Bahçelievler’deki Çiçekçi Dergâhı İstanbul’un saklı kalmış, sığınma sahnesi mâhiyetinde mühim kültür sanat mahfillerinden biri.

“Dergâh” dediysek burası haddizatında bir çiçekçi dükkânı. Buradan, isteyen herkese mutlu günlere taptaze çiçekler gönderiliyor! Kız isteme, nişan, gelin, doğum, tayin/terfi, açılış, organizasyon, ziyaret çiçeği vs. Bununla birlikte mekân, nâmını irfan ve dahi şiir sohbetlerinden alıyor. 

Bahçelievler’deki mütevazı dükkân kültür, sanat, dava ve fikir adamlarını, şairleri, yazarları bir araya getiriyor olmasından mülhem yazımızın serlevhasındaki isimle Muzaffer Doğan Üstad tarafından müsemmâ kılınmış. 

Her sabah Besmeleyle açılır dükkânımız.
Hakk’a iman ederiz, Müslümandır ş
ânımız.
Eğrisi varsa bizden, do
ğrusu elbet sizin.
Hilesi hurdası yok, hel
âlinden malımız.
Müşterilerimiz velinimet, y
ârânımız yârimiz.
Ziy
âdesi zarar verir, kanaattir kârımız.

Dergâhın postnişîni hâl, kâl ve dahi gönül lisanıyla fütüvvet ahlâkının ve ahilik umdelerinin günümüz mümessillerinden Mehmet Ali Erdem. Biz kendisine Erdem Baba diyoruz. Erdem Baba, Muzaffer Doğan Üstad ile birlikte 20 yıl boyunca sabah namazlarından sonra Bahçelievler Yenibosna’daki Erdem Çiçekçiliği besmeleyle açarak yüzlerce kitabı mütâlâa ve müzâkere etmiş.

Bu süre zarfında da çiçeklerinin olmazsa olmazı güllerin, muhtelif bahar çiçeklerinin, lâlelerim, sümbüllerin, lilyumların, hüsnüyusufların hoş kokulu râyihaları arasında, içinden Muhammed Aleyhisselâm geçen sohbet halkaları kurulmaya başlamış. 

Niyazi Birinci, Hayati İnanç, Abdurrahman Dilipak, Yavuz Bülent Bakiler, Dursun Gürlek, Yusuf Dursun, Rahîm Er, Yavuz Bahadıroğlu, Nurullah Genç, Ahmet Bulut, Abdullah Yıldız, Kenan Alpay, Coşkun Çakır, Mahmut Toptaş, Mehmet Karakaş, Osman Develioğlu, Kemal Arkun, Resul Tosun, Osman Demir, Selahaddin Eşçakırgil, Şakir Diclehan, Ahmet Maraşlı, Hüseyin Goncagül, Bülent Acun, Emrullah Hatipoğlu, Mahmut Ak ve Mahmut Kaya mezkûr sohbet halkalarını şenlendiren irfan, ilim, fikir, edebiyat, sanat ve tefekkür adamlarından bazıları. Bittabi halkanın ev sahibi mahiyetindeki müdâvimleri Muzaffer Doğan, Bestami Yazgan ve Mehmet Ali Erdem. 

(…)

Yenibosna, 18 Temmuz 2024 Perşembe…

Oldukça sıcak bir Temmuz günü. Cadde ve sokaklarda sıcak rüzgârlar dolaşıyor! İkindi namazının ezanı henüz okunmuş. İyilik Sağlık Vakfı’nda yazılı odamızda bir taraftan kalem güzellerini temâşâ ederken diğer taraftan da Ağustos ayının tedavi bursu listelerine dâhil edeceğimiz hastaların evraklarını inceliyoruz. Bu esnada telefonumuz çalıyor! Hâzâ fikir, dava ve gönül adamı, TYB İstanbul'un müessislerinden, Bahçelievler Belediyesi’nin Kurucu Başkanı Muzaffer Doğan ağabeyimiz bu satırların yazarını ve yol arkadaşımız Sırlı Süleyman Efendi’yi Çiçekçi Dergâhı’na davet ediyor. 

