Yaklaşık iki yıl önce İstanbul’un üç farklı ilçesinde ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki devlet okullarını gezme fırsatı buldum.
Bu süreçte edindiğim tecrübeler, okul müdürlerinin okulun genel durumu üzerindeki etkilerini yakından gözlemlememi sağladı. Giriş kapısından müdür odasına kadar, okulun her alanındaki düzen, temizlik ve disiplinin doğrudan müdürün liderlik anlayışına bağlı olduğunu fark ettim. Bu yazıda, Türkiye’de ve yurt dışındaki okullardaki bu farkları kendi gözlemlerim doğrultusunda paylaşmak istiyorum.
Okulun Girişinden Başlayan Fark
İlk gözlemim, okulun genel düzeninin daha giriş kapısından itibaren kendini belli etmesiydi. Kapının çevresindeki temizlik, nöbetçi öğretmenin ya da güvenlik görevlisinin dikkati, öğrencilerin ve öğretmenlerin okul içerisindeki disiplini, okul müdürünün iş yapış tarzının bir yansımasıydı. Bazı okullarda kapının çevresi düzensiz, nöbetçi dikkatsiz, okulun bahçesi ve binası ise oldukça bakımsızdı. Diğer taraftan, bazı okullarda her şey düzenli, temiz ve kontrollüydü. Bu iki farklı tablo, okul müdürünün liderlik becerilerinin okuldaki günlük hayata ne kadar etki ettiğini açıkça gösteriyordu.
Müdür Odaları: Konfor ve Çelişki
Okul müdürünün odasına vardığımda ise başka bir dikkat çekici nokta ortaya çıktı: Okulun genel durumu ne kadar kötü olursa olsun, müdürlerin odaları genellikle oldukça lüks ve konforluydu. Öğrencilerin sınıfları dökülürken, bazı müdür odaları şaşırtıcı derecede büyük ve gösterişliydi. Hatta, sigara dumanından girilmez halde olan müdür odalarına bile rastladım. Bu çelişkili durum, okul kaynaklarının ve önceliklerinin nasıl kullanıldığına dair ciddi bir soru işareti yarattı.
Ancak adaletli olmak gerekirse, okulunu pırıl pırıl yapan, öğretmenlere ve öğrencilere destek veren, işini severek ve titizlikle yapan müdürler de vardı. Onların çalışkanlığı ve vizyonu, okullarındaki düzenin ve temizliğin her alanına yansıyordu. Bu müdürlerin okulları, gerçekten dikkat çekici şekilde iyi yönetiliyordu. Okulun başarısının, bir müdürün liderlik becerisine ve okula nasıl yaklaştığına bağlı olduğu gerçeğiyle bir kez daha karşılaştım.
Yurt Dışı Gözlemlerim: Sadeliğin Gücü
Bundan on yıl kadar önce de, yurt dışında birkaç ülkede okulları gezme şansı buldum. Gittiğim okullar Türkiye’deki okullara göre çok daha büyük ve geniş imkanlara sahipti. Ancak beni asıl şaşırtan, bu büyük okullardaki okul müdürlerinin çalışma ortamlarıydı. Gördüğüm neredeyse her okul müdürü, son derece mütevazı, sade odalarda çalışıyordu. Hatta çoğu müdür, sekreterleriyle ya da diğer idari personelle aynı odayı paylaşıyordu.
Bu durumu fark ettiğimde onlara şu soruyu sormadan edemedim: “Gerçekten tüm müdür odalarınız bu kadar mı sade?” Soruma şaşırdılar ve “Bunda garip olan ne?” diye karşılık verdiler. Onlar için okulun fiziksel düzeni, öğrencilerin eğitimi ve öğretmenlerin mutluluğu, kendi konforlarından çok daha önemliydi. Bu mütevazı yaklaşım, okulun başarısının gerçek anahtarıydı.
Bir Karşılaştırma ve Sonuç
Türkiye’deki okullarda gözlemlediğim lüks müdür odaları ve okulların genel durumu arasındaki çelişki, eğitimde liderlik anlayışımızı yeniden düşünmemiz gerektiğini gösteriyor. Yurt dışında ise okul müdürlerinin sade ve mütevazı ofislerde çalışmaları, onların önceliklerini ve kaynak yönetimini nasıl şekillendirdiklerini net bir şekilde ortaya koyuyor.
Elbette her okul ve her müdür aynı değil. Türkiye’de de işini hakkıyla yapan, okullarını başarıya ulaştıran müdürler var. Ancak genel olarak baktığımızda, kaynakların daha verimli kullanılması ve okulun ihtiyaçlarına göre yönetilmesi gerektiği ortada. Eğitim sistemimizin gelişmesi için, yöneticilerin kendi konforlarından önce okullarını, öğrencilerini ve öğretmenlerini düşünmeleri şart.
Bu konuda hala almamız gereken çok yol olduğunu düşünüyorum. Eğitimin kalitesini artırmak ve gelecek nesilleri daha iyi yetiştirmek için, yöneticilerimizin vizyoner, disiplinli ve adaletli bir liderlik sergilemesi gerektiği aşikar.