Eğitimci-yazar Dursun Ali Taşçı 25 Nisan Perşembe günü İstanbul’a hayatını kaybetti. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından memleketi Rize Pazar’da ebediyet âlemine yolcu edilen değerli büyüğümüz, ilim, fikir ve dava adamı Dursun Ali Taşçı’ya rahmeti vesile kılarak vefâyat dosyası hazırladık.
İttifak gazeteci camiası nezdinde merhuma Hz. Allah’tan rahmet; mahdumu, hayrülhalefi Prof. Dr. Faruk Taşçı’nın şahsında ailesine sabırlar niyaz ediyoruz.
Dosyamıza katkıları bulunan Abdullah Yıldız’a, Ahmet Maraşlı’ya, İhsan Kabil’e ve Muzaffer Doğan’a teşekkürlerimizle…
Mahirane bir üslup sahibiydi
Abdullah Yıldız
Yazar-Namaz Gönüllüleri Platformu Sözcüsü
Dursun Ali Taşçı hocamla Namaz Gönüllüleri Platformu çalışmalarına başladığımız günlerde -yaklaşık yirmi sene önce- tanışmış ve "namaz davası" için birlikte yürümeye karar vermiştik. Yirmi yıl boyunca onun Allah yolunda samimi çabalarına, kalemini, kelâmını, kalbini ve kalıbını Allah davasına adayışına şahit olduk. Biz ondan memnun ve razı idik. Allah (c.c) da kendisinden memnun ve razı olsun; mekânı Cennet, makâmı âlî olsun.
Dursun Ali hocam mütevazı ve samimi bir gönül insanı idi. Gönlü Celaleddin Rûmî’den Seyyid Kutub’a, Necip Fazıl’dan Sezai Karakoç’a kadar pek çok üstattan beslenecek kadar geniş, onların eserlerinden harmanlayıp süzdüğü hakikatleri kendine özgü hikmetli ifadeleri ile muhataplarının idrakine sunacak kadar mahirane bir üslup sahibiydi…
Ashabı kiramdan örnekler, Mesnevi’den hikâyeler ve kendi hayatından ilginç yaşanmışlıklarla bezerdi yazılarını ve konuşmalarını. Onu okuyanlar ve dinleyenler asla sıkılmazdı.
İnsan vakıamızın özelliklerini ve ülke gerçeklerini yansıtan hikâyelerini muhataplarıyla paylaşmayı çok severdi…
Dursunali Taşçı, bir "Namaz Gönüllüsü" olarak ömrünün son yıllarına kadar katıldığı "Namazla Diriliş" programlarında genellikle, "Ben din adamı değilim ama dinimin adamıyım” diyerek söze başlar, muhataplarının doğrudan yüreklerine seslenir, hikmetli cümleleriyle İslâm’ı, Kur’ân’ı, sünneti ve namazı sevdirmek için çırpınırdı...
Gençliğinde Milli Gençlik Vakfı'nda şekillenen Milli Görüş çizgisindeki çalışmaları giderek daha bir genişlik kazanmış ve son yıllarda Türkiye Yazarlar Birliği'ndeki hizmetleriyle kurumsallaşmıştı. "Referansım Allah'tır", "Fıtratın Aşk Çağrısı", "Uygarlığa Aşkla Direnmek" ve "Eğitim Yazıları" isimli eserleri ise, onun müktesebat ve fikriyat birikiminin sadece bir kısmını yansıtır.
“Ben din adamı değilim ama dinimin adamıyım!”
Ahmet Maraşlı
Yazar
İstikametli, kadir-kıymet bilen, güler yüzlü ve vakur bir gönül adamıydı Dursun Ali Taşçı Ağabeyimiz. Onun “Ben din adamı değilim ama dinimin adamıyım” sözü, duyan her Müslümanı etkileyecek, samimi bir kalpten çıktığı belli, söyleyenin nasıl bir insan olduğunu anlatan, unutulması zor sözlerdendir.
Ortak bir dost anlatıyor:
“İki kez şehir dışında aynı programda beraberdik.
Onun olgun, babacan sessiz, sakin tavırları hemen hemen her yerde aynıydı. Eğitimci olması sebebiyle her şeye bir eğitimci gözüyle bakıyor, düzeltilmesi gereken şeyleri kimseyi kırmadan söylüyor ve düzelttirmeye çalışıyordu.
Bir başka özelliği ise beni daha derinden etkilemişti. Birlikte olduğumuz bir şehirde kaldığımız otele çok geç girmiştik. Ben namaz için seccade aradım, odamda bulamadım. Çok geç olduğu için gece nöbetinde olan görevli de bulup veremedi ve ben banyo havlusunu seccade yaparak namazımı eda ettim. Sabahleyin bir araya geldiğimizde hocama ‘Ben seccade bulamadım, siz ne yaptınız? diye sordum. Bana ‘Benim öyle bir problemim olmaz hiç.’ diye cevap verdi ve "Benim yanımda daima seccadem olur. Seccadem çantamda idi, çantamdan çıkardım kıldım.’ dedi. Utanmıştım. Daha sonra veda zamanı gelince Rize'den arabasıyla geldiği için onu uğurlamak istedim. Bagajı açınca baktım orada da seccadesi var. Fark etti ve "Ben arabamda da seccade taşırım, ne olur olmaz diye.’ dedi.
O, mesleği olan eğitimciliği her an yaşıyordu, bunu her hâlinde müşahede ediyordum. Zaman zaman ‘Hocam, sen asla emekli olamazsın.’ diye takılıyordum. ”O, kâli ve hâliyle dertli bir eğitimci olan güzel gönül insanı, namaz platformunun öncülerinden, dostları arasında yıllarca Mesnevi okumaları ve sohbetleri yapmış, kelamı ve kalemi güzel, ama kalbi daha güzel bir büyüğümüzdü. Hesabî değil, hasbîydi. Şimdiden hasret bastı, çok arayacağım!
