Niyet; öyle güzel bir buraktır ki, nereye istersen oraya götürür seni...hayat yolculuğunda aldığın bilettir niyet. Uçak bileti alırsan uçakla, otobüs bileti alırsan otobüsle yola çıkarsın. Nereye ne için gittiğini senin niyetin belirler. Yolcunun işini Allah bilir, bazen uçak rötar yapar, bazen otobüs gecikir yada yolda kalır.Bunlar senin iyi niyeti seçmiş olmandan dolayı değildir.Ucakla yada otobüsle gitmek istediğin için değildir, senin dışında gerçekleşen yolculuk mesakkatidir. Hele ki iyi niyeti seçmiş isen düşük bir hızla sabırla ilerlemen gerekir...Oysa ki devrimiz hız devri, hırs devri...hemen her yere çabucak ulaşma, tüketme, an'dan uzak gelecek kaygısıyla cebelleşme. Herkes iyi niyetten vazgeçmiş gibi, belki de en çok niyet okumaktan yorgun. İyi niyetin bir kanadı kırık uçamaz diye, kimse bu bilete talip değil belki de...Hız çağında yaşarken, ağır aksak gitmek sabır istiyor, oysa dört nala koşma derdindeyiz, kimseyi anlamadan dinlemeden...O yüzden kanatları büyük büyük kötü niyetlerin taşıdığı yerler, gitmek istediğin yerler olmasın. İyi niyetin kanadı kırık olsa da sen iyi niyeti tercih ettikçe, o kanat iyileşir. İyilere, iyiliklere yol açar.Evet, niyet çok güzel bir burak, herkesi istediği yere taşır...istediğin şekilde, istediğin zamanda olmaz belki. Öyle olsa, adı hayat olmaz değil mi? Ama er geç niyetin güzelse, seni hiç yarı yolda bırakmaz.Anlamak, anlaşılmak ihtiyaç evet; lakin olduğu kadar, bu da nasip işi. Hepimiz nasibimiz kadar anlıyor ve anlaşılıyoruz, bu yolculukta. "Söz, dinleyenin anladığı kadardır" der, Mevlana. Neyi, kimin ne kadar anladığı senin işin değil, buna gücün ve yetkin de yok zaten.Kırıp döküp yargıladığın ne varsa hemen bir bak kendine, neyi ne kadar anlamışım diye.Büyük büyük hız kanatlarıyla hangi niyetle nereye gidiyorum diye. İyi niyet ise, yavaşlatır... Ve dahi, bu yolculukta yalnız olduğunu hatirlatir. İncitmez ve incinmezsin...bilirsin ki sadece niyet kısmı seninle ilgilidir...Yolcunun işini Allah bilir, biletini iyiye doğru aldıysan, zorluklara aldırma. "Dövene elsiz, sövene dilsiz gerek...der, Yunus Emre."Sen derviş olamazsın, Derviş gönülsüz gerek." Gönül incinmeyi iyi bilir. Hesabı kitabı bilmez sadece. Gönlünü dinleme sen, niyetinin kanadında incitmeden var git asıl yurduna, orada gönüller bir, sen ben yok. Alnından öpülür orada; kanadı kırık burağın, varış öyküsünün.