Ü lkemizdeki ve Balkanlarda gönül coğrafyamızdaki pek çok tarihi mimari yapıyı aslî hüviyetine uygun bir keyfiyette restore eden Yüksek Mimar Sevilay Uludağ ile gerçekleştirdiğimiz mülakatın ikinci bölümünün öznesinde İstanbul`un fethinin öncesinde ve sonrasında kadim şehirde meydana gelen düzenlemeler ile Kariye Camii`nin Osmanlı ve Cumhuriyet dönemindeki vaziyeti var.

Sevilay Hanım, Feth-i Mübî n`in hemen sonrasındaki İstanbul`un durumuna ilişkin büyükçe bir paragraf açacak olursak neler söylemek istersiniz?

Tarihi Yarımada bölgesi, Roma İmparatorluğu`nun en önemli merkezlerinden biri olma özelliğine sahip bir yer olmasının yanında 1058 yıl Bizans`a, 469 yıl Osmanlı Devleti`ne başkentlik yapmıştır.

`height=

Bizans döneminde şehir hangi isimle anılmaktaydı?

Bizans Döneminde başkentin adı Konstantinopolis iken Osmanlı döneminde ise şehrin adı değişmemiş sadece Arapça söylenişi ile Kostantiniyye denmiştir.

Osmanlı`da İstanbul`un silueti mimari yapılarla şekillenmiştir

Osmanlı İmparatorluğu döneminde yedi tepenin kurgulanış biçiminde Roma ve Bizans dönemlerine benzer yaklaşımlar sergilenmiştir. Yükseltiler üzerine inançyapıları ya da anıtsal nitelik taşıyan yapılar inşa edilmiştir ve böylece İstanbul`un silueti ve topografyası mimari değer taşıyan eserlerle şekillenmeye devam etmiştir.

1453 İstanbul için yeni bir milat;

1453 yılında Osmanlı kuşatması sonucunda Konstantinopolis`in fetih edilmesi ile birlikte kent tarihinde yeni bir dönem başladı. Kentin Osmanlı başkentine dönüşmesi yolunda büyük bir dönüşüm sürecine girildi.

Feth-i Mübî n`den önce şehir bakımlı mıydı?

Fethin hemen öncesinde ve sonrasında kent oldukça bakımsız ve harap durumdaydı.

Sur içinden bahsediyorsunuz. Okuyucularımız bu bahiste ne kadarlık bir alanı tahayyül etmeli?

İstanbul sur içi 13 km² `dir.

`height=

Bizans nüfusu nerelerde mukimdi?

Şehrin fethedildiği dönemde nüfus Haliçile Marmara sahili arasında yoğunlaşmıştı.

Bir soru daha? Bizanslılar kaçkişiydi?

Şehrin fetih öncesindeki nüfusu için 30 bin ila 50 bin arasında tahminler yürütülür. Türk İstanbul`un nüfusu 1477 tahririne göre 60 bin ila 70 bin arasında tahmin edilmektedir.

Fetih tarihi şehirde neleri değiştirdi?

Öncelikle çehresi değişti İbrahim Ethem Bey. Fetih ile beraber kentin imarı ve inşası için faaliyetlere başlandı. Kenti nüfuslandırmak için Trakya`dan, Anadolu`nun çeşitli bölgelerinden ve Bursa`dan Türkler, Rumeli`den Yahudiler ile farklı bölgelerden Hıristiyan birçok aile İstanbul`a nakledildi.

Fethin hemen sonrasında Osmanlı Cihan Devleti`nin yeni başkentin ihtiyaçduyduğu pek çok işlev için mevcut yapıların kullanıldığını görüyoruz.

Konutlar benzer işlevleriyle şehrin yeni gelen sakinleri ve nüfusu arttırmak amacıyla geri davet edilen eski sakinler tarafından aynı işlevle kullanılmıştı. Zaman içerisinde şehre yoğun bir Müslüman nüfusun iskânı ile birlikte bir takım yapıların Müslümanların ibadetlerine açılması zorunluluk haline gelmişti.

`height=

Mahallelerin merkezine camiler inşa edildi

İstanbul`da bir Türk-İslâm kenti kuruluyor olması sebebiyle de her birinin çekirdeğinde bir cami veya mescit yer alan mahalleler kurulmaya başlandı. Dolayısıyla kentte yeni oluşturulmakta olan Müslüman mahalleleri bir mescid veya cami etrafında konumlanmış konutlardan oluşmaktaydı.

Konstantinopolis`in fethine katılan komutanların Bizans dini yapılarını cami ve mescide dönüştürmedeki rolleri büyüktür. İstanbul`a gerekli nüfusu getirip yerleştirmekle görevlendirilen komutanlar öncelikle oluşturdukları mahallelerde, mahallenin çekirdeği kabul edilen mescit ve camileri kurdular. Bununla birlikte mevcut olduğu hallerde bölgedeki Bizans kilise veya şapellerini kullanmaktan da geri durmadılar.

İstanbul`un Fatihi Sultan II. Mehmed Han döneminde gözlemleyen bu türden uygulamalar II. Bayezid döneminde bu defa vezirler gibi yüksek rütbeli memurların katkılarıyla devam etti.

1463