İttifak gazetemizde Sözlü Tarih çalışmalarımıza devam ediyoruz. Hemen her meslek ve meşrepten bu toprakları şenlendirip âvâzelerini gök kubbeye Dâvut gibi salan, cemiyetin ortak hafızasında iz bırakan insanlarımızı günümüz neslinin irfanına arz etmek, sadırda kalmaz satırda kalır` mülahazasıyla kendilerinden tefeyyüz edeceğimiz şahsiyetlerin çalışmalarını, hizmetlerini, irfânî değerlerini, meslek sırlarını, sanat izzetlerini, zanaat kabiliyetlerini, insanlık erdemlerini kayıt altına almak ve dahi insani, vicdani, ahlaki güzelliklere ayna olmak mülahazalarıyla hazırladığımız Sözlü Tarih çalışmamızın beşinci bölümünde değerli siyasetçi, yönetici, iş ve vakıf insanı Talat İçöz`ü misafir ediyoruz. 
İbrahim Ethem Gören ve Talat İçöz
Muhterem Talat Bey, öncelikle İttifak Gazetemizin Sözlü Tarih yazı dizisine gösterdiğiniz nazik ilgi için teşekkür ediyorum. Efendim hasbihalimize dilerseniz zatıâlinizi tanıyarak başlayalım; Bursa`da doğdunuz, anne tarafınız Rizeli, baba tarafınız Diyarbakırlı. Memleket olarak nereyi ittihaz ediyorsunuz?
Ben Bursa`da doğdum. Anneannem Batumlu bir Gürcü kızı, onun beyi ise Rizeli (Osmanlı mufassal tarihinde sözü edilen) Tuzcuoğlu Memiş Ağa`nın oğlu Murat Bey imiş. Baba tarafımdan ise Dedem Osmanlı döneminde Musul Defterdarı (Gümüşgerdan) Hoca Ahmet Efendi, eşi ise Diyarbakır`ın önde gelen ailelerinden Çelebizade İpekoğlu Abide hanımmış. Dedem, İngilizlerin Musul`u işgali sırasında Diyarbakır`a yerleşmiş. 
Talat İçöz ün babası Edip Nevres İçöz-1950 ler.                                                          Edip Nevres İçöz, Zehra İçöz ve Dürdane İçöz Diyarbakır1938
Babam Edip Nevres bey, annem Zehra hanımdır. En büyük amcam Sırrı İçöz Diyarbakır vali muavinliği, Amasya ve Muğla valilikleri yapmış ve eşi ise Atatürk`ün ilk kabinesinde İçişleri Bakanlığı yapan Cemil Uybadın`ın yeğeni imiş. Babaannem dolayısı ile Diyarbakırlı Merhum Ziya Gökalp ve Merhum Cahit Sıtkı Tarancı ile akrabalıklarım var.
Talat İçöz ün büyük amcası Amasya ve Muğla eski valisi Süleyman Sırrı İçöz-1942
Talat Bey istirham etsem bizi 5 Mart 1947 tarihine, Bursa`nın İnegöl ilçesine validenizin size hamile olduğu zamana götürür müsünüz?
İbrahim Ethem Bey, doğumum problemli olmuş. Annem, 'sen ters gelmiştin' diye anlatırdı. Doğum sırasında problem olunca, annemi çok acele Bursa Devlet Hastanesi`ne yetiştirmek gerekiyor. O tarihlerde İnegöl`den Bursa`ya gidiş Ahi Dağı`nı tırmanarak ve Austin marka, kara şanzuman kamyondan otobüs karoseri giydirilen vasıtalarla bir buçuk iki saat sürüyor.
-Şimdi yeni yoldan ve hızla gidildiği için ulaşım 30 dakikaya inmiştir.- Doğduğum hastane Altıparmak`ta stadyumun karşısındaymış.
Bursa`da doğumumdan sonra 7 yaşında iken Babam Diyarbakır`da bir memuriyet görevine tayin oldu. Diyarbakır`da 8 yıl yaşadım. O tarihlerde Diyarbakır`ın insan kalitesine derin komşuluk ve arkadaşlık değerlerine olan hayranlığım yanında, örfümüzden gelen etkinin de tesiri ile Bursa`da doğmama rağmen kendimi aslen Diyarbakırlı hissettiğimi düşünüyorum. 
