Kanada, Yunanistan ve Türkiye’de can yakıcı orman yangınların yaşandığı günlerdeyiz. Bazı sorunlara sırf sınırlarımız dışında olduğu için ilgisiz kalmak artık mümkün değil. Ama bu ilginizi sorular sorarak belli ettiğinizde, sorunun içeriğine göre ilgi ve muamele görüyorsunuz. İnsanlar kanıksanmış sorulara, kanıksanmış cevaplar istiyor. Öyle alışmışlar. O ezberin dışına çıktığınızda sanki kutsal değerlere laf etmişçesine tepki alıyorsunuz.

Orman yangınlarının da son günlerde “kabul edilmiş” sebepleri var.  Ormanı gezenler veya piknikçilerin bıraktığı gazoz şişelerinden kalan kırık cam parçaları, ışığın yansıması sebebiyle kuru otları yakıyor ve yangın çıkıyor. Çok mümkün. Sıcak havanın nem taşımadığı ve kuruyan otların, ağaç kabuklarının daha hızlı alev aldığı da söyleniyor.

Yangını çıkaran başka sebepler olamaz mı? Soruya soruyla karşılık veriliyor; başka ne olacak ki? 

Başka ne olabilir konusunda, iki yıl önceki Kazdağları orman yangını sürerken sayın Kemal Kılıçdaroğlu bir tespit yapmıştı. Yangın, yangını söndürmeye çalışan helikopterlerin pervaneleri yüzünden yayılıyor demişti. Konuyla ilgili biraz bilgisi olanların gülüp geçtiği bu sözler, kendi hedef kitlesinde ciddi taraftar buldu. Dolmuşun, otobüsün camından yangın söndürmeye koşturan helikopterleri görüp, bunlar yüzünden yangın büyüdü denildiğine bizzat şahit oldum. Böylesi sorumsuz davranan bir muhalefet, ülkenin en büyük şanssızlığı olsa gerek. Saçma sapan sebepler uydurup, insanlarımızı kendisi için çalışanlara karşı olmaya yönlendiriyor.

Şu sıralar yine Kazdağları bölgesindeyim ve neredeyse her gün helikopter sesi hiç eksik olmuyor. Görevliler canla başla çıkan yangınları söndürmeye çalışıyorlar. Gökyüzündeki helikopterleri izlerken zamana karşı yarıştıklarını hissedip, onlar için dua ediyorum. Ayrıca yanan ağaçların olduğu bölgenin üzerine renkli kimyasal sıvılar dökerek söndüren uçaklarımız var. Onların defalarca yaptıkları sortileri gözlemek bile moral veriyor. Çok hızlılar.

Orman yangınlarının sebepleri konusunda gazoz şişesi kırığının yansıması ve sıcak kuru hava etkileşimi genele taalluk edilebilir gibi gelmedi. Hepsini aynı sebebe bağlamak zor. Başka ne olacak ki şeklinde sorular gelebilir. Çok şey olabilir diye düşünme zamanımız artık geldi. Hani bazı düşünürlerin söylediği bir söz var; “gelecek geldi”. Şimdi farklı savaşların zamanı. Ormanlar ülkelerin en değerli varlıkları. Orman yangınlarının ülkelere karşı bir savaş açılmışçasına felakete dönüştüğüne şahit oluyoruz. Yunanistan’da son günlerde yaşanan yangınlar tam da böyle. Devlet, askeri tesisleri bile koruyamaz durumda. Yunan basınından edindiğim bilgiye göre, Teselya bölgesinde bir şehir olan Nea Anhialos’da sürekli cephanelikler patlıyor ve insanlar yerleşim bölgelerinden korkuyla kaçışıyorlar. Girit’de de turistik bölgelerde benzer kaçış sahneleri yaşanmıştı. Filmlerdekini aratmayacak dehşet sahneleriydi bunlar.  

Orman yangınları ile ilgili soru işaretleri şu üç konu üzerinde yoğunlaşıyor; doğal mı, kaza mı yoksa kundaklama mı? Mesela sadece Kanada’da geçen sene nisan ve eylül ayları arasında, ülke genelinde yılda yaklaşık 8.000 orman yangını rapor edilmiş. Yoğun ormanların olduğu bu ülkede, yangınların insan hayatı üzerindeki olumsuz etkileri de yıllar geçtikçe katlanarak artmakta. Kanada, bu sene tarihteki en kötü orman yangınlarını yaşıyor. Bazı yangınları, küreselci kuruluşlara üye çevrecilerin kasıtlı olarak çıkardığı iddia edilmeye başlandı. Kanada eski Dış İşleri Bakanlarından ve şu an Kanada Halk Partisinin genel başkanlığını yapmakta olan Maxim Bernier, 5 Haziran’da attığı bir twitte şöyle diyordu: "Ülke genelinde çıkan orman yangınlarının büyük bir kısmının, iklim değişikliği kampanyalarına destek vermek isteyen yeşil teröristler tarafından başlatıldığına bahse girerim." 2023 yılı başladığından beri şu ana kadar Kanada’da üç milyon hektardan fazla orman alanı yandı. On binlerce insan da tahliye edilmek zorunda kalındı. İddia ciddi. Bu eylemleri gerçekleştirenlere ingilizce ekoloji/çevre kavramından yola çıkılarak ecoterörist” deniliyor. Sosyal medyada, Nova Scotia'daki yangınların iklim değişikliği gündemini zorlamak için kasıtlı olarak çıkarıldığını iddia eden videolar paylaşılıyor.

İklim değişikliği, bir olgu veya bir iddia değil, küreselcilerin bir projesi.

Dünyanın iklimi yüzbinlerce yıldır sürekli değişiyor zaten. Ama küreselcilerin iklim değişikliği ile kasdettikleri şey bambaşka. Onlar değişikliği olduğundan fazla/başka gösterek dünyayı dönüştürmek istiyorlar. İnsan neslinin yok olmasına yol açacak projelerden, dünya nüfusunun azaltılmasına, yapay et ve böceklerin yenilmesine kadar, hatta dünyanın güneş ışığından korunması için atmosfere tebeşir tozu saçılması gibi projeleri var. Çok yakın zamanda, pandemi döneminde Dünya Sağlık Teşkilatının politikalarını ve tavsiyelerini eleştirenlere getirilen sansürün bir benzerinin, iklim değişikliği fikrine karşı olanların paylaşımlarına da uygulanmaya başlanacağını tahmin ediyorum. Kanada’da Quebec'teki orman yangınları yayılırken, insanlar tüm yangınların nasıl aynı gün pek çok yerde birden başlamış olabileceğini sorgulamaya başlamışlardı. Bizde de Ödemiş ve Kınık orman yangınlarının aynı anda başladıkları rapor edilmişti. Nitekim alevlerin arasında ormanı yakan kişinin silüetini gördüğümüz fotoğraflar da medyada yer aldı. Şahsın göz altına alınarak orman yangınıyla olan ilişkisinin soruşturulduğuna dair haber aldık. Neticeyi bekliyoruz.

Medyada yer alan haberlerde orman yangınlarını çıkaranların küreselcilerce desteklenen ve kendilerine ateşle ilgili çeşitli isimler veren çeşitli terör gruplarının üyeleri olabileceğini görmüştük. Ama şimdi, yine küreselcilerce desteklenen çevreci örgüt mensuplarının orman yangın çıkarma eylemlerine karışmış olması beni hiç şaşırtmayacak. Bireyleri algılarıyla oynarak karşı oldukları işlerde kullanmak, küreselcilerin yöntemlerinden, hatta en büyük başarılarından birisidir.

İnsanlarımızın pek çoğu küreselcileri tanımıyor, bazıları da küreselciliği küreselleşme ile karıştırıyor. Küreselciler, ulus-devletlere “şimdilik” karşı değiller, onların güçsüz bir halde hayatlarına devam etmesini istiyorlar. Böyle bir ortamda, dünyayı kendi istedikleri şekle dönüştürmek amacındalar. Bunun ilk adımı da, her bakımdan fakirleşmiş ve güçsüzleşmiş ulus devletler oluşturmak. Oysa biz güçlü bir Türkiye Cumhuriyeti istiyoruz. Fakirleşen değil, zenginleşen bir ülke olmak istiyoruz. Bunu isteyen yurtseverlerin, küreselcilerle ters düşmesi kaçınılmazdır.

Küreselciler konusu dikkate değer ve çok önemli. Yeri gelmişken belirtelim, bazı devletlerin ve devletlerüstü pek çok kuruluşun yönetimi onların eline geçmiş durumda. Gelişmiş teknolojiler kullanarak, dünya çevresine yerleştirilmiş uydular vasıtasıyla hasım gördükleri ülkelerin aleyhine işler yaptıkları da konuşuluyor. Orman yangını çıkarmak için kullanılan silahların varlığı, riskli fay hatlarına sahip ülkelerdeki fayları tetikleyerek depreme sebebiyet verebilen teknolojilerinin olduğu da konuşulanlar arasında. Bu söylentiler, şimdilik bilimsel olarak kabul edilen mesnetlere dayanmıyor. Ancak takdir edersiniz ki, uzaydan orman yangınına sebep olacak lazer veya mikrodalga silahlarını ürettik diyerek hiç bir kuruluş, bilimsel dergilerde bu buluşunu yayınlatmaz ve tescil ettirmez. Ya da fay hatlarını manipule eden, fayları deprem oluşturmak için aktive eden teknolojiler de bilimsel dergilerde asla yer almazlar, bilimsel kabul görmezler. Bu tür çalışmalar gizlilikle yürütülür. İnsanlık aleyhine kullanıldıkları için gizlidirler. Bu gizlilik yüzünden, insanlığın iyiliğine çalışan bilim çevrelerinin bu kötücüllerin varlıklarını kabul etmemeleri de normaldir. Ülkemizin karşı karşıya kaldığı sorunlar ile ilgili bilimsel çalışmalar yapan akademisyenlerimizin, hocalarımızın çalışmalarını saygıyla karşılıyoruz. Ama dünyayı sorular sorarak izlemeye devam edeceğiz.

Ülkemizde 2018 yılında Türkiye Uzay Ajansı kuruldu. Bu ajansın uzaya insan göndermek gibi bilinen görevlerine, uzaydan ülkemize yönelik muhtemel saldırıları da gözlemlemesi eklenmelidir. Bu konu, bir millî güvenlik meselesi olarak değerlendirilmelidir. Yangın ve depremlerin gerçekleştiği anda o bölgelerin üzerinde bulunan uyduların gözlemlenmesi ve tespiti önemlidir. “Gelecek geldi” ve gelecekten geri kalmak gibi bir lüksümüz olamaz.