İçinde açmamış bir gonca dünyanın derdiyle, sesiyle irkilir.

Her açma hevesine kapıldığında, dökülürüm diye geri bükülür.

Dışardaki sesler dinmez, dinsin diye beklersen bir gül gibi açmak için buna ömrün yetmez.

Sen goncanın özüsün, kulağın içeride olsun içerdeki her bir çıtırtı ise ümidin.

Dünyayı dert sanma, özündeki derdi tanı; onu sev, kendinle yüzleş..

Sen hakiki derdi benimsersen yenilgi sandığın kaçamayışların, içindeki çıtırtılar, hepsi birer  mukavemettir aslında güvenle açman için, bir gül gibi.

Sancı içerden olursa hayata tutunuş bir o kadar sağlıklı olur; Dışardaki rüzgarlar, hafif bir esintiden ibaret kalır. Yeter ki, özümüze kulak vermeyi öğrenebilelim.

Vuslatına erdiren, hiçsevmez olur mu?

Seni de, sevgiyi de yaratan O ise dert dediğin şeyi neden yaratmıştır o halde,  hala anlamaz mısın?

Seven kıyıda , sevilen karşı kıyıda ise dert ,seni ona götüren bir gemi değildir de nedir?

Seni özüne, özünü muhatabına ulaştıran yol levhalarıdır, başka bir tabirle dert sandığın. Seni yaratan, seni üzmez, kandırmaz güvenle, gerçek sevgiye ulaştırmak için yol haritası çizer.

Derdinin derman olduğunu anlatır sana her defasında ve şükür ile yoluna devam etmeni ister.

Vakarla özümsediğin her acının zamanla, mütebessim bir güle dönüştüğünü, Vuslata Erdiren`e olan hayranlığında anlar, kokusunu şükrederken duyarsın.

Gönlünde açan gül goncası yüzüne rengini, hayatına ahengini, yoluna kokusunu verir.

Vuslat Gülleri desek yeridir sanki;

Ne demiştik?

Durabilmek; duyabilmek; görebilmek; susabilmek; varabilmek;

Özüne dönmek.

Güle dönmek.

Gülebilmek;