Hayrabolu`nun renkli simalarından Fahri Kadayıfçı nâmıdiğer Arap Fahri`, çağımızın vebası Kovit-19`a yenik düşerek üçay önce memleketi Hayrabolu`da ebediyet âlemine yolcu edilmişti. 
Vefatının ardından gazetemiz portalında ve matbu nüshalarında 'Hayrabolu Ovası`ndan Arap Fahri` geçti' serlevhalı vefeyât yazısıyla aziz hatıralarını yâd ettiğimiz Fahri Kadayıfçı`ya bu kez ailesinin ve arkadaşlarının şahitlikleriyle rahmet niyaz ediyoruz. Mezkû r yazıya gazetemizin linki üzerinden ulaşabilirsiniz.
Arap Fahri`nin oğluyum.
Bilal Zafer Kadayıfçı
Küçükken ortaokul ve lise yıllarımda annem 'okumazsan elinde mesleğin olsun' diyerek beni Tuncer-Muammer Uşar`ın (tanıdık boyacıların) yanlarına göndererek meslek edindirdin Fahri Babam. Allah senden razı ve memnun olsun. Â min.
Bu kimin çocuğu!
Hayrabolu ve köylerinde hatta çevre ilçelere boya-badana yapmaya gittiğimizde benim için 'bu kimin çocuğu?' diye sorarlardı. Ustalarım da 'bizim Arap Fahri Abi`nin çocuğu' deyince, herkes seni bilir ve çok iyi tanırdı. O zaman küçüktüm pek anlamazdım, sevinirdim sadece. Oysa ki 'Arap Fahri`nin çocuğu' olmak ne kadar büyük bir gururmuş. Bunu var ya işte aklım erince anladım. Kimseden senin hakkında tek bir kötü söz duymadım.
'Arap Fahri`nin oğluyum.'
Hayrabolu`da hangi esnafa, hangi dükkâna gitsek 'Arap Fahri`nin oğluyum' deyince bütün kapılar açılırdı; Hepsinden Allah razı olsun.
Bizler için, çocukların için, torunların, ailen için hep çalıştın; Muavinlik, yazıhanecilik, çakmakçılık, otogarda kahyâlık, bahçıvanlık ve turşuculuk yaptın, çalıştın, mütemadiyen çalıştır. Boğazımızdan tek bir haram lokma geçmedi, şükürler olsun. Allah senden razı olsun, benim cefakâr, fedakâr, canım babam!
Canım babam!
Covid-korona ne derseniz deyin; Bizler için, ülkemiz için, Müslümanlar için, tüm insanlık için bu hastalıktan uzak olunması için Allah`a hep dua ettin. Evde, dışarda hep dikkat ederdin. Maske takardın, temizliğe çok dikkat ederdin. Ne yazık ki bu hastalık bizi de buldu; O gece yoğun bakıma alındığında ne yapacağımızı, ne edeceğimizi bir türlü bilemedik. Elimizden bir şey gelmiyordu; Yoğun bakım ünitesinin kapısından içeri sadece dualarımız girebildi. Çok şükür Covid`i atlattın, yoğun bakımın değişti, bizlere umut verdin, yüzümüz az da olsa güldü. Dua ettik hep ve seni son kez görebildik ailecek;  
Netice takdir-i ilahi. Ecel gelince ne bir saniye ileri ne bir saniye geri gider. Cenaze günü üzüntüden, telaştan bilemedik; göremedik; anlayamadık;
Herkes geldi, herkes;
Herkes geldi, herkes; Yine de annem en çok üzülen oldu. Sensiz kaldı. 40 yıllık hayat arkadaşını yitirdi. Hâlâ evinden çıkamadı acısından, sevgisinden;
Geçen gün annem 'çocuklarımı çok seviyorum, torunlarımı çok seviyorum, ben ailemi çok seviyorum' dediğini aktardı.  Biz de seni çok sevdik, seviyoruz, seveceğiz; Sen ne güzel adamdın babam!
Hayrabolu Ovası`ndan Arap Fahri geçti.
Canımız sıkılsa, iş yerinde sıkıntı olsa hemen seni arar dua isterdik. Herkese gönülden, dua ederdin, adeta gönlün dil olur niyaz ederdi. Şimdi dua etme sırası bizde, evlad ü ıyalinde;
Mekânın cennet olsun, iyi kalpli, güzel adam. İbrahim Ethem ağabeyimin dediği gibi 'Hayrabolu Ovası`ndan Arap Fahri geçti.' Geldin ve geçtin, gönüllerimizi hû n eyledin geçip giderken; Menzilin mübarek, makamın âlî , mekânın Firdevs olsun. Canım babam!