(…)

İki saat sürecek hasbihal için Çiçekçi Dergâhı’ndayız. Bizleri Erdem Baba ve Muzaffer Doğan ağabeyimiz karşılıyor. Dergâhın önündeki kaldırıma sıralanan ahşap sandalyelere oturur oturmaz Tokatlı postnişin gönül ateşinde demlediği çayları ince belli bardaklarda ikram ediyor. Çayımızdan henüz birkaç yurdum aldığımız esnada Osmaniye’deki uzun hizmet yıllarından Çukurova’nın kavurucu sıcaklarına âşina şair, yazar, hikâyeci Bestami Yazgan beşinci kişi olarak sohbet halkamıza dâhil oluyor.

Mehmet Ali Erdem, Sırlı Süleyman Efendi, İbrahim Ethem Gören, Bestami Yazgan,, Muzaffer Doğan

(…)

Bestami Yazgan üstadı 1990’lı yılların hemen başında yayınladığımız Tepe Edebiyat Sanat dergisi vesilesiyle tanımıştım. Hece ölçüsüyle hafızalara kazınan birbirinden güzel pek çok şiire imza atan Bestami Yazgan mecmuamıza mektup marifetiyle şiirler gönderirdi. Bunlar bizim için bulunmaz bir nimetti. Önemli bir şair, genç dergicilerin heyecanına ortak olup daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış pek çok şiirini takdim ediyordu. Telif şiirlerdi bunlar. Hemen her sayıda Üstadın bir şiirini dergimiz sayfalarında misafir eder, adresine de birkaç adet dergi gönderir, bayramda seyranda arayıp hâl hatır sorar, dualarını istirham ederdik.

Bestami Yazgan, Bekir Sıtkı Erdoğan, Bahaeddin Karakoç, Tayyip Atmaca, Ertuğrul Aydın, Olcay Yazıcı, Osman Bülent Manav, Sait Akdağ, Halil Gökkaya, Muhammed Ertop, Ekrem Kaftan, Nevzat Çalıkuşu 30+ yıl önce yayınladığımız Tepe Edebiyat dergimizin evvelemirde isimleri yâdıma düşen şairlerinin bazıları.

(…)

Bestami Yazgan yahut istikamet sahibi bir şair.

Bestami Yazgan, ‘medenî denilen; ama gerçekte mâdenî özellikler taşıyan çağımızda, gönül ve ömür toprağımızı saf şiir sularıyla sulayan, kuşluk vakitlerinin kuşlu saatlerinde yazdığı şiirlerle gönül güvercinlerimizi besleyen, bulanık ve bunalmış düşüncelerimizi demleyen, istikamet sahibi bir gönül insanı.’

Çiçekçi Dergâhı’nda çaylarımızı yudumlarken Bestami Yazgan ustanın tok âvâzından Anadolu coğrafyası misali saf ve bir o kadar da pir ü pak şiirlerini dinledik. Bu esnada Bizim Yunus’u, Derviş Taşkale’yi, Necip Fazıl Kısakürek’i, Bahaeddin Karakoç’u, Ali Alparslan’ı, Abdülbaki Gölpınarlı’yı rahmetle; Faruk Taşkale’yi, Süleyman Berk’i, Hüseyin Gündüz’ü ve Recep İncecik’i hayırla yâd ettik. 

Dergâhta içinden Efendimiz Aleyhisselâm geçen sohbetlere ve haliyle hikmetli şiirin muhabbet deryasına dalarken, Bestami Yazgan, Hiçlik Hırkası’yla bizleri çepeçevre kuşattı:

Hece taşlarından silinir isim,
Ey gönül, fânîlik yakışır bize.
Kalmaz bir hâtıra, kalmaz bir resim,
Ey gönül, fânîlik yakışır bize.

 Güneşle saklambaç oynuyor gece,
Yıldızlar geçidi sanal eğlence,
Güvenme varlığa, dayanma güce;
Ey gönül, fânîlik yakışır bize.

Ağaç budanırsa gür olur ancak,
Yükünden kurtulan hür olur ancak,
Benliğinden geçen «bir» olur ancak;
Ey gönül, fânîlik yakışır bize.

Bırak bu hayatın süsünü bırak,
Dünyanın kirini, pasını bırak,
Heybene azığın hasını bırak;
Ey gönül, fânîlik yakışır bize.

Zamanın en keskin makası hiçlik,
İkbâlin zirvesi, arkası hiçlik,
Sabır dergâhının hırkası hiçlik;
Ey gönül, fânîlik yakışır bize.

Yükümüz yüklene, vâdemiz dola,
Bu yoldan bir daha dönülmez ola,
Varımız, yoğumuz anılmaz ola;
Ey gönül, fânîlik yakışır bize.

Mayamız topraktır, biliyor musun?
Bâkî olan Hak’tır, biliyor musun?
Haydi vakit tamam, geliyor musun?
Ey gönül, fânîlik yakışır bize.

Bestami Yazgan: Herkes ahiret yurdunda ebedî kalacak.

Bestami Yazgan, şiirinin hitâmında “Ahiret yurdunda, ebedî âlemde kullara Allah’ın sıfatlarından bekâ sıfatı verilecek, böylelikle herkes yurdunda ebedî kalacak” cümlesini kurdu. Yazgan Usta ilahi hakikatleri dillendirirken bu satırların yazarı da Abdülbaki Gölpınarlı’nın, hattın beyefendi şahsiyeti Ali Alparslan tarafından yazılan mezâr kitâbesinin ibaresine müşfikâne nazar etti:

Bezmimizde elest sâkî
Oluruz Hakk’a mülâkî
Değil bâkî Abdülbâki
Hüve’l-bâkî hüve’l-bâkî

Sırlı Süleyman Efendi şiirleri pür dikkat takip ederken dudaklarından belli belirsiz hakikat nameleri dökülüyordu. Ser verip sır vermeyen Sırlı’nın nağmelerinin ibaresini çözmek bittabi dergâhın postnişînine nasip oldu: “Sûfî, ahlâkî temizliğe eren ve kalbini kötü ahlâktan temizleyen kişidir. O, başkalarının fevkinde kendisinde bir meziyet görmez. Allah’tan gayrı her şey kişiyi Allah’tan uzaklaştıran perdelerdir. Her kim ki bu perdelerden kurtulursa Allah’a vâsıl olur.”

(…)

Yazarımız İbrahim Ethem Gören Ve Üstad Muzaffer Doğan

TYB İstanbul camiasında üç zat üç “T” ile formüle edilir! Tenbihçi (Bülent Acun), Tesbihçi (Ethem Oral) ve Tekbirci (Muzaffer Doğan). TYB İstanbul etkinliklerinde aşka gelip hazirunu tekbir getirmeye davet eden Muzaffer Doğan ağabeyimiz, Çiçekçi Dergâhı’nın kaldırımlarında gelip geçenlerin gölgelerinin boyu iyiden iyiye uzayıp giderken içten bir tekbir nidâsıyla birlikte hüvesi hüvesine, milimi milimine misyon ve vizyonunu devam ettirdiği Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Zaman” şiirini okurken bir sonraki içtimaın ‘yazılı oda’mızda yapılması hususunda mutabakata vardık.

Nedir zaman, nedir?
Bir su mu, bir kuş mu?
Nedir zaman, nedir?
İniş mi, yokuş mu?

Bir sese benziyor;
Arkanız hep zifir!
Bir sese benziyor;
Önünüz tüm kabir!

Belki de bir hırsız;
İzi, lekesi var.
Belki de bir hırsız;
O yok, gölgesi var.

Annesi azabın,
Sonsuzluk, şarkısı.
Annesi azabın,
Cinnetin tıpkısı.

İçimde bir nokta;
Dönüyor aleve.
İçimde bir nokta;
Beynimde bir güve.

Akrep ve yelkovan,
Varlığın nabzında.
Akrep ve yelkovan,
Yokluğun ağzında.

Zamanın çarkları,
Sizi yürütüyor!
Zamanın çarkları,
Beni öğütüyor.

Zaman her yerde ve
Her şeyin içinde.
Zaman her yerde ve
Acem'de ve Çin'de.

Kime kaçsam ondan;
Ha yakın, ha ırak?
Kime kaçsam ondan;
Ya sema, ya toprak...

İbrahim Ethem Gören 22.07.2024 Yazı No: 602