Bu sorunun cevabını vermeden önce uzun süredir neden yazmadığımdan başlayalım.

Beckett, `Elimden başka iş gelmediği için yazıyorum`` der. Ben de tam tersi, bugüne kadar ne işler yapmadım ki...

`Çıldırmamak için yazıyorum`` diyen Sait Faik gibi bir derdim de yok! Onun için yazmayı sürekli erteledim;

Sizin anlayacağınız sıradan işlerle meşgul olmaktan yazmaya sıra gelmiyor.

Peki ne değişti de yazmaya yeniden başladım dersiniz?

  `Canlarını yakmak için yazıyorum' diyen Thomas Bernhard gibi birilerinin canını acıtmak için mi yazmaya başladım?

Hayır kimseye karşı bir husumetim yok.

Öyleyse Jack London`un kahramanı 'Martin Eden' gibi yazmak ve kendisini 'kabul ettirmek' isteyen bir gemi işçisinin meşhur olma hedefi ve yazarak çok para kazanabileceğim hayaliyle mi yazmaya başladım?

Hiçsanmıyorum, çünkü günümüz Türkiyesinde imkansız!

'Martin Eden'in yazma çabası, kimilerine göre sınıf atlama çabası, kimilerine göre şöhret sevdası, kimilerine göre de boş bir çaba olarak değerlendirilir...

Ama benim Martin Eden`den bir farkım var, artık günlük gazete yayınlıyorum. Herhâlde bana şu telkinde bulunamazlar: 'Güzeli, güzel olduğu için sev ve dergilerden uzak dur. Gemilere ve denize dön, sana tavsiyem budur Martin Eden. Hasta ve kokuşmuş insanlarla dolu bu şehirlerde işin ne? Her gün dergilere yaranmak için güzellikleri heba etmekle kendi boğazını kesiyorsun... Şöhreti ve parayı boş ver, yarın bir gemiye yazıl ve denizlere dön...' 

Çünkü dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç!

'Peki be adam, neden yazmaya başladın, çok da meraklı değildik okumaya' dediğinizi duyar gibiyim.

'Yazmaktan daha önemli işlerini hallettin, bu sebeple keyf için yazıyorsun, ne de olsa yayınlayacak gazeten var' diye düşünüyor olabilirsiniz.

Aslında bu zamana kadar beni yazmaktan alıkoyan işler azalmadı, aksine arttı.

Bu yazıyı yazarken bile ara verip o işleri halletmek, onlara cevap vermek zorundayım.

Hayatta her şey ihtiyaçtan doğar.

Artık yazmaya ihtiyacım var.

Çıkardığım gazetenin yazıya ihtiyacı var.

Bundan sonra inşallah ara vermeden her gün yazacağım.

Yazarken gözümde büyük okuyucu kitlesini canlandırma gayretine girmiyorum. Çünkü biliyorum ki böyle bir okuyucu kitlesi yok.

Yaşadıklarımı anlatmak;

Yaşamadıklarımı, yaşayamadıklarımı ve yaşamak istediklerimi;  

İsteyip de yapamadıklarımı ya da istemeden yaptıklarımı;

Yeni bir dünyayı, hayallerimdeki dünyayı...

Ayrıca yazı yazmanın zihin sağlığına iyi geldiğini de okumuştum. 

The New York Times`tan Tara Parker-Pope: 'Kendimiz ve deneyimlerimiz hakkında yazmak kırılgan, üzgün ruh halini iyileştiriyor, kanser hastalarında semptomların azalmasına, kalp krizi geçirmiş kişilerin iyileşmesine yardım ediyor, doktor ziyaretlerini azaltıyor ve hatta hafızayı güçlendiriyor. 

; Kişisel hikâyemizi, dünyaya bakış açımız ve kendimiz şekillendiririz. Ama içsesimiz bazen bunu tamamıyla doğru şekilde yapmaz. Bu yüzden kendi hikâyemizi yazmak ve yeniden` yazmak kendimize karşı bakış açımızı değiştirebilir, karşılaştığımız engelleri tespit etmemizi sağlar ve bu durum daha sağlıklı bir kişi olmanın yolunu açar.'

Bütün bunları okuduktan, sanırım siz de yazmaya başlamakla çok iyi ettiğimi düşünüyorsunuzdur.