Hangi şehirlerde kaçyıl ikamet ettiniz?
İlkokul ikinci sınıfında birinci karne dönemine kadar İnegöl`de yaşadık. 1947 yılı ile 1954 yılları arasında Bursa`nın İnegöl ilçesinde, 1954 ile 1962 yılları arasında Diyarbakır`da, 1962-1965 yılları arasında İzmir`de, 1965-1973 yılları arasında Ankara`da, 1973 yılından itibaren ise İstanbul`da oturuyorum. 
Çocukluğunuzun İnegöl yıllarından neler hatırlıyorsunuz?
İnegöl`de tahminimce üçyaşımdan itibaren oluşmaya başlayan bazı hatıralarım gözümde canlanıyor. Ondan öncesine ait birkaçanekdotu da teyzemden duydum. Teyzem dokuz aylık hem yürüyüp hem konuştuğumu söylerdi. Yine daha küçük yaşlarımda bana 'kardeşim senin yüzünden çok ağır hastalandı öl emi!' diyerek bir az da şaka yollu söylenince: 'Ölmiycem işte! Ölmiycem işte!' demişim. 
İnegöl`de hatırladığım pek çok sahne var. Bunlar hem çok zevk veriyor hem de çocukluğumun renkli anıları... Tam bir sıra içinde anlatmam çok kolay değil tabii.
Bir gün yemek yedirmek için ısrar etmişler. 'Midem tenzifat arabası (çöp arabası) değil, yemiyeceğim!' demişim. Bunları ben pek hatırlamıyorum maalesef ve kaçyaşımda iken olduğunu da bilmiyorum.
Talat İçöz çocukluğunun İnegöl yıllarında-1951
Buna benzer bir hikâye de şöyle Amcam öğretmen olduğu için beni bir yıl önce okula kayıtsız olarak götürmüştü. O yıllar sınıfta sıkılan çocuklar parmak kaldırıp izin alır, su içme ya da tuvalete gitme bahanesi ile kısa bir süre dışarı çıkar, sonra sınıfa dönerlerdi. Ben de bir derste su içmek için izin istedim ama öğretmen izin vermedi. Öğretmenimiz o esnada derste 'cümle nasıl kurulur?' konusunu öğretiyor. Bir örnek verilmesini isteyince ben parmak kaldırıp 'Bu çocuk su içmeye gitsin!' demişim. Tabi öğretmen gülerek izin verdi. Ben bahçeye çıktım ve bu keyfiyet bilahare amcama da anlatılan okulda bir süre güzel hatırlanan bir olay oldu. 
İnegöl`deki evimizin bahçesinde çok güzel meyve ağaçları vardı. Büyük bir dut ağacı, armut, sarı kiraz, kırmızı kiraz, elma, erik hatırımda kalmış olanlar. Dut ağacında tırtıl olurdu. Bir yerine deyince kaşıntı yapardı. Çok güzel meyve verirdi, erik ağacı. Bir sene büyük bir sepet toplayıp, ağabeyimle Çiftefırınlar`ın önüne kurulan pazarda satıp para kazanmıştık.
Evimizin önünden iki öküz tarafında çekilen arabalar geçer köylerine doğru giderdi. Bir keresinde ağabeyim, ben ve kuzenim Arif Savaş Arif saman yüklü arabanın arkasına bindik. On, on beş dakika sonra ağabeyim aşağı atladı. Arif`i de arabadan indirip, bana da yardım edecekti. Ben biraz da arabadan inemem ve kalırım korkusu ile panik yapıp, onu beklemeden aşağı atladım. Yere düştüm ve yollar büyük taşlardan yapıldığı için, başımı taşa çarpınca sağ kaşım yarılmış. Kan içinde eve gidince annem gözümü kaybettiğimi zannedip panik içinde ilk müdahaleyi yaptı. Sonra babamın Bauer marka bisikleti ile ağabeyim beni hastaneye götürdü.  Kaşıma dikiş attılar. Orada çok sabır gösterdiğim için doktorlarla arkadaş olduk. O tarihte Arif üç, ben altı ve ağabeyim on üçyaşında olmalı.
