Nevruz'a 1 kala davetli olduğumuz Hz. İmam Hüseyin Erzurum Cemevi "gönül sofrası" iftar programında canlarla bir araya geldik.

İftar programına Erzurum Valimiz Sayın Mustafa Çiftçi ile Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanımız Mehmet Sekmen ile birlikte İl Kültür ve Turizm Müdürü Ahmet Yer, STK Başkanları ve cem evindeki canlar katıldı.

Nevruza bir gün kala düzenlenen iftar programı, birlik ve beraberlik içindeki Türk milletinin en zor günlerden felaha nasıl çıktığını anlatan destanımız Ergenekon’u hatırlattı. Tıpkı İstiklâl Marşı’nda Mehmet Akif’in haykırdığı gibi:

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım!”

Kanaatimce “Gelin canlar bir olalım!” çağrısını en iyi anlatan metindir İstiklâl Marşı. Nevruz, “yeni gün” anlamındadır ve eski Türk şenliğidir, toyudur, bayramıdır. Gece ile gündüzün eşit olduğu ve baharın gelişinin müjdesi olarak görüldüğü, yeni bir hayatın, dirilişin başlangıcı sayılan 21 Mart dünyanın farklı coğrafyalarında, milletlerinde ve halklarında da kutlanmaktadır elbette. Bu nedenle UNESCO tarafından “Dünya Manevi Kültür Mirası” olarak kabul edilmiştir. Nevruz aynı zamanda “Türk Dünyası ve Toplulukları Haftası” olarak da kutlanmaktadır.

Evet, tabiatın ölü toprağını üzerinden attığı tarihtir nevruz… Türk-Alevi kültüründe dünyanın kuruluşu, Hz. Adem’in yaratılışı, Hz. Muhammed’e (sav) nübüvvetin verildiği, Hz. Ali Efendimizin doğduğu, Hz. Ali ile Peygamber Efendimizin (sav) kızı Hz. Fatma’nın evlendiği gündür nevruz… Daha birçok şen ve gülşen günün başlangıcıdır 21 Mart…

Ayrıca “Nevruz gibi eşit ol, adil ol!” öğretisi de mühim.

Alevi kültüründe “Kırklar Bayramı” olarak da kabul edilen nevruz kardeşliğin, dayanışmanın, doğa sevgisinin, yaşama sevincinin, hayata ve birbirimize yeni bir umutla sarılmanın, zorlukları aşmanın sembolüdür nevruz.

İftarda Sayın Valimizin anlattığı Hünkâr Hacı Bektaş Veli ile Mevlâna hikâyesi insan ilişkilerinde, adab ve edepte mihenk olmalı. Hikâyenin özü şu: İnsan kendisini değil karşısındakini onore etmeli, ona nezaket göstermeli, muhatabına değer vermeli, yanında olmadığı kişi hakkında iyi konuşmalı, insan ilişkileri rekabet değildir, galibiyet ve mağlubiyet çizgisinde değildir, hoşgörü ve sevgi düzlemindedir; su-i zan değil hüsn-i zan esastır. Hikâye şöyle:

Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır. Neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak için bunu Hacı Bektâş-i Veli'nin dergâhına kurban olarak bağışlamak ister. (O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.)

Durumu Hacı Bektâş-i Veli ‘ye anlatır ve Hacı Bektâş-i Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adam Mevlevi dergâhına gider ve ayni durumu Mevlâna'ya anlatır, Mevlâna ise bu hediyeyi kabul eder.

Adam aynı şeyi Hacı Bektâş-i Veli ‘ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlâna'ya bunun sebebini sorar.

Mevlâna şöyle der:

- Biz bir karga isek Hacı Bektâş-i Veli bir şahin gibidir. Öyle her leşe konmaz. O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.

Adam üşenmez kalkar Hacı Bektâş-i Veli dergâhına gider ve Hacı Bektâş-i Veli'ye, Mevlâna’nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektâş-i Veli'ye sorar.

Hacı Bektâş-i Veli de şöyle der:

- Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlâna’nın gönlü okyanus gibidir. Bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.

Anadolu insanının ruh terbiyesinde Alevi-Bektaşi geleneğindeki şiirlerin rolü yadsınabilir mi? Semahların deyişlerin taşıdığı hikmetler, inanç kültürümüzün ve Anadolu irfanının en temel ve en kıymetli metinlerinden değil midir? Her zaman söylerim her şeyimiz silinse, milletçe alzaymır (Alzheimer) olsak, hafızamızı kaybetsek türkülerimiz yaşadıkça biz kolaylıkla fabrika ayarlarımıza döneriz. Türküler bizim hafıza kartımızdır, gönül köklerimizdir.

Ayrıca Alevi-Bektaşi klasikleri Türk-İslam ruh inşasının, hikmetlerinin, nasihatnâmelerin ve eski Anadolu Türkçesinin en yaygın yazılı metinleri arasındadır:

Dâstan-ı İbrâhîm Edhem,

Dâstân-ı Fâtıma,

Dâstân-ı Hâtun,

İlm-i Câvidân,

Fütüvvetnâme-i Tarikat,

Makâlât,

Kitâb-ı Dâr,

Besmele Tefsiri,

Erkânnâme,

Hızırnâme,

Saraynâme,

Velâyetnâme,

Dil-Güşâ, 

Kitâb-ı Cabbâr Kulu,

Muhammed bin Hanefiyye Cengi

Cönkler, Divânlar, Menâkıbnâmeler, Cenknâmeler, Şecerenâmeler…

İftarda Gönül Sofrasını bizlere açan Hz. İmam Hüseyin Erzurum Cemevi Dernek Başkanı Ertürk Karaman kardeşime teşekkür ediyorum. Dernek Başkanı Ertürk Karaman EBB’nin kazandırdığı muhteşem hizmet binasında Kur’an-ı Kerim kursu, bağlama kursu, el sanatları kursu, İngilizce kursu gibi birbirinden kıymetli kurslar ve merkezinde deyiş ve muhabbetin olduğu güzel programlar düzenlemektedir.

Tam burada Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mehmet Sekmen’i özellikle anmamız gerekir. 1990’lardan 2000’lerin başına kadar Kartal Belediye Başkanlığı yaptığı süreçte Türkiye’nin en büyük “Cemevi”ni inşa eden Mehmet Sekmen başkan Erzurum şehir merkezine ilk cemevi yapan başkan oldu. İçerisinde misafirhane, gasilhane, konferans salonları, aşevi, büyük bir kütüphane, derslikler ve cem salonunun olduğu büyük bir sosyal tesis yaptı. İlçelerden gelen talepleri de değerlendiren Sekmen başkan ilçelere de cemevleri yapmaya başladı. EBB Başkanı Sayın Mehmet Sekmen iftardaki konuşmasında ilçelere on bir cemevi yapmayı planlarına dahil ettiklerini, ekonomik şartların müsaade ettiği kadarıyla bu cemevlerini yapmaya devam edeceklerini ifade etti.

Şehir merkezinde ve ilçelerde; mahallelere yaptığı “bilgi evleri”yle, okulların bakım, onarım ve bahçe düzenlemeleriyle, açtığı sayısız kurslarla ve ESMEK’lerle, STK’lere verdiği desteklerle ve daha birçok sosyal tesisle sosyal belediyecilikte emsalsiz hizmetler yapan, Alevi kardeşlerimizin kültür ocağını (cemevini) inşa eden ve tesisin tüm ihtiyaçlarını karşılayan Sayın Mehmet Sekmen başkanın kıymeti bilinmeli, Başkana vefa gösterilmelidir. Marifet iltifata tabidir.

Evet, devlet kurumlarımızla, yerel yönetimlerimizle ve STK’lerimizle dünyanın ve mazlum milletlerin umudu olan aziz Türk milletinin varlığı için hepimiz çaba göstermeliyiz ve ilimize (yurdumuza), dilimize (Türkçemize), belimize (belleğimize) hâkim olmalıyız.