Yaptığı işi sıra dışı yapan insanların yeri bir başkadır. Onlara hep hayranlık duymuşumdur. Nasıl bir mantıkla, nasıl bir tutkuyla ve en önemlisi de nasıl bir cesaretle o işi yapmışlar, hep merak etmişimdir. İnsanlığın seyrini, ülkelerin kaderini değiştiren bir çok keşif, icat o sıra dışı dediğimiz insanların sıra dışı işlere imza atmasıyla mümkün olmuştur. Ben bu yazıda işini sıra dışı yapan birkaçkütüphaneciden söz etmek istiyorum. Kitap okutma uğruna ortaya koydukları mücadeleye, azme, yöntemlere hayranlık duymamak mümkün değil onların.

1. Eşekli Kütüphaneci 

İlk hikaye bizim ülkemizden, bir çoğunuzun daha önce duyduğu Eşekli Kütüphaneci hikayesi. 'Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz' isimli bu hikayeyi  Ahmet Şerif İzgören`in Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi Bağlardı adlı kitabından aynen aktarıyorum:

Yıl 1943. GençMustafa Güzelgöz`ün tayini kütüphaneci olarak Ü rgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi`ne çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör falan yok. Bizimki kütüphanede heyecanla okurları bekler bir gün olur, beş gün olur, gelen giden yok. Etraftakilerle konuşur, herkese anlatır: 'Bakın kütüphane bomboş duruyor, gelin kitap okuyun.' Gelen giden olmaz. Amirlerine durumu bildirir.

&ndash Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu?

&ndash Alıyorum.

&ndash Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten.

23 yaşındaki gençmemur 'Ne yapayım, ne yapayım?' diye düşünür durur. Sonunda aklına bir fikir gelir, eşine söyler. Eşi önce 'Deli misin bey?' der, ama kocasının bir şeyler üretme, işe yarama çabasını yakından görünce fikri kabullenir. O dönem devletteki amirlerinin çıkardığı tüm engellerin tek tek, bin bir güçlükle üstesinden gelir. Çünkü o zaman da şimdiki gibi, 'Aman bir şey yapmayalım da başımıza bir iş gelmesin. Çalışsan da aynı maaş, çalışmasan da' zihniyeti aynen var.

O bıyıklı, kravatlı, asık yüzlü, sigara kokan, arkalarındaki Atatürk resminden utanmayan, ama ülkesine gram faydası olmayan bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır. İki tane de sandık yaptırır. İki sandığa, kalınlığına göre 180-200 kitap sığar. Sandıkların üstüne 'Kitap İare Sandığı' yazar. Kitapları eşeğe yükler ve köy köy gezmeye başlar. Kütüphaneye de bir yazı asar: 'Sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıyoruz.' Köydeki çocuklar şaşırır. Eşeğe bir sürü kitap yüklemiş bir amca, o gariban çocukların küçücük ellerine kitapları verir. Düşünün, Noel Baba gibi. Noel Baba yalan, Mustafa Amca ise gerçek. Geyikler yerine eşeği var. Eşek de daha gerçek, Mustafa Amca da.

'Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak' der.

Mustafa artık Ü rgüp`teki kütüphanede bir iki gün durmakta, diğer günler eşeği Yüksel`le köy köy gezmektedir. Köylerdeki çocuklar Eşekli Kütüphaneciyi her seferinde alkışlarla karşılarlar. Kalpleri küt küt atar heyecandan, sevinçiçinde yeni kitapları beklerler. Mustafa Amcanın ünü etrafa yayılır. Diğer devlet memurları makam odalarında sıcak sıcak oturup iş yapmazken, Mustafa`nın eşeği Yüksel yediği otu hepsinden fazla hak etmektedir.

Zamanla insanlar kütüphaneye de gelmeye başlar. Mustafa bakar ki kütüphaneye kadınlar hiçgelmiyor. Zenith ve Singer`e mektup yazar:

'Bana dikiş makinesi yollayın, firmanızın adını kütüphanenin girişine kocaman yazayım' der.

Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar (ilk sponsorluk faaliyeti). Salı günlerini kadınlar günü yapar. Kumaşı alan kadın kütüphaneye koşar. On makine yetmediği için sıra oluşur. Sırada bekleyen kadınların eline birer kitap verir, beklerken okusunlar diye. Okuma-yazma oranının düşüklüğünü görünce halkevlerine okuma yazma kursları vermeye gider. Halıcılık kursları başlatır, bölgede halıcılığı canlandırır.

Bu arada valilik Mustafa hakkında dava açar, 'kendi görev tanımı dışında davranıyor' diye. 50 yaşına gelen Mustafa Amca baskıyla emekli edilir.

Mustafa Amca köylüler arasında efsane olur, yıllar geçtikçe köylerdeki çocuklarda okuma aşkı yerleşir. 2005 yılında Mustafa Amca vefat eder. Tüm Kapadokya çok üzülür, aralarında toplanırlar. Ü rgüp`e Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini dikerler.

`height=

2. Mobil Kütüphane (Bibliomotocarro)

İkinci sıra dışı kütüphaneci hikayemiz İtalya`dan. 

Emekli öğretmen Antonio La Cava, emekli olduktan sonra da çocuklar için, insanlık için bir şeyler yapmaya devam etmek istiyor ve  bu konuda o da bizim eşekli kütüphanecimiz Mustafa Güzelgeöz gibi sıra dışı bir işe imza atıyor. Ü lkeler farklı olsa da hikayeler çok benziyor. Dert aynı çünkü: Nasıl olur da kitap okutabilirim?

Hikayenin detayını BBC Culture dan okuyalım: 

Antonio La Cava, hiçbir çocuğun kitapsız kalmamasını sağlamak için üçtekerlekli minibüsünü Bibliomotocarro adlı gezici bir kütüphaneye dönüştürdü.

Antonio La Cava, 'Kitapsız, çoğu zaman çocuk yalnızdır' diyor.

Ü çtekerli minübüsünü Basilicata nın tepelerine ve dağlarına süren La Cava, San Paolo Albanese gibi sadece ilkokul çağında iki çocuğu olan uzak köylerdeki çocuklara ulaşabiliyor.

'Okumayanların olduğu bir ülkede yaşlanmaktan çok endişeliydim.' La Cava, edebiyat sevincini olabildiğince çok çocuğa yaymanın önemli olduğuna inanıyor: 'Böyle bir eylemi gerçekleştirmenin bir değeri var, sadece sosyal değil, sadece kültürel değil, aynı zamanda büyük bir etik anlamı var.'

La Cava, Bibliomotocarro sunun kültürün yalnızca ayrıcalıklı bir azınlık değil, herkes tarafından ve herkes için yapıldığı mesajını vermesini umuyor.

`height=

3.Bisikletli Kütüphaneci

Ü çüncü hikaye yine ülkemizden, Bitlis`ten. 31 Mart 2021 tarihinde Kütüphaneler Haftası münasebetiyle, Hakan Yücel`in hikayesini bizzat kendisinden dinleme imkanım da olmuştu. Öğrencilerimizle zoom üzerinden buluşturmuş ve şahane bir söyleşi organize etmiştik. O gün söyleşiden sonra şunları ifade etmiştim:

Bitlis te kütüphaneci olarak görev yapan Hakan Yücel i dinleyince inanın insanın kütüphaneci olası geliyor. Enerjisi şahane. Çok iyi geliyor insana. 

Bizlere yoğun günlerinde vakit ayırdığı için çok teşekkür ediyoruz. 

Ü lkemizde binlerce kütüphane var, bu kütüphanelerde binlerce çalışan var, fakat Hakan Yücellerin sayısı maalesef çok az. 

İnanın her kütüphanede Hakan Yücel gibi bir kişi olsa ülkemizde kitap okuma oranları çok çok daha yüksek olurdu. Umarım herkese ilham vermeye devam edersiniz. 

Yolunuz açık olsun. Sizi izlemeye devam edeceğiz.

