Osman Amca hakkında yazmazsam, üzerimde hakkı kalır diye düşünüyorum. Çünkü Ali Emiri Kültür Merkezi`nde 27 Kasım 2015 Cuma günü Osman Amca adına düzenlenen saygı gecesine bizzat gelip davet etmesine rağmen maalesef katılamamıştım. O zamanlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültürel Etkinlikler Müdürlüğü, 'Bir Nesli Yoğuranlar' başlıklı güzel bir program düzenliyordu. Bu vesile ile bu programların düzenlenmesinde başta Abdurrahman Şen beyefendi olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bu programda Osman Amcayı, yakın dostları, yazar ve edebiyatçılar anlatmıştı. Programın ertesi günü ziyaretime gelip, programa katılamadığım için sitemlerini bildirdi. Ben de 'çok haklısın Osman Amca, hakkını helal et mutlaka katılmam icabederdi.' Dedim. Helalleştik.

Osman Amcayla Beyazıt Devlet kütüphanesinde başlayan dostluğumuz, vefatına kadar devam etti. 90`lı yılların başında Osman Amcayla tanışmamıza, o zamanlar Beyazıt Devlet Kütüphanesi`nde müdür yardımcılığı görevinde bulunan güzel insan Şerafettin Kocaman Beyefendi vesile olmuştu. O tarihten sonra gide gele ahbap olduk ve birbirimizden hiçkopmadık. Allah gani gani rahmet eylesin Şerafettin Ağabeyi hep hayırla yadederim. O tarihlerde Mehmed Niyazi Ağabeyle de o tanıştırmıştı.

Mehmed Niyazi Ağabey ve Osman Amca Kadırga`da otururlardı. Mehmed Niyazi Ağabey ikram etmeyi çok severdi, Osman Amca ise ikramı çok severdi. Biz hem sohbet halkalarına, hem de sofralarına konuk olurduk. O tarihlerde zamanımızın büyük bölümü, Kadırga, Beyazıt, Babıali, Sultanahmet mekânlarında, geçerdi.  Niyazi Ağabeyin fikirleri, tavsiyeleri, destekleri bizim için aydınlatıcı olmuştur. Osman Amca, Mehmet Niyazi Ağabeyin olduğu yerde fazla konuşmazdı, sadece soru sorarak onun fikirlerini ve düşüncelerini dinlemeyi tercih ederdi. Orada bulunanlardan fazla konuşanı hemen uyarır, sözü yine Niyazi Ağabeye verirdi.

Akşam yemeklerini Kadıga polis karakolunun hemen karşısındaki İmren lokantasında yerdik. Lokantanın sahibi Metin Bey ve Ağabeyleri de hem Niyazi Ağabeye, hem de Osman Amcaya çok hürmet ederlerdi. Metin Bey vefat edene kadar ikisiyle de irtibatı hiçkoparmadı.
Osman Amca, yazılarda çok iyi tashih yapardı. Ben o zamanlar Niyazi Ağabeyin de yazdığı, GençAkademi Dergisini çıkarıyordum. Osman Amca bizim dergiyi okur, yazılarda bulduğu tashihlerin altlarını çizerek bana gösterirdi.

90`lı yılların ortasına doğru ben de Sultanahmet`e taşındım, artık onlarla komşu olmuştum.

Osman Amca bekar hayatı yaşıyordu ve ailesi ile fazla bir irtibatı yoktu. Kendi anlatmadığı müddetçe ben ailesi ile alakalı konulara girmezdim.
1995 yılının sonlarına doğru Sultanahmet`te küçük bir lokanta açtım. Bu işe en çok Osman Amca sevindi. Dedim ya Osman Amca ikramı çok severdi. Bekar hayatı yaşamasına rağmen kendine iyi bakardı. Nerede bir iyi ziyafet bulsa hiçkaçırmazdı. Dostlarını ziyaret ederek onları onurlandırmayı çok severdi.

Osman Amca Yeni Şafak gazetesinde yazmaya başladı. Vesile olanlardan Allah razı olsun.

Yeni Şafak`taki yazılarını kitap olarak da çıkarmayı çok istedi Osman Amca. Bu arzusunu pek çok defa bana dile getirdiğini hatırlıyorum. Özellikle eski gazetecilerle ilgili bir kitap yazmayı çok istiyordu. Lakin Osman amca avareliği sefer pek öyle düzenli, tertipli çalışmaya gelmezdi. O sebeple, hep parça yazılarla yetinmek zorunda kaldı.

Önce Mehmed Niyazi Ağabey terketti Kadırga`yı, sonra da Osman Amca.

Biz ne kadar da ilgilensek, kişisel bakımı için zorlanmaya başlamıştı Osman Amca ve Kartal da bulunan Sanatçı Yaşam Evi nde kalmaya başladı. Ne zaman ihtiyacı olsa beni arardı. Vefatından öncede Eylül başında Sanatçı Yaşam Evi nden beni arayıp Osman Amca`nın ailesi, yakınları olup olmadığını sordular. Ben hüzünlenerek akrabaları hakkında Osman Amca ile hiçkonuşmadığımı ama Yeni Şafak Gazetesi`nde çalıştığını ve bir tek Gülten Dayıoğlu ile teyze çocukları olduğunu söyledim. Ayrıca benim Osman Amca için yapabileceğim bir şey varsa, her zaman hazır olduğumu söyledim.

Sonra hastaneye kaldırdılar. Gülten Dayıoğlu`nun telefonunu Mehmet Nuri Yardım Beyden temin ederek Sanatçı Yaşam Evi yetkililerine verdim. Sonraki günlerde arayıp, Osman Amca`nın yakınlarına ulaşıp ulaşamadıklarını sordum. Maalesef ulaşamamışlar, anlaşılan Gülten Dayıoğlu`nun da, Osman Amcanın akrabalarıyla pek bir irtibatı yokmuş.

Sonra Osman Amcanın vefat haberini aldım. Allah razı olsun cenazesinde dostları ve Yeni Şafak Gazetesi camiası yalnız bırakmadı ayrıca Gülten Dayıoğlu`nun oğlunun da katıldığını belirteyim. Cenazede hazır bulunan Sanatçı Yaşam Evi yetkilileriyle Gülten Dayıoğlu`nun oğlunu tanıştırdım. Çünkü ancak Osman Akkuşak Amcanın yakınlarının yapabileceği bir takım prosedürler vardı. Bu hususta hukuken dostları olarak bizim yapabileceğimiz bir şey yoktu. Biz dostları olarak Osman Amacayı edebi istirahatgâhına koyarak vazifemizi yapmıştık. Mezarlıktan ayrılırken Barış Manço`nun 'Ömrümün sonbaharında' şarkısı geldi aklıma.
;
Hâlâ kalem tutacak
Bir parça gücüm kaldı
Ömrümün sonbaharında
Hâlâ yazıp çizecek
Birkaçsatırım kaldı
Ömrümün sonbaharında
Hâlâ bitirmediğim
Bir yarım şarkım kaldı
Ömrümün sonbaharında
Ve hâlâ beni dinleyen
Bir avuçdostum kaldı
Ömrümün sonbaharında

Osman Amca, ömrünün sonbaharına kadar kalemini hiçbırakmadı ve onu dinleyen bir avuçdostu vardı. Onlar sadece dostları değil aynı zamanda ailesi olmuşlardı. Onlar hayattayken de, cenazesinde de yanındaydılar. Ölümünden sonra da unutacaklarını sanmıyorum.