Aya İrini’nin devasa kapısından adım atınca derin bir sessizlik karşılıyor, bir şey yapmamanın güzelliği, sessizliğin ruhani pratiğini yaşıyorum. Ara sıra uçuşup gelen kuşlardan başka bir şey değmiyor bana. Gözlerimi kapatıp kalbimle mekânı görmeye çalışıyorum.
Mekânda kelimeleri arıyorum.
Aya İrini ya da Hagia Eirene sözlükte “Kutsal Barış” anlamına gelir. Aynı zamanda bu yüzyılda yaşamış, asıl adı Penelope olan bir azizedir. Hristiyanlığı yaymaya çalışmıştır. Putperestler tarafından yılanlarla dolu bir kuyuya atılır ancak ölmez. Taşlanır, atlara bağlanır sürüklenir, işkenceler görür yine ölmez. Yaşananları mucize gibi gören putperestler Hristiyan olur, İrini’de bir azize. Konstantin, bu olağanüstü görülen olay üzerine tek tanrılı dinin ilk mabedine Aya İrini adını verir.
İstanbul’da kubbeli bazilika örneklerinden olan, Aya İrini Kilisesi Ayasofya’nın kuzeyinde, Topkapı Sarayı’nın birinci avlusunda yer alır. Yazılı kaynaklarda bu alanda yer alan küçük kiliseyi Constantinus’un 4. yüzyıl ortalarında genişlettiği yazar. İlk Ayasofya yapılana kadar Konstantinopolis’in ilk katedrali, piskoposluk kilisesiydi. Ayasofya ile aynı piskoposluk kompleksi içinde yer alan Aya İrini, 532 Nika İsyanı’nda Ayasofya ile birlikte yanmıştır. Iustinianus döneminde (527-565) kubbeli bazilika olarak yeniden inşa edilmiştir. 740 depreminde büyük hasar görmüş, V. Konstantinos döneminde (741-775) yeniden yapılmıştır. Üst yapı 8. yüzyıl onarımına aittir.
İstanbul’un fethinden sonra Sur-ı Sultani’nin içinde kalmış, yapı camiye çevrilmemiş, cephanelik olarak kullanılmıştır. Osmanlı Devleti müzecilik anlayışına bakınca, ilk koleksiyon bağlamında eser toplayan padişah Fatih Sultan Mehmet’tir. Osmanlı’da ilk müzeciliğe adım atan Tophane-i Amire Müşiri olan Ahmet Fethi Paşa’dır. 1846 yılında padişaha ait koleksiyonların Aya İrini’ye yerleştirilmesini sağlamıştır. Ahmet Fethi Paşa, koleksiyonu “Mecmua-i Esliha-i Atika” yani eski silah koleksiyonu ve “Mecmua-i Asar-ı Atika” yani eski eserler koleksiyonu adlarıyla ikiye ayırmıştır. Böylece kabaca koleksiyon eserler için bir sınıflandırmaya gitmiştir.
Aya İrini'deki koleksiyon başta padişahlar olmak üzere Osmanlı Devleti’ni ziyarete gelen ünlü ve yabancı kişilerce de ziyaret edilmiştir. Ünlü Fransız yazar Gustave Flaubert ziyaretçilerden biridir. Ziyaretçilerin tanımlarından anlaşıldığına göre, bu alanda önce yeniçerilerin kös davulları ve yemek kazanlarının yığılı olduğu bir girişten geçiliyordu. Persler dâhil her türlü miğfer, kılıç, basit tüfek mekanizmaları, kargılar gibi savaş ganimetleri sergilenmekteydi. Sergi içinde en popüler olanın Fatih Sultan Mehmet’in kılıcının olduğu, ziyaretçilere bu kılıca dokunma izni verildiği hatta teşvik edildiği belirtilmektedir.
Bizans’ta ikonalar yasaklandığı için onarımlarda duvarlar süslemesiz bırakıldığı için oldukça sadedir. Zamanla sergi mekânları yetersiz kaldığı için 1875 yılında eserler Çinili Köşk’e taşınmıştır. 1908’den itibaren Askeri Müze olarak kullanılan Aya İrini bir süre boş kalıp onarılmıştır.