığı başladıktan sonra halen daha Starbucks müdavimi olmaya devam eden kişilerin kahveyle bir alıp veremediği yoktur. Asıl mesele kişinin aidiyetsizliğidir. Kendisini starbucks'a giden kişi statüsünden ayrı bir varlık, öz gösteremiyor oluşundandır. Çünkü esasında satılan kahve değil kültürdür. Kişinin hangi kültürün bir parçası olmak istediğinin tercihidir.
Şaşırdığım bir diğer husus da sanki insanların böyle bir şeyi ya da benzer bir şeyi hiç tatmamış veya rastlamamış görgüsüzlüğünde olmasıdır. Kaldı ki Kilis yöresine ait "cennet çamuru" tatlısı yıllardır kültürümüzde var olan Dubai çikolatası versiyonudur. Ayrıca fıstıkla çikolatanın birleşimi elbette lezzetli olabilecektir. Dubai çikolatasının toplumda bu kadar yankı uyandırması insana nasıl ilkel bir varlığa dönüşebileceğini sorgulatmalıdır.
Her ne kadar sosyal medya bu işin açık pazarı olmuş olmasına rağmen Mehmet Akif'in tabiriyle hem uysal koyun olup hem başı çekilir cinsten bir topluluk peyda etmiştir. İnsanın her gördüğününün peşine takılması, her sevdiğini sevmesi her yenileni yemesi kendine dair bir irade gösteremiyor oluşun acziyetidir. Her tarafa gidebilen insan hiçbir yere gidemiyordur.
Bunu sosyolojik bir sahaya döktüğümüz zaman bugün topluma yanlış doğru herhangi bir şeyler yaptırmanın ne kadar kolay olduğu anlaşılmıştır. Çünkü insan teki sorgulamadan uzak, neyi niçin yaptığı düşüncesinin kafa karışıklığına fazlasıyla yabancılaştırılmıştır.
Ayriyeten herkesin zevklerinin aynı olması beni korkutur derecededir. Burada aynılaştırılan insan zevki değil "zevk duyulması gerektiği düşünülen metadır." Çünkü artık insanın kendi seçimlerinden ziyade seçmek zorunda bırakıldığı ki bu algı ile insanın hayvani temayülleri ile fark etmeden malkurtlaştırılması sonucu insanın nereye çekersen oraya giden bir robot haline geldiği bir gerçekliktir.
Popüler kültürün gördüğü kabul, sosyal medyanın insanın gerek hedonik gerek tüketim canavarları nispetinde bir insan soyu oluşturulmak istenmesi insana akleden bir varlık olduğunu bilhassa unuttturmamalıdır. Atılan yemin etrafına kümelenmiş sardalyalar misali bir aksiyonun peşine körü körüne itaatin insan şerefine yakışmadığı hatırlanmalıdır. Herhangi bir şeyin gelişigüzel takipçisi olmak insan iradesinin hükmünü hafife almak zehabı büyük bir ahmaklıktır. Şu zamanda ihtiyaç duyulan kuvvetli bir silkinişle gösterilen öz varlığın hakikatle şahlanışı olmalıdır.