Evimizden ileride yapılan caminin etrafı boş çayırdı. Komşumuzun oğlu Fikret`in lastikten mamul bir topu vardı. Onun topu ile futbol oynardık. O zaman topu olan, hem takımları belirler, hem de istemediğini oyundan çıkarırdı. O top patlayıncaya kadar çok zevkli maçlar yapardık. Top patlayınca bir sürede patlak topla top parçalanıncaya kadar oyuna devam ederdik. Yeni top alınıncaya kadar yeniden oyun kurulmazdı tabii ki.
Talat İçöz ün amcası Ekrem İçöz ve eşi (teyzesi) Dürdane İçöz
Teyzem ve Amcamın uzun yıllar çocuğu olmamıştı. Ayrı evlerde otursak da evlerimiz aynı bahçe içinde olduğu için onlara saygımızdan, ağabeyim onlara 'anne-baba' der, anne ve babamıza ise 'teyze-amca 'derken ben de onlara Dürdane Anne, Ekrem Baba derdim.
Talaç İçöz ilkokulda arkadaşlarıyla birlikte   23 nisan bayramı töreninde İnegöl-1958
Amcam bir 23 Nisan bayramında Kaşıkçı İlkokulu için bayram hazırlıkları yaptı. İstanbul`dan teyzemizin oğlu Y. Müh. Mimar Ü mit Yurtseven`i çağırdı. Amcan ona, iki öğrencinin taşıyacağı bir Türkiye haritasına Ankara`da Atatürk`ün güneş gibi ışık saçan başı ile iyi hatırlıyorsam 'Ne mutlu Türküm diyene' vecizesini yazdırmıştı. O yıl okul bu pankartla çok dikkat çekti.
O tarihte (kuzenim) Arif henüz doğmamış olduğuna ve aramızda üçbuçuk yaş fark olduğuna göre, ben üçyaşımda iken bir gün amcam bana iki çocuk şiiri ezberletti. Bir tanesi
Atatürk
Ata yaşar kalplerde
Her saniye her zaman
Var mıdır tarihlerde
Ondan üstün kahraman
Yurdumuzdan düşmanı
Savaşarak atan o
Adı tutku cihanı
Kalbimizde yatan o.
İkinci şiir ise
Demirci
Hiçdurmadan dan dan dan 
Kıvılcımlar sıçratan
Örse vuran çekicim
Terim yere aksa da
Ateş beni yaksa da
Yine aydındır içim.
Bu şiirleri çok küçük yaşta ezbere bilince Annem Babam da çok büyük bir gururla her toplulukta bunları okumamı isterler, ben de büyük beğeni alırdım.
Bu şiirler daha sonra da topluluk önünde rahat şiir okuma ve konuşma becerisi ve isteği kazanmama neden oldu. Daha sonraki yıllarda, ilkokulda tümüyle, ortaokul ve lise yıllarımda da çok sıklıkla okulun bayramda şiirlerimi okur, sabahları andımızı söyletirdim. Yine küçük yaşlarda anlamını bilmediğim her duyduğum kelimenin anlamını babamdan sorardım. O da mutlulukla anlamını anlatırdı.
Babam evde bize alt alta çok uzun toplama ve çıkartma işlemleri sorardı. Annem, ağabeyim ve ben adeta zevkle birbirimizle yarışırdık.
Abim ortaokulda Fransızca okudu. Ben de ilkokula yeni başlamıştım. Babam, ağabeyime Fransızca çalıştırırken ben de onları dinlerken kelimeleri ezberlerdim. O dönemde lö kayye-kalem, löfi-kız çocuk, lö lamp-lamba, lafinetir-pencere gibi birçok Fransızca kelime öğrenmiştim. 
Rahmeti vesile kılarak validenizi de konuşalım;
Annem ilkokuldan sonra kız sanat okuluna giden annem dikiş-nakış yapmayı çok seven bir kadındı. Evimizin perdelerine aplike yapmış, evin pek çok dikiş işlerini severek yapardı. Kışın ise yün örgü işlerini çok severek yapardı. Tığ ve mekikle yaptığı güzel işleri de vardı. Pek çok arkadaşı ondan örnek isterdi.
