Antalya Geleneksel Sanat Merkezi (ANTSAM) 11 yıldır Antalya’da bir taraftan öz sanatlarımıza yönelik teorik ve pratik eğitimler üzerinde odaklanırken diğer taraftan da kardeş müesseselerinde medrese müfretadında okutulmakta olan âlet ve a’lâ ilimler üzerine müzâkere ve mütâlaa mekânı olarak hizmet veriyor.
Merkez’in müessisi, İslam Tarihi ve Sanatları Doktoru, Hattat Necmi Atik ile ANTSAM özelinde bir e-mülakat gerçekleştirdik.
İbrahim Ethem Gören: Necmi hocam, ANTSAM’ı 2011 yılında hangi mülahazalarla kurdunuz?
Dr. Necmi Atik: İbrahim Ethem hocam, Efendimiz’in (s.a.v.) buyurduğu üzere “Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da ilmi destekleyen ol. Beşincisi olma, helâk olursun!” anlayışı ile kuruldu ANTSAM.
Bildiğiniz gibi akademik çalışmalar sizi akademik kariyere taşırken, eksik kalan ve tamamlanmasını düşündüğünüz ve talip olduğunuz diğer konuları özelde aramanız gerekiyor. Aradığınız şeyler çevrenizde hazırsa ve zaten tesis edilmişse, ulaşabiliyor iseniz nasiplisiniz demektir ve fırsatı hemen değerlendirmek gerekir. Zira fırsat rüzgâra benzer, gelip geçiverir. Ama aradığınız imkânlar mevcud değilse bu sefer sizin talebiniz ve ısrarınız devreye girer. Eğer sizin aradığınızı başkaları da arıyor ise ne mutlu yol arkadaşı da buldunuz demektir.
Ankara İlahiyat Fakültesi yıllarında aradığımızı çok zor da olsa bulduk hamdolsun.
Ne mutlu sizlere!
Bunlardan ilki Osmanlı dönemi medrese müfredâtının derslerini veren bir âlim, diğeri ise hüsn-i hat meşkedecek bir üstâd idi. Ankara Etlik semtinde devam ettiğimiz klasik medrese müfredâtını maalesef ikmâl edemedik, lâkin hüsn-i hat meşkimizi Hattat Hamid Aytaç’ın icâzetli talebesi merhum üstâdım Muhammed Fahreddin Bilgiç’ten tamamlayarak icazet almak nasip oldu. Rabbimiz rahmet eylesin merhum üstâdım Arapça ve Farsça dillerinde de üstattı ve talebeler okuturdu. İslam Tarihi ve Sanatları Dalı’nda master ve doktora yaptığımız yıllarda da hocamızla olan irtibatımız devam etti.
Sonra…
Antalya’ya nakl-i mekân yaptıktan sonra, Muhammed Fahreddin hocamızın vasiyeti üzerine hüsn-i hat dersleri vermeye devam başladık. Zamanla talebelerimiz ziyadeleşip, tezhip konusunda da istekler olunca bir merkez bünyesinde “daha fâideli oluruz” düşüncesi ile 2011 yılında ANTSAM’ı (Antalya Sanat Merkezi) kurduk. Merkezimizde, gelenekli sanatlarımızda dersler verecek hocalarla görüşüp mutabakata vararak, hat sanatı ile birlikte, tezhip, minyatür, ebru ve kaligrafi dersleri de verilmeye başlandı.
2011 yılında ANTSAM’ı kurmak nasip olmuştu, lakin bizim gönlümüzdeki klasik medrese müfredâtını tamamlamak ukdesi artarak devam ediyor, bir taraftan da çevremizi araştırıyorduk. Antalya’da araştırmalarımız neticesinde âlet ve a’lâ ilimlerde mücâz ve donanımlı kıymetli Ali Haydar Çetintürk hocamızla tanıştık. Tevâfuk, kendisi de yıllardır hüsn-i hat meşk etmek istediği halde bir türlü müsait şartlar oluşmamış. Kendisi bizim, biz de onun hocası olarak ANTSAM’da klasik medrese derslerine de başladık. Derslerimize başka hocalarımızda iştirâk ettiler. Dört yıl sonra arkadaşlarla birlikte biz hocamızdan ilmiye icâzeti, hocamızda bizden hüsn-i hat icâzeti almış oldu.
Elhamdülillah.
Merkezimizde, talebe binâen uzun yıllar Arapça ve İngilizce dersleri de verildi. Arapça derslerine biz girdik, İngilizce derslerine Pakistanlı bir hocamız girdi. Şunu da belirtelim ki bütün bu dersler yıllarca gönüllülük esasına göre herhangi bir karşılık ve bedel alınmadan verildi. Bu konuda hocalarıma teşekkürü ayrıca bir borç bilirim.
Merkez’in misyon ve vizyonunu…
Merkezimizin misyonu, Antalya’da, varlığından bile haberdar olunmayan ve tamamen unutulmuş, adlarının dahi anılmadığı gelenekli sanatlarımızı ihyâ etmek, bu konuda gerekli altyapıyı oluşturmak ve konusunda üstad sanatkârlar yetiştirmek...
Vizyonu ise, gelenekli sanatlarımızın tarihini, etkisini, kullanıldığı alanları… kısacası önemini anlatmak, tanıtmak, bu çerçevede fikir alışverişinde bulunacağımız kişilerle toplantılar düzenlemek, yetiştireceğimiz talebelerle ve hocalarımızla sergiler açmak, yerli ve ulusal basında yer alarak daha geniş çevrelere ulaşmak, makaleler yazarak, kataloglar neşrederek büyüklerimizin bize emâneti ve mirası olan gelenekli sanatlarımızı en iyi şekilde temsil edebilmek…
Geride kalan yıllarda arz ettiğiniz misyonun tahakkukuna müteveccih neler yapıldı?
“Hâzâ min fazli Rabbî” yani “Bu Rabbimin fazlından/ihsânından” diyeceğimiz, ummadığımız bereketli sonuçlara ulaştırdı bizi Rabbimiz. Talebelerimiz doldu taştı, ek dersler açmak durumunda kaldık yıllarca.
Merkezimizde ders alan talebelerimiz, tahsil hayatlarında da çok başarılı oldular. Her biri kendi alanlarında hizmetlerine devam ediyorlar.
Antalya’da öz sanatlarımıza yönelik eğitim ve uygulama müesseselerini de teberrüken öğrenmek isteriz.
Hocam, bildiğiniz gibi bir dönem belediyeler bu konuda önemli hizmetler gördüler, son dönemde ise büyük bir kısmı iptal edildi, hâlen çok az da olsa devam eden yerler var. Halk Eğitim Merkezleri’ndeki kurslar genellikle tezhip sanatı etrafında şekillendi. Gençlik Merkezleri bir dönem gelenekli sanatlarda dersler açtılar, daha sonra devam edilemedi.
Dr. Necmi Atik: Gelenekli sanatlar akademidir.
Bunları söylememin sebebi şudur; gelenekli sanatlar bir akademidir, Güzel Sanatlar Akademisi gibi… Bahsettiğim kurum ve kuruluşlar halka açık ve herkesin katılabileceği kurslar düzenlediler ve hepsi başlangıç seviyesinde kaldı. Halkın gelenekli sanatları tanımaları, az da olsa bilgilerinin olması için önemli çalışmalardı, lâkin sonuç getirmeyen, bir üstat ve sanatkâr yetiştiremeyen çalışmalar…Bu konuda ancak Güzel Sanatlar Akademisi ve bu akademi de görev alacak usta sanatkârlarla ya da özel imkânlarla açılmış merkezlerin çalışmalarıyla istenilen güzel sonuçlar alınabilir.
Merkezimizden icazetini alan talebelerimiz bu konularda özel girişimleriyle atölyeler açtılar ve hâlen dersler vermeye devam ediyorlar. Bazı talebelerimiz de dernek ve vakıfların bünyesinde çalışmalarına devam ediyor. Okullarda, gelenekli sanatlarımızı tanıtmak ve sevdirmek amaçlı çalışmalarda yapılıyor, uygulamalı dersler de veriliyor.
Bahsettiğiniz müesseselerin içerisinde ANTSAM nerede ve nasıl konumlanıyor?
Bizim amacımız nüveyi, çekirdeği oluşturmak idi, hamdolsun oluşturduk. Bu arada talebelerimizden İngiltere, Almanya, Kazakistan ve Japonya gibi ülkelerde faaliyetlerde bulunan ve dersler veren hocalarımızda var.
Biz, gelenekli sanatlarımızda bütün müesselerimize hoca/üstad konusunda desteklerimizi sürdürüyoruz. İhtiyaç olduğunda her konuda birlikteliğimizi sürdürüyor, ortak projeler de yapıyoruz.
Bir önceki sualimizle bağlantı sadedinden alametifarikanıza müşfikâne nazar edelim… ANTSAM hüsn-i hattın zikriyle nasıl şenleniyor?
Yazdığımız Allah’ın âyet-i kerimeleri, Efendimiz’in (s.a.v.) hadîs-i şerifleri, büyüklerimizin mübârek sözleri... Yani meşgul olduklarımızın hepsi zikirden başka bir şey değil zaten…
Hüsn-i hatta dersleri sanırım siz veriyorsunuz. Şimdiye kadar kaç talebenize icazet vermeye muvaffak kılındınız?
Merkezimizde hüsn-i hat, Arapça, Osmanlıca derslerini biz veriyoruz. Hamdolsun şu âna kadar altısı hanımefendi yedisi beyefendi olmak üzere on üç talebemize icâzet vermeye muvaffak kılındık.
Bârekallah.
İcâzet seviyesine gelen talebelerimiz de var, derslerimize devam ediyoruz.
Hüsn-i hat derslerinde kademe uygulamanız söz konusu mu?
Çok güzel bir soru sordunuz. Gelenekli sanatların sanatkâr yetiştirme tarzına da parmak bastınız, yani üstad-usta-kalfa-çırak konusuna... Bizde bu konudaki uygulama ve kademe şöyledir: Hat sanatında derse/meşke yeni başlayan ve müfredâtta yani harflerde olan talebe çıraktır. Mürekkebâtı geçmiş, cümlelerde olan talebede kalfadır. İcâzet almış talebe ise ustadır, yalnız üstâd değildir.
Üstâd, yeni başlayan yani müfredâtta olan talebeyi kalfaya gönderir, dersini kontrol ettirir, çıkartmaları yapmasını ister. Yalnız burada önemli olan her ne kadar kalfa, çırağın dersini kontrol ve tarif edip çıkartmaları yapsa da, üstadına çırağı göndermesi gerekir. Üstadı çırağın dersini kontrol ederken, aslında baktığı her iki talebenin dersidir, kalfanın, harfleri nasıl tarif ettiğine ve çıkartmaları doğru yapıp yapmadığına, yeni talebenin de ahlâkına, kabiliyetine nazar edip dersini değerlendirir.
Ders verme esnasında sınıfta üstadından icâzetli bir usta var ise, icazet aldığı alandaki mürekkebât/harf birleşimleri veya cümleleri çalışan talebelerin dersine o bakar ve ders tariflerini ve çıkartmalarını yaptıktan sonra yine talebeyi üstadına gönderir. Üstad, yine her iki talebeyi değerlendirir, lakin üstad, ustanın talebeye olan davranışlarını, eksik ve kusurlarını kendisine herkesin içinde uluorta değil, yalnız iken söyler. Söz konusu metod zanaatlardaki usta-kalfa-çırak metoduna üstadın da eklendiği üstad-usta-kalfa-çırak metodudur.
Aliyy’ül-âlâ…
Ayrıca icazetli talebelerin/ustaların yaptıkları tasarım ve yazdıkları yazıların icazetli diğer talebelerle ortak değerlendirmeye tabi tutulması çok yerinde bir harekettir. Bu davranış birlikteliği, tevâzuu, muhabbeti tesis ettiği gibi yazı ve tasarımdaki kemâlâtı da ziyadeleştirir. İcâzetli talebe hocasına mutlaka haber vererek yazı ve tasarımını başka üstadlarla da paylaşmalı, değerli fikirlerini almalıdır.
ANTSAM özelinde Antalya’daki ebru çalışmalarını da teşrih masasına yatıralım...
Ebru derslerini kısa bir dönem devam ettirebildik. Malumunuz, ebrunun kullanım zorluğundan dolayı başlı başına bir derslik açmanız gerekti. Ortamın hijyenini sağlamak, havalandırma ve diğer konular… Ebru dersi için gelen talebeleri bu ders için özel atölye açmış hocalarımıza yönlendiriyoruz artık.
Tezhip alanında neler yapıyorsunuz? Tezhip hocalarınız kimler? Hocalarınız eliyle artık her biri usta tezhipçi olan talebeleriniz?
Hüsn-i hattın kardeşidir tezhip sanatı. Her hattatın mutlaka bir tezhip sanatkârına ihtiyacı olduğu gibi, her müzehhib veya müzehhibenin bir hattata ihtiyacı vardır. Tezhip derslerimiz merkezimizde uzun yıllardır devam ediyor.
İlk derslerimiz Nurten hoca ile başladık. Üç yıl sonra Şenay hocamızla devam ettik. Her iki hocamızda da derslerine devam eden kızım Fatıma Betül icazetini alınca, tekâmül için de Nilüfer Kurfeyz hocamıza bir dönem devam etti. Bizden de hat sanatında icazetli olan kızım sonraki yıllarda tezhip derslerimize girmeye başladı. Birbirinden güzel eserlere imza atan kızımız hâlen hocamızdır.
Sanatı ve bir adım öte hayatı anlamlandıran irfânî çalışmalarınız için de bir paragraf açalım…
Efendimiz (s.a.v.) “Hikmet müminin yitiğidir, onu bulduğu yerde alır” buyurdukları gibi, malumunuz ilim ve irfan sohbetleri hikmet kaynaklarıdır. “Ancak müminler kardeştir” anlayışıyla ve ümmet bilinciyle bütün mümin kardeşlerimizle -hayır işlerinin muzır mânileri çok olsa da- birlikteliğimiz devam ediyor. Öncelikle kendimize ve ailemize çeki-düzen verme niyetiyle eksikliklerimizi, noksanlıklarımızı tamamlama gayreti içerisindeyken, yanlışlarımızı ve hatalarımızı da düzeltme çabamız devam ediyor. Hamdolsun, karşılıklı olarak birbirimizin düzenlediği organizasyonlara, ders meclislerine, sohbet ve muhabbetlerine iştirâk ediyoruz.
Âlet ve a’lâ ilimlerinde takip ettiğiniz müfredat?
Klasik medrese eğitiminde şu müfredâttaki dersler veriliyor:
Arapça Sarf: Emsile, Bina, Maksud, İzzî, Merah,
Arapça Nahiv: Avâmil, İzhar, Kâfiye, Molla Cami’, Katru’n-Nedâ
Mantık: Îsâgocî, Alaka, Münâzara, İlm-i Cedel
Belâgât: Telhîs, Teshîlü’l-Belâga
Tefsîr: Celâleyn, Nesefî, Kâdî Beydâvî, Ruhu’l-Beyân, Âlûsî
Hadis: Sirâcü’l-Müttakîn
Fıkıh: Nûru’l-Îzâh, Halebî Sagîr, Mültekâ, Kudûrî, Hidâye
Akâid: Ömer Nesefî, Şerhu’l-Emâlî, Şerhu’l-Akâid, Bahru’l- Kelâm
Tasavvuf: Mektubât-ı Rabbânî
Fıkıh Usûlü: Mirkât, Menâr, Zekiyüddin Şaban, Usûl-i Şâşî
Hadis Usûlü: Dâvûdi’l-Karsî
Tefsir Usûlü: et-Tıbyân fî Ulûmi’l-Kurân
Medrese ilimleri günümüz cemiyet hayatında İslami şuur ve kimliğin ihya ve inşaı ve dahi ilim geleneğinin sürekliliği için hangi mânâları hâvî?
Medrese eğitimini diğer eğitim kurumlarından ayıran en büyük özellik müfredâtı değildir. Aynı müfredâtı başka eğitim/öğretim yerleri de uygulayabilir. Lâkin, 1300 yıllık bir geleneği ve birikimi kesintisiz olarak nesilden nesile aktarmak ancak klasik medrese eğitimi ile mümkündür ve bu, medrese eğitiminin en önemli özelliğidir. Sadece ilmî kitaplar okuyup, ezberlemekle kalmaz, hocalarınızın, üstatlarından aldığı ve kitaplarda olmayan/yazmayan ilim ve irfan eğitimini de şifahen almış olursunuz. Eğitiminizin sonunda Peygamberimiz’e (s.a.v.) uzanan ilmî bir silsilenin halkasına dâhil olduğunuza dâir isminizin yazılı olduğu bir icâzetnâme verilir size.
Bir müminin hayatındaki en kıymetli özelliği, savrulmadan, inançlarında ve amellerinde istikâmet üzere kalabilmesidir. Ümmetin fırka fırka olduğu bir dönemde istikâmette kalabilmek, Peygamberimizin (s.a.v.) ve ashabının yani ehl-i sünnet ve’l-cemâatin inanışı ve ameli üzere olmakla mümkündür. Selçuklu’dan Osmanlı’ya ve oradan günümüze eğitim ve öğretim veren medreselerin, ilim ve irfan ocağı olan dergâh, tekke ve zâviyelerin asıl amacı, ümmetin ehl-i sünnet ve’l-cemâat üzere istikamette olacakları/kalacakları hizmeti verebilmektir. Bir müminin inancının sağlam, amelinin sâlih olabilmesi için bu tür ilim ve irfan merkezlerine her zaman ihtiyacı vardır.
İlmî müzakere ve okuma programları hakkında da malumat sahibi olmak isteriz.
Hamdolsun uzun yıllardır ilmî müzâkere, mutâlaa ve okuma programlarımız devam ediyor. Hat Sanatı Atölyesi’nde yaptığımız programlar gibi söz konusu programlarımızı da “NecmiATİK” adlı youtube kanalımızdan herkesin istifadesine sunuyoruz. Bu programlarımızı dileyen herkes indirebiliyor ve eğitim ve öğretimlerinde kullanabiliyor. Kanalımızda “Mültekâ Dersleri”, Nesefi Akaidi Dersler”, “Hadis Usûlü Dersleri”, “Tefsir Usûlü Dersleri”, “Telhıs Dersleri”, “İslam Hukuku Ferâiz”, “İşâratü’l-Îcâz”, “Kızıl Îcâz” vesaire başlıkları altında farklı konularda birçok derslerimiz mevcut.
Kayıt dönemleriniz ne zaman? Kayıt dönemleri haricinde de kayıt alıyor musunuz?
Kayıt için herhangi bir dönemimiz yok, dileyen istediği zaman katılabiliyor, lakin derslerimiz her yılın Ekim ayının başında açılıyor ve Haziran ayı sonunda kapanıyor.
Sanatsever okuyucularımız sizlere nasıl ulaşabilir?
Sosyal ortamda, yani internette “Necmi Atik” adıyla sayfalarımız mevcut.
Sizin ilave etmek istediğiniz hususlar nelerdir?
İbrahim Ethem hocam, malumunuz ilim, irfan ve sanat, hududu olmayan denizlere benzer ve müminin bu denizlerdeki yolculuğu canı cânâna teslim edene kadar devam eder. Her zaman, faydalı ilimlerde bilmediğimiz konuların talebesi, bildiğimiz konuların bildiğimiz kısmı kadar âciz hocalarıyız. Tekrar etmek gerekirse ya öğreten, ya öğrenen, ya dinleyen, ya da ilmi destekleyenleriz, Rabbimiz beşinci taifeden kılmasın inşâAllah.
Âmin. Âhir kelâmımızdan sonra okuyucularımıza nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Bu soru, Hattat Şefik Efendi merhumun yazdığı nâdide celî sülüs levhayı hatırımıza getirdi. Levhanın aslı şöyle: “Re’sü’l-‘ubûdiyyeti et-ta’zîmü li-emrillâh ve’ş-şefkatü ‘alâ halkıllâh” Anlamı: “Kulluğun başı, Allah’ın emirlerine tazîm ve Allah’ın kullarına şefkattir.”
Nazik ilginiz için teşekkür ediyorum.
Rica ederim, biz de size teşekkür ederiz.
İbrahim Ethem Gören/09.10.2023-Yazı No: 526