Tabya kelimesi “askeri hazırlamak” anlamına gelen “tâbiye”den oluşmuştur. Bir istihkâmın siperlerden taşacak şekilde top yeri… Küçük ve tek istihkâm anlamına da gelen tabya, müstahkem yapıdır.

Genel anlamda tabya; askeri, stratejik veya taktik yönden önemli bir yerin savunulması için toprak yığınları ardına gizlenmiş, kale benzeri, bağımsız tahkimli savunma yapısıdır.

Evvel İtalya’da sonra Fransa’da geliştirilen tabyalı tahkimat sistemi Avrupa devletlerinde 16. yüzyıl başlarında, Osmanlı şehirlerinin savunmasında da 18. yüzyıl başlarında kullanılmaya başlanmış, evvelce Balkanlar’da bulunan hudut kentlerinde denenmiş, sonra da doğu hududundaki illerin savunmasında kullanılmıştır. 19.yüzyılda ortaya çıkan yeni askeri teknolojik gelişmelerden sonra tabyalı tahkimat I. Cihan Harbi sonrasında önemini yitirmiştir

Osmanlı devleti, III. Ahmed zamanında İran’ın saldırılarına karşı koymak amacıyla, (muhtemelen 1720-130) ilk defa serhat şehir Kars’ın kalesine ve çevresine toprak tabya formunda savunma istihkâmları yapmıştır. Sultan II. Mahmud (1808 – 1809) döneminde Rus ordularının Balkanlar’dan yaptığı saldırıların durdurulması amacıyla 1827 yılından itibaren Edirne ve çevresine tabyalar yaptırılmıştır. 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşlarında Kars ve Erzurum’daki savunma istihkâmların yetersiz olması devleti yeni önlemler almaya sevk etmiştir. 1868 – 1877 arasında doğuda, Balkanlar ve Trakya’da mevcut tabyalar onarılmış, ek tabyalar yapılarak savunma sistemleri kuvvetlendirilmiştir.

Hudutlarda şehir merkezini çevreleyen dağ ve tepelerin üzerine kurulan tabyalar, genelde hilal ve yay şeklinde bir planlanmıştır.

Askeri amaç ve kaygılar ön planda tutularak inşa edilen tabyalarda, her ne kadar mimari zevk ve estetik ikinci planda kalsa da günümüz yapılaşmasıyla karşılaştırdığımızda tabyalar, mimari ve tezyini özellikleriyle Türk mimari tarihi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Tabyalarda, Baltık mimarisinden Batı Avrupa mimarisine kadar birçok mimarî form özelliği görülür. Tabyaların içerisinde pusu odaları, topçu odaları, kışla ve karargâh yapıları, mutfak ve fırın merkezi, ısıtma ve havalandırma sistemleri mevcuttur. Tabya yapımında taş, tuğla ve toprak esas malzemelerdir.

Anadolu tabyalarının (Çanakkale-Gelibolu Yarımadası ve Boğazlar, Ege’de İzmir, Afyon, Trakya’da Edirne, Doğu Anadolu’da Erzurum, Kars ve Ardahan tabyaları), hak ettikleri değerler ölçüsünde korunup geleceğe aktarılması millî şuurun diri tutulması için Türk tarihi, mimarisi ve kültürü için hayati bir önem taşımaktadır.

Türkiye’nin batısında olması nedeniyle Çanakkale’de, Gelibolu yarımadasındaki kara ve kıyı tabyalarının çoğunun kültür ve tarih turizmine kazandırıldığını biliyoruz. Aynı şekilde Edirne’deki tabyalar da öyle… Ancak gelin görün ki Anadolu’nun kara boğazı, kapısı, girişi olup Rus ve İran saldırılarına karşı tüm vatanı savunmak için doğuda yapılan tabyalar yılların ihmali nedeniyle yıkılma yok olma tehlikesiyle karşı karşıya… Maalesef Ankara’daki bürokrasi yüzünü hep Batı’ya ve Karadeniz’e dönmüş, artık biraz da doğuya dönmeli.

Kars’ta “Harp Müzesi” yapılan halk dilindeki “Kanlı Tabya”yı bir kenarda tutuyorum. Ya diğerleri?

Erzurum

Hâce Muhammed Lütfi Efendi’nin tanımıyla “mülk-i İslâmın kilidi”.  Etrafındaki yalçın dağlara yapılan 52 tabyayı başka nasıl izah edebiliriz ki? Bu kadar küçük coğrafyada tabyaların bu kadar çok sayıda yapılması bölgenin ve şehrin Türk vatanı ve tarihi için ne kadar önemli ve değerli olduğunu gösteriyor.

Anadolu’ya gelen geçitleri bekleyen şehir ve garnizon merkezi olmasıyla, Türkiye’nin coğrafî çatısı olmasıyla Erzurum’daki tabyaların bir özelliği var. Erzurum’daki tabyalar 2000 m ila 3500 m arasındaki yalçın dağların zirvesindedir. 18. ve 19. asrın ulaşım, teknolojik ve lojistik imkânlarını düşündüğünüzde bu muhteşem yapıların bu zor coğrafyaya inşa edilmezi günümüz aklının kolay alacağı bir şey değil... İnsanüstü gayreti kabul etmemiz ve bu muhteşem yapıları uçurumların başına muhkem bir şekilde konduran ceddimizle gurur duymamız gerekir. Bu imkânsızlıkları zorlayan ceddimiz bize şunu haykırıyor: Bu vatan azizdir ve eşsizdir, istiklâl can pahasıdır, Türkün al bayrağı Peygamber sancağıdır!