Elbise dikişi için Burda isimli bir dergide kalıp yayınlanırdı. Ben annemin o dergiden kalıp çıkarmasına yardım ederdim.
Annem, masanın üzerine radyoyu altına bataryayı koymuştuk. Anneme yardım etmesi için köyden bir yardımcı kız getirmiştik. 
İsmini hatırlıyor musunuz?
Evet, Zümrüt; Zümrüt hiçradyo görmemişti. Radyoyu açınca çok korktu. Konuşmaları ve müziği kimin söylediğini merak ediyordu. Masanın örtüsünü kaldırıp altına baktı, ama kimseyi göremedi. O şaşkınlığı uzun zaman devam etti. 
Kuzeniniz Arif Savaş için de bir paragraf açalım;
Ben üçyaşımda iken teyzemin oğlu oldu. Amcamla evli olan teyzemin 20 yıl boyunca çocukları olmamıştı. Teyzem doktor doktor dolaştığı halde uzun yıllar bir çare bulamamış, bir keresinde Arif Bey isimli Bursa da bir doktor, 'dişlerindeki sorun çocuğun olmasını engelliyor' demiş. Teyzem de bütün dişlerini çektirip takma diş yaptırdıktan sonra hamile kalabilmiş. 1950 yılında Türkiye Kore`ye asker göndermiş ve savaşa dâhil olmuştu. Teyzemin çocuğu olunca doktorunu ve Kore savaşını hatırlatması için adını Arif Savaş koymuşlar.
Arif 1.800 gram doğmuş çok küçük olduğu için uzun zaman pamuğa sararak büyütüldü. Bu nedenle olsa gerek çocukluk yaşlarında Arif pamuktan korkardı.
Arifin doğumu için alınan bir çocuk arabası hatırında, tamamı mavi boyalı, saçtan yapılmış benim boyumdan büyük ve üstü de metal kapakla tamamen kapanabilir bir araba idi. 
İçöz kardeşler anne-babaları ve akraba kızlarıyla sünnet merasimlerinde-İnegöl-1954
Sünnet merasiminize dair neler hatırlıyorsunuz?
Epeyce şey hatırlıyorum. Arif doğunca bizim sünnet tarihimiz netleşti. Teyzemler Arif`i ayrı sünnet ettirmek istiyordu.
O esnada siz kaçyaşındaydınız?
Ben dört, abim de 11 yaşında idi. Sünnetim daha fazla geri kalması doğru olmazdı.
Evimizin üst katında büyükçe bir hol vardı. Odalar o hole açılırdı. Hole kurulan çift kişilik karyola, komşuların da yardımı ile güzelce süslendi, o zamanlar yaşlı bir adam İnegöl`ün belki de tek sünnetçisi bizi sünnet etti. Havacı astsubay Yekta Dayım kirvelik yaptı. Tavana bezden bir fareyi iple sarkıtmışlardı. Bana sünnet esnasında 'sıçana (fareye) bak, sıçana bak!' dediklerinde ben de 'onlara işine bak!' demişim. 
Sünnetiniz rahat oldu mu!
Sünnetimizin sıkıntıları bir kaçgün sürdü. Sünnette pek çok hediyeler gelmişti. Bana ve abime alınan kol saatleri ile amcamın bana aldığı Yale marka bisiklet çok özeldi. Bisikleti, yanında ilave iki alıştırma tekeri olduğu için sünnetten bir gün sonra evin koridorunda gizli gizli alır, sürerdim. Osmaniye`den sünnet için gelen Fatma halamız beni görünce 'Kele oğul, piskılete binisen, sonra oran ne olur' diye engellemeye çalıştı.
Talat İçöz ve ağabeyi Akar İçöz ün sünnet programından, İnegöl-1954
Hayy Allah;
Hediye saatlerimizi devamlı takıyorduk. Benim saatimin kadranı fosforlu olduğu için karanlıkta parlıyordu. Abim bir gün benim saatimi almış ve saat bozulmuş. Ben de hırsla onun saatini yere atıp bozdum.