Bizlerin de kitapları okutmak gibi, kitapları sevdirmek gibi bir derdimiz var. Aynı dertler bizi bu gün buluşturmuş oldu. Kitap elçisi olmak kolay değil.

Hakan Yücel, o güne kadar bisikletiyle 2450 km yol yaparak 64 köy okuluna ulaşmış ve 10043 kitabı çocuklarla buluşturmuştu.

`height= 

Anadolu Ajansı`nın haberinde de aynen şöyle diyor Bisikletli kütüphaneci Hakan Yücel ile ilgili:

Bitlis te arkasına sepet taktığı bisikletiyle kilometrelerce yol katedip köy çocuklarına kitap dağıtan Halk Kütüphanesi Müdür Vekili Hakan Yücel, komşu il Muş taki çocukları da unutmadı.

Köy çocuklarının 'bisikletli kütüphaneci' olarak tanıdığı Yücel, öğrencilere kitap dağıtmayı sürdürüyor. Bu kapsamda Muş un Sungu beldesindeki Sungu Ortaokulu nda görev yapan matematik öğretmeni Ceyda Özşimşek, Yücel e ulaşarak öğrenciler için kitap talebinde bulundu.

Talebi geri çevirmeyen Yücel, Türk bayrağı asılı bisikletinin arkasındaki sepete Bitlis te yüklediği 200 kitabı 80 kilometre uzaktaki okula getirdi. Öğretmen ve öğrenciler, balonla süsledikleri bisikletleriyle belde girişinde Yücel i karşılayarak 'bisikletli kütüpnaneci'ye okul bahçesine kadar eşlik etti.

Bisikletiyle, binlerce kilometre yol katedip onlarca köyde binlerce çocuğa ulaştığını dile getiren Yücel, 'Bisikletle kitap dağıtmak her zaman ilgi çekiyor. Amacım farkındalık yaratmak ve insanların ilgisini çekip daha çok kitap kütüphaneye hediye edilmesi.' dedi.

4. Al-Oku-Getir Kitaplığı

Dördüncü hikâyemiz de ülkemizden, Ankara`dan bir hikaye. Doc. Dr. Mustafa Said Yıldız`ın önderliğinde ilerleyen mütevazi ama etkili  bir proje.  

Projenin adı: 'alokugetir'

Tanıtım sayfasında şu bilgiler yer alıyor: okulların yakınlarında bulunan sokaklara, kırtasiye önlerine çocukların kitap ödünçalabilecekleri kitaplıklar yerleştiriyoruz.

Çocuklar kayıt olmadan, ödeme yapmadan bu kitaplıklardan ödünçalıyorlar. Şimdilik Ankara dayız.

- Projemiz 2021 Eylül ayında başladı

- İlk kitaplığımızı Ekim ayında Pursaklar`da kurduk.

- İkinci kitaplığımızı Aralık ayında Solfasol da

- Ü çüncü kitaplığımızı Ocak ayının ikinci gününde Uluğbey de

Nefesimiz yettiğince bu projeye devam edeceğiz.

`height=

Okumak ve okutmak için daha çok çaba göstermeliyiz. Yeni yöntemler denemeye devam etmeliyiz. Yukarıda sözünü ettiğimiz sıra dışı kitap okutma hikâyelerinin kahramanlarına ne kadar teşekkür etsek azdır. Onların ilham veren hikayelerini daha çok kişiye anlatmalıyız diye düşünüyorum.

Her öğretmen, her kitap sevdalısı, her kütüphaneci onlar kadar sıra dışı işlere imza atamayabilir belki, ama en azından yakın çevresinde, sınıfında, mahallesinde, apartmanında, köyünde bile olsa kitap okutmakla ilgili küçük etkinliklere başvurabilir değil mi? Her kes bu konuda küçük de olsa bir adım attığında ülkemizin her yerinde bir kitap okuma seferberliği başlamış olur. Okuyan bir toplum olduğumuzda daha aydınlık günleri göreceğimizden emin olabilirsiniz.

Beklemeye devam edecek misiniz? Yoksa hemen bir adım mı atacaksınız? İşte bütün mesele bu;