Kartal yuvalarından yüksekte, en zor şartlarda, zemheride vatanı bekleyen ve savunan şühedayı bu vesileyle bir kez daha rahmetle anıyorum, ruhları şad olsun.

Hal böyleyken Erzurum tabyaları yok olmak üzere… Halbuki hemen yanı başımızda Gürcistan’da Kafkas dağlarının Enguri geçidini girişindeki Uşguli köyü hem 2.100 m rakımıyla "Avrupa'da sürekli yaşanılan en yüksek yerleşim yeri olmasıyla ve hem de Svan denilen savunma kuleleriyle" UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alıyor. Yukarı Svaneti olarak bilinen yer Gürcistan’ın en fazla turist çeken yeri…

Evet Payitahtı, yani İstanbul’u korumak için ecdadımız batıda Edirne ve Çanakkale'ye, doğuda Erzurum ve Kars'a çok sayıda "tabya" yapmıştır. Erzurum’daki tabyaların şu an 23'ü ayakta...

Türk savaş tarihinde, mimarlık tarihinde, coğrafyamızın hafızasında önemli yer tutan tabyalardan maalesef ne Anadolu'nun ne aziz milletimizin evlatlarının haberi var. Haberi olanların sayısı çok çok az...

Hem şahsım hem kurucusu olduğum STK’ler olarak tabyalarla ilgili çok yazdık çizdik. Türkiye'yi dolaştık, anlattık, fotoğraf sergileri yaptık. 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı’nda ordusuna yardıma koşan Erzurum ahalisinin Aziziye Zaferi’nin tarihi olan 9 Kasım Tabyalar Yürüyüşünü ülke gündemine sokmaya çalıştık. 2013 yılında TBBM Başkanı Sayın Cemil Çiçek Mecidiye Tabyasının "Harp Müzesi" olması için 5 milyon ödenek ayırdı. Bizler tabyalarda 7'den 70're etkinlikler yaptık. Milli Eğitim Müdürlüğümüz 2013'ten başlatarak ilk dersi tabyalarda yaptı. En son 4 yıl evvel Dumlu'daki Şahappaşa Tabyası'nda "Kahramanlık Şiirleri" programı gerçekleştirdik.

Vali Seyfettin Azizioğlu zamanında Çetin Bayram kardeşimin yürüttüğü projeyle tabyalara çıkan tüm yollar açıldı, yolların başına bilgilendirme levhaları ve rotaların olduğu bilgilendirme tabelaları yapıldı, Kargapazarı ve Mescit dağlarındaki Türk şehitlikleri keşfedildi, şehitlikler yapıldı; dağlardaki tank ve ağır silahlar Mecidiye-Aziziye tabyalarına çıkan yolun girişine getirilerek açık havada sergilendi. Çetin Bayram'a bu konuda şehir teşekkür borçludur. Tabyalara ve şehre emeği çok olan Çetin Bayram kardeşimin İzmir’den Erzurum’a dönmesi ve şehre hizmet etmesi gerektiğine inanıyorum.

Türk tarihine ve şehrin değerlerine sahip çıkan, emek veren herkesten Allah razı olsun.

Mustafa Çiftçi valimiz ezber bozdu. Olmaz denileni, şu ana kadar akla gelmeyeni yaptı. Tek tek her tabyayı gezdi, zor dağları ve yolları tanıdı, tespit ve gözlemleriyle konuya doğrudan hâkim oldu ve çözüm üretti. Kendisine ne kadar teşekkür etsek azdır.

Mustafa Çiftçi valimiz her tabyayı bir kamu kurumuna, üniversiteye ve güçlü STK'lere zimmetledi. Bir seferberlik başladı, tarihe sahip çıkma yarışı... Her kurum kendisine zimmetlenen tabyaları zor şartladı temizliyor, çevre düzenini gözden geçiriyor, ufak tefek onarımlarını yapıyor... Her bir kurum yaptığı çalışmayı sosyal medya sayfalarından paylaşıyor. Böylelikle şehir tabyalarını ve tarihini yeniden keşfediyor ve tabyalar konusunda "tükenmişlik sendromu" yaşayan "öğrenilmiş çaresizliğe" düşen şehir ahalisi, istenirse yapılabilirmiş duygusuyla özgüven kazanıyor.

Sayın valimizin gayretleriyle, kuş uçmaz kervan geçmez dağlarda gençler, memurlar, öğrenciler, işçiler, siviller, bürokratlar tarihi, Erzurum'un stratejik konumunu ve değerini, vatanını, şühedayı ve gaziyânı daha iyi anlıyor.

Tabyaları Türkiye’nin ve Türk gençliğinin gündemine sokmak için şunlar yapılabilir:

1-Tabyalar arası “geleneksel” ulusal ve uluslararası dağ bisikleti ve motorsiklet yarışları organize edilebilir.

2-Tabyalar arası yürüyüş yolları yapılarak doğaseverler, fotoğrafçılar, gezginler davet edilebilir.

3-Tabyaların birkaç restore edilerek “harp müzesi” yapılabilir.

4-Tabyaların bazılarında odalar sınıfa dönüştürülerek, şehirde okuyan öğrencilere, askerlere, sivillere ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen gençlere bölgenin tarihi, stratejik önemi, halkın mücadelesi anlatılabilir.

5-Tabyaların biri Türk Devletler Teşkilatı’nın veya TÜRKSOY’un hizmetine verilebilir.

6-Başta Gençlik ve Spor Bakanlığı olmak üzere, Kültür ve Turizm Bakanlığı tabyalarda Çanakkale’deki gibi “ulusal” ve “uluslararası” çok çeşitli etkinlikler yapabilir.

7-Tabyalar UNESCO dünya mirası listesine alınabilir.