Mekânın cennet olsun.
Zuhal Yıldız
Hasreti, özlemi, yokluğu her geçen gün daha zor geliyor.
Benim için babamın vefâtı çok ağır oldu. Çünkü babamı çok seviyorum.
Nasihatleri, sözleri, esprileri ve hatıraları ile babamı kalbimde yaşatıyorum.
Takdir-i İlahi, elimden dua etmekten başka bir şey gelmiyor.
Güler yüzlü, neşeli, seven, sevilen, cümle hemşehrilerimizin gönlünde ayrı bir yeri olan Arap Fahri`, canım babam. Mekânın cennet olsun.
Seni çok seviyoruz ve dahi özlüyoruz.
Ecrin Nida Aldemir
Çok sevdiğim, tatlı dilli dedem.
Yazları kuzenlerimle bana dualar öğretirdin. Kur`an-ı Kerim okumayı öğretirdin.  Bazen anlatarak, bazen de göstererek öğretirdin. Sohbetin çok keyifliydi. Dedemin akülü arabası vardı. Bizi, torunlarını akülü arabasıyla gezdirirdi, bahçesine götürürdü. Bahçe ki ne bahçe! Orada toprakla oynar, canım dedeme yardım ederdik. Şimdi o çok sevdiği toprakların içerisinde, orta yerinde;
Canım dedem, seni çok seviyoruz ve dahi özlüyoruz.         
'Bu sefer bizden olsun; '
Süleyman Erdihan
Ben Süleyman Erdihan. 1979 Aralık ayında Fahri Kadayıfçı (Arap Fahri)`nin ablam ile evlenmesi ile kendisini tanımaya başladım.
O tarihte Hayrabolu`nun Büyük Danişment köyünde ikamet etmekteydim. Fakat o yıllarda ulaşım o kadar zordu ki Hayrabolu`ya yalnız Salı günleri araba olurdu. Okul okumak için köyümüzde Ortaokul olmadığı ve yatılı okumak istemediğim için Ortaokula başladığım 1980 yılından itibaren 3 yıl süre ile okulu bitinceye kadar Fahri eniştemlerde kaldım.
Rahmetli Fahri eniştem Hayrabolu`yu bana tanıttı. 1980`li yıllarda köyden gelmiş bir çocuğum. Hayrabolu ilçe bile olsa o şartlarda köyden ilçeye gittiğinizde bir nevi çekimser ve utangaçolurdunuz. Rahmetli Fahri eniştemin sayesinde o tedirginlikten kurtuldum.
Fahri eniştem bana okulumda bir yandan öğrenci velisi, bir yandan öğretmenlik, diğer bir yandan da abilik yaparak bana Hayrabolu`yu tanıttı. Boş zamanlarımda beni yanından ayırmadı.
Fahri eniştemlerin bir bahçesi vardı. Rahmetli annesi, rahmetli babası, rahmetli eniştem ve çalışanları vardı. Tüm hepsinin özenle, alın terleriyle yetiştirip sebzeleri akşamüzeri 3 tekerlekli arabaya yükleyip çarşıya götürürlerdi. Hayrabolu esnafı,  mahalleliler, konu-komşu tazecik yeşillikleri marul, kıvırcık, domates, biber, salatalıkları gönül huzuruyla satın alırdı. 3 tekerlekli araba tamamen dolu olmasına rağmen esnaf ve mahalle sakinleri çok kısa sürede sebzelerin tamamını satın alırdı.
'Bu sefer bizden olsun; '
Rahmetli Fahri eniştemin gönlü o kadar yüce ve büyüktü ki Hayrabolu`da durumu olmayanlara marul, kıvırcık, domates, biber vs. verdikten sonra onları kırmadan 'bu sefer bizden olsun, başka zaman siz alırsınız' deyip onlara yardımcı olurdu. Hayrabolu`nun o yıllardaki nüfusuna göre ilçenin çoğu eniştemi tanırdı.
Rahmetli Fahri eniştem oldukça sosyal bir zattı. Adliyede, vergi dairesinde, tapu ve belediyedeki resmi işlemlerde hemşehrilerimize yol-yordam gösterip yardımcı olurdu. Hayrabolu`nun yerli halkının yan sıra Hayrabolu`ya bağlı 48 köyden tüm tanıdıklarına, talep edenlere bu türden yardımlar eder onların hayır dualarını alırdı.
Hafta sonları köyüme gitmek için durağa gittiğimde Fahri eniştem benimle gelir, yağmur, çamur demeden -o zamanki şartlarda pek toplu taşıma olmadığı için- benimle birlikte saatlerce beklerdi. Bir tanıdık çıkarsa onlarla beni köyüme yollardı. 
'Çorlu-Burgaz&ndash AYRABOL'
Hayrabolu Seyahat`te yazıhanecilik yaptı. 'Çorlu-Burgaz&ndash AYRABOL' diyerek yolda kalanlara yardımcı olurdu.
Rahmetli Fahri eniştem daha sonra Hayrabolu`da seyyar araba ile çakmakçılık da yaptı.
Daha yazılacak çok şey var ama Rahmetli eniştemi anlatmaya kelimeler, cümleler yetmez.
Onurlu, gururlu, gönlü güzeldi. Herkese ayrım yapmadan, imkânları nisbetinde yardımcı olmaya çalışan bir zattı. Hayrabolu`nun gönlü güzel, renkli bir şahsiyetiydi. İyi ki kendisini tanıdım, iyi ki aramızda elest bezmi`nde bir hısımlık tesis edilmiş.
Bu vesile ile Rahmetli eniştem başta olmak üzere annesine, babasına kısacası tüm ölmüşlerimize Allah rahmet eylesin. Mekânları cennet olsun. Â min. Ayrıca bu yazıları yazmamızı ve yayınlanmasını sağlayan İbrahim Ethem GÖREN beyefendiye teşekkür ederiz. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun, haklarını helâl etsinler. Allah gönüllerine göre versin. Hayrabolu`ya selâm olsun. Rabbim  tüm hepimizin yâr ve yardımcı olsun.
'Buyur ağbi! Ben Arapların Fahri!
Yaşar Başkır
-Çekirdekçi Yaşar-
Küçük çocuklara bile 'ağbi' diye hitap eden, telefon ettiğimizde 'buyur ağbi! Ben Arapların Fahri!' diye açan, yaşamını daima 'ti'ye alan biri Hayrabolu`nun Arap Fahri`si, çok gençyaşta ayak ağrılarına yakalanan, aksayarak yürüyen biriydi; Bununla birlikte hayatı, hayatın zorluğunu dert biriydi. Herkes tarafından sevilen, ibadetlerini hiçaksatmayan, içi-dışı, özü-sözü bir, can arkadaşım, 50 yıllık dostum, dayanağım Arap Fahri de koronaya yenildi. Mekânın cennet olsun can dostum.
Yılmaz İlkutlu
-Eczacı Yılmaz-
Ben Yılmaz İlkutlu. Fahri Kadayıfçı`nın 40 yıllık arkadaşıyım. Çocukluğumuzda Kahyâ Mahallesi`nde beraber oynar, beraber gezerdik. 
1979 yılında ben askere giderken çok güzel ve duygusal bir uğurlama yaşandı aramızda. Ben Samsun7a askere gittim. Fahri`nin Samsun`da asker arkadaşı varmış, arkadaşını aramış beni ziyarete yollamış. Daha bir aylık askerdim o esnada.
Rahmetli Fahri ile birçok anımız oldu. Son anımız; Onu Edirne`ye Trakya Ü niversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi`ne, Doktora götürdüm. Ameliyat olmasına vesile oldum. 2020 yılının aralık ayında ilk önce ben koronaya yakalandım. 15 gün boyunca entübe vaziyette kaldım. Arkadaşım Arap Fahri bu durumuma çok üzülmüştü. Benim için dualar etti. Allah`a şükür ben iyileştim. Hastalığı atlatmamın üzerinden tam bir yıl geçtikten sonra 2021 yılının aralık ayında Fahri koronaya yakalındı. Bir müddet sonra entübe edildi. Biz de bu durumuna çok üzüldük, dualar ettik. Yasin-i Şerifler okuduk. Yoğun bakımda tedavi gördü bir süre. 42 gün dayanabildi. Akabinde Hakk`ın rahmetine kavuştu. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Â min.