Mekânı cennet olsun! Cenab-ı Hak, makamını her an yükseltsin ve cennetlerde buluştursun inşallah!
Dost’a vasıl oldu.
İhsan Kabil
Sinema Eleştirmeni
Yeni rahmet-i Rahmana eren Dursun Ali Taşçı, çok uzun zamanlara varmayan tanışıklığımda, her zaman olaylara olumlu ve esnek olan yaklaşımıyla, güleryüzüyle, eşyaya hikmet boyutuyla bakmasıyla öne çıkan bir şahsiyet sergilemekteydi. Kendini eğitime ve insana vakfetmiş tutumuyla ve Batı’da geçirdiği yıllar hasebiyle Doğu-Batı mukayesesinin hasılasıyla, vaktiyle Akit gazetesinde yazdığı yazılarda dahi o hoşgörü, karşısındakini anlama, olgulara bardağın dolu tarafından yaklaşma, yapıcı bir tavır ortaya koyma meziyetini her daim serdediyordu.
İçinden geçtiği hayat tecrübesinin kendisinde bir olgunluk, nükteşinas bir karakter ve mütebessim bir hal ilmi bıraktığı gözlendiğinde, biraz dikkatli bir gözün görmezden gelemeyeceği hasletler olarak kendini gösteriyordu.
Belli bir hayat düzlemine ermenin verdiği anlayışla, her yaştan insana onun meşrebine göre davranma yetisini kendinin olağan bir normu haline getirmişti. Tekmilen dostane halet-i ruhiyesiyle Dost’a vasıl oldu.
Bir Güzel Adam: Dursun Ali Taşçı
Muzaffer Doğan
Bahçelievler Belediyesi Kurucu Belediye Başkanı, TYB İstanbul YK Üyesi
Dursun Ali Hoca ile Bahçelievler Belediye Başkanı olduğum 1993 yılında, bana gönderdiği bir tebrik mektubu ile tanıştık.
Bahçelievler’de bir kültür evine Üstad Necip Fazıl’ın ismini koymuştum. Bu isimlendirme, bazı çevreleri hop oturttu, hop kaldırdı! Nasıl olur da, Necip Fazıl Kısakürek gibi bir “gerici”nin, bir “Atatürk düşmanı”nın adı bir kültür evine konulabilirdi?!
Haftalarca, bu yaygara, sol, kemalist, laik çevrelerin gazetelerinde, gündemden düşmedi. Bu yaygaralardan etkilenen Refah Partili bazı yetkililer bile, bana târizde bulundular! Ben hiç aldırış etmedim, kulak asmadım ve tasarrufumun arkasında dimdik durdum.
Bu kararımızdan dolayı, sevinenler, bizi takdir edenler, destek verenler de çoktu. Bu sıralarda Fransa’dan bir mektup geldi. Gönderen Dursun Ali Taşçı idi. Tanımadığım, bilmediğim bir isim. Mektubu okudum. Selâm ve kendisini tanıtan satırlardan sonra, Üstad’ın adını kültür evine koyduğumuzdan dolayı, sitayişkâr cümleler yer alıyordu. Yakında Türkiye’ye geleceğini, beni de ziyaret edeceğini bildiriyordu. Bir müddet sonra geldi. Görüştük, tanıştık, kucaklaştık.
İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü’nde önemli bir görevin başına geçti. Ben de, belediye başkanlığını bırakmıştım. Sık sık görüşür olduk. Bazı kültür-sanat faaliyetlerine birlikte katılıyorduk. Ben, TYB İstanbul Şubesi’ne başkan olunca, daha da sık görüşür olduk. Sonra, şube yönetiminde de görev aldı.
Güzel bir insandı. Dost canlısı bir insandı. Okuyan, düşünen, yazan ve konuşan bir kimseydi. İrfan sahibiydi. İyi bir Müslümandı. Mevlâna hazretlerini ve Üstad Necip Fâzıl’ı
çok severdi. Mevlâna hakkında birçok dernek ve vakıfta konuşmalar yaptı.
Aziz gönüldaşımıza, Mevlâ’dan rahmet niyâz ediyorum. Rabbimiz, sonsuzluk yurdunda,
Şanlı Peygamberimizle buluşmayı nasip eylesin, Âmin.
Dursun Ali Taşçı
1955-2024
1955 yılında Rize iline bağlı Pazar ilçesinin Tütüncüler köyünde dünyaya geldi.
Öğretmen okulu ve Eğitim Fakültesi Türkçe bölümü mezunu olan Taşçı, uzun yıllar ülkemizin çeşitli yörelerinde bir dönem sınıf öğretmenliği ve sonra da Edebiyat Öğretmenliği yaptı.
1989 yılında Milli Eğitim Bakanlığı kanalıyla Fransa'ya Türkçe Öğretmeni olarak gitti ve orada altı yıl kaldı.
Fransa dönüşünde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı nezdinde yöneticilik ve Millî Eğitim Bakanlığı’nda Müşavirlik hizmetinde bulundu.
Dursun Ali Taşçı MEB’den emekli olduktan sonra muhtelif gazete ve haber portallarında yazılar kaleme aldı, Mesnevî Okuma Dersleri ve "Mevlâna ve İnsan" konulu konferanslar verdi. TYB İstanbul şubesinin yöneticileri arasında yer aldı.
Eserleri: Uygarlığa Aşkla Direnmek, Fıtratın Aşk Çağrısı, Kurban Çocuklar ve Referansım Allah’tır.
İbrahim Ethem Gören 28.04.2024 Yazı No: 585