Yokluk yıllarında sünnet merasiminizde epeyce bir hediye gelmiş;
Sünnette alınan bisikletimde sünnette getirilen saatler, porselen süt ve yemek takımları gibi hediyeler, Demokrat Parti ile başlayan zenginleşme ve dışa açılma hareketlerinin birer sonucu olabilir.
Bisikletim ile Diyarbakır`a gideceğimiz 7-8 yaşlarıma kadar İnegöl`de çok sükse yaptım. Öyle oldu ki İnegöl`ün ünlü fotoğrafçısı 'Dilsiz' in vitrininde bile benim bisikletli pozum vardı. Bayramlarda annem bisikletimi kırmızı-beyaz krepon kâğıdı ile süsler, ben bayram kortejlerine bisikletimle katılırdım. Bana Bursa`da Merinos fabrikasından alınan, beyaz ipek kumaştan annemin diktiği gömlek ve kısa beyaz pantolon ile beyaz çorap, beyaz ayakkabıya telden yapılan kreponla kaplanmış şapkam çok özel ilgi toplamıştı. Şapkamın önünde telden yapılmış 23 Nisan yazısı vardı.
Dr. Talat İçöz
Sabri Ü lker Gıda Araştırmaları Enstitüsü Vakfı Başkanı
Talat İçöz
Talat İçöz 1947 yılında Bursa`da doğmuştur. İzmir Maarif Koleji`nden 1965 yılında mezun olmuştur. O.D.T.Ü İşletme bölümünde lisans eğitimini alan İÇÖZ, yine aynı üniversitede Şehir ve Bölge Planlama üzerine yüksek lisansını yapmıştır. İstanbul Ticaret Ü niversitesi`nde Bankacılık üzerine doktora yapmaktadır. 18.Dönem İstanbul Milletvekili, Avrupa Konseyi Ü yesi, T.B.M.M Anayasa, Sanayi ve Ticaret Komisyonu Ü yesi olarak politik hayatını sürdürmüştür.
1972-1977 yılında Ercan Holding Yatırım ve Proje Müdürü olarak görev yapmıştır. Bu görevde iken MAN, Mahle Piston, İstanbul Segman Sanayi yatırım projelerinin fizibilite çalışmalarını yönetmiştir. 1977-1979 yıllarında BurTrak Traktör Farikasında Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapmıştır (Turgut Özal`ın Yönetim Kurulu Başkanlığında). 1979-1980 yıllarında İSMAK Forklift Fabrikasında Genel Müdür Yardımcısı, 1983-1991 yıllarında ÖZBA Petrol Dış Ticaret Şirketinde Genel Müdür ve YK Başkan Yardımcısı (Korkut Özal`ın Yönetim Kurulu Başkanlığında), 1984-1987 yıllarında Albaraka Türk Katılım Bankası Yönetim Kurulu Ü yesi, 1988-1991 yılarında Çarşı Menkul Kıymetlerin kurucu ortağı (Bir dönem İstanbul Borsası işlem hacmi birincisi), 2003 -2010 yıllarında Yıldız Holding İcra Komitesi Danışmanı, 2012-2018 yıllarında BİM Yönetim Kurulu Ü yesi, 2012-2018 yıllarında Kerevitaş Yönetim Kurulu Ü yesi, 2012-2018 yıllarında MTA Yönetim Kurulu Ü yesi olarak görev yapmıştır. İstanbul Ticaret Ü niversitesi ve Şehir Ü niversitesi`nde MBA dersleri verdi. 2014 yılından itibaren Ufuk Fon Leasing Yönetim Kurulu Ü yesi ve 2011 yılından itibaren Bilgi Ü niversitesinde Öğretim Görevlisi olarak görev yapmaktadır. Sosyal hayat Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı Kurucu ve Mütevelli Heyet Ü yesi, Tükçev (Tüketici ve Çevre Koruma Vakfı ) Kurucu Ü ye.
-Birinci bölümün sonu-
YARIN: Talat İçöz: Anneannemi hatırlar gibiyim.