Üç şey bütün kültürlerde aziz kabul edilmiştir; alın teri, gözyaşı ve kan. Alın teri helal kazancı, gözyaşı merhameti, kan ise adalet için verilen mücadeleyi ifade eder ve bu üç şey uğruna ağır bedeller ödenen değerlerdir.
Adalet, merhamet ve ekmek… Birbirine kenetlenmiş kardeş değerlerdir ve ayrılmaz, ayrılamaz… Ekmeğe ulaşmak için gösterdiğiniz çabanız alın terinizdir, ekmeği korumak için verdiğiniz mücadeleniz ise adalettendir ve her ikisi de sizi merhamette buluşturur. Ekmekte kulların hakkı vardır ve hakkı korumak insani bir vazifedir. Üç şey için mücadele edersiniz; vatan, ekmek ve adalet… Üç şeyi üç şeyle korursunuz; kan, gözyaşı ve alın teri…
Ekmeğe ulaşabilmek için gösterilen çabanın alın terine dönüşmesi için kazancın helal olması gerekir. Eğer ekmeğe haram karışmışsa gösterilen çaba alın teri değildir aksine bu ateşe odun taşımak, bunun için hamallık yapmaktır. Beyaz bir kâğıt gibidir alın teri, zerre miktarı haram bulaştığında kirlenir ve safiyetini kaybeder. Bu konuda hassasiyet gösteren Hz Peygamber “insanoğluna alın terinden daha hayırlı bir şey yoktur” buyurur ve helal kazanca dikkat çeker.
Alın teri sadece ekmeğe sahip olmak için gösterilen çaba değildir alın teri bunun yanında ekmeği bahşedene şükretmek ve muhtaç olanla paylaşmaktır. Alın teri göz hakkı olanların haklarını iade etmektir. Ambarı korumak ve yoksulu gözetmektir.
Rızkın değeri miktarı ile değil alın teri ile ölçülür. Alın teri emektir ve gösterilen çabaya, temiz niyete işaret eder. Rızık alın teri ile yıkanmışsa artık fani dünyanın ötesine geçmiş ve değerler kulvarındaki yerini almıştır. Zira helal kazanç için gösterilen çaba ibadettir ve ibadetin karşılığı hem burada hem de ebedi âlemde verilecektir.
Alın teri ile aynı kaynaktan beslenen gözyaşı ise potansiyel olarak taşıdığınız merhametinizin bir göstergesidir. Merhamet en yüce değerlerden biridir ve sizi diğer canlı türlerinden ayırarak insanlaştırır. Acının yorduğu kişilerle karşılaştığınızda gözyaşınızla birlikte merhametiniz de harekete geçer ve o kişinin ait olduğu yere değil yarasına odaklanırsınız. İçinizde konuşlanmış bir yardım kuruluşu gibidir merhamet.
Söz acıyı taşıyamaz hale gelir ve yükünü gözyaşına bırakır. Sanki bir el göğsünüzden acıyı söküp almıştır, ferahlar ve kendinizi iyi hissedersiniz. Kitaplar dolusu sözün ikna edemediği kalbiniz birkaç damla yaşla teskin olur ve sükûnet bulur.
Acıyı katlanır hale getiren gözyaşı bir zayıflık göstergesi değildir aksine bir ihtiyaçtır ve sağaltıcı özelliğe sahiptir. Nitekim bu konuda yapılan araştırmalar gözyaşının zihni temizleyip acının atılmasına yardımcı olduğunu ve beyni hasta olmaktan koruyarak katarsis etkisi yaptığını gösteriyor.
Gözyaşı sadece acınızı değil neşenizi de dengede tutar. Sevincinizi taşıyamayacak duruma geldiğinizde gözlerinizden yaşlar boşalır ve hafiflersiniz. Her şeyin fazlası zarardır ve gözyaşı acının da neşenin de fazlasını atarak duygularınızın dengelenmesini sağlar.
Gözyaşı ve alın teri ile kardeş olan değerlerden biri de kandır. Kültürümüzde kanın aziz kabul edildiği iki yer vardır; kan ya toprak için akar ya da din için. Doğup büyüdüğünüz toprak hayatınızı sürdürmek için bahşedilmiş bir imkân, manevi bir mirastır. Bu mirası koruyabilmek için yapılan mücadele ve akıtılan kan azizdir. Toprağı koruyamazsanız inancınızı, onurunuzu, güvenliğinizi de koruyamazsınız. O yüzden kadim geleneğimizde vatana “ana” denmiş ve vatanı korumak ibadetten görülmüştür.