Hamas’ın İsrail’e karşı başlattığı savunma taarruzunun yakın tarihte neleri getirip, neleri götüreceğini bilemiyoruz. Siyasi analistler yaşanan bu çatışmanın İran, Suriye ve Lübnan’ı da kapsayacak bir savaşa dönüşme ihtimalinden bahsediyor ve bunun bölgeyi bütünüyle etkileyebileceğini belirtiliyorlar. ABD’nin Ukrayna ile ilgili hedeflerine İsrail’in yeterince katkı sağlamadığını düşündüğü ve müttefikinden kısa bir süre için desteğini çekip, cezalandırdığı da ifade ediliyor.
Dikkatleri farklı bir noktaya çekmeye çalışan stratejistler ise iki husus üzerinde duruyorlar; birincisi Gazze’de köklü bir değişimin hedeflendiği ve çatışmanın buna bir zemin olabileceği görüşü, ikincisi ise ABD’den bağımsız hareket eden İran ile ilişkilerin yumuşatılmasına ve bölgenin hudutlarının yeniden çizilmesine yönelik hedefler... Siyasi analistler, fotoğrafın görünmeyen tarafını anlamaya ve yorumlamaya çalışıyorlar. Fakat biz bu varsayımlardan uzaklaşarak resmin görünen tarafına bakıyoruz ve bu taarruzun soykırıma maruz kalan Filistin halkı için bir direnç olduğunu görüyoruz. Zira Hamas’ın savunma taarruzu ağır narsis bozukluğuna müptela olan İşgalci İsrail için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Bilirsiniz narsis yapı etrafına kalın duvarlar örmüş bir sinek gibidir ve acziyetini, korkularını kamufle etmek için şiddeti bir araç olarak kullanır. Narsis yapı kendini yıkılmaz, sarsılmaz bir güç olarak göstermeye çalışır ve ördüğü duvarları yükselterek tehlikeyi bertaraf edebileceğini düşünür. Fakat beklenmedik bir günde şiddetli bir rüzgar eser ve o duvar yerle bir olur. İzzettin el_Kassam Tugaylarının yaptığı savunma taarruzu tam da bunu anlatıyor aslında…
Düşünsenize bir asır önce bir avuç çete emperyalist güçleri arkasına alarak Filistin halkının yaşadığı toprakları ve tüm yaşamsal kaynaklarını işgal ediyor ve bölgede geniş bir nüfuza sahip oluyor. Hırsız bir eve girdiğinde nasıl korku ve tedirginlik içinde oluyorsa varlığını şiddet üzerine kuran bu narsis yapı da aynı tedirginliği yaşıyor ve katliam yaparak korkularını teskin etmeye çalışıyor. Yoksa el kadar çocuğa dünyanın en gelişmiş silahları ile saldırıp orantısız güç gösterisinde bulunmanın ne gibi bir gerekçesi olabilir! Sokakta yürüyen yaşlıyı, çocuğunu okula götüren anneyi, camide ibadet eden babayı katletmenin ne gibi bir açıklaması olabilir?
Emperyalist güçleri arkasına alarak binlerce insanı katleden Siyonist zihniyet öyle sanıyorum ki yaşanan saldırı sonucunda şiddete olan meylinin korkularından kaynaklandığını fark etti ve ağır bir sarsıntıya uğradı. Topraklarını işgal edip açlığa ve çaresizliğe terk ettiği o çocukların, ellerindeki taşlarla başladıkları savunma hareketlerinin, zulüm üzerine kurduğu tahtını sarsacak boyuta ulaştığını şimdi fark edebildi. Yoksa bu devran hep böyle döner ve ayaklarımın altında ezdiğim hayatlar toprağa karışıp gider zannediyordu.
Siyonist yapı bir parazittir, karşı tarafın kanını emerek hayatta kalmaya çalışır. Hamas’ın bu hamlesinin bu paraziti sarsıntıya uğrattığını görüyoruz ki, bu Filistin’in özgürleşmesi için bir fırsat olabilir.
Peki, şimdiden sonra ne olacak?
Dünyanın siyasi ve ekonomik merkezi Batı’dan doğuya mı kayacak? Stratejistlerin dediği gibi bölgeyi derinden etkileyecek bir soğuk savaş dalgası mı gelecek? Ya da Filistin’in kaderini değiştirecek bir zafer müjdesi ile mi karşılaşacağız? Bilmiyoruz… Fotoğrafın görünen tarafını tanımlayabiliyoruz görünmeyen tarafını ise zaman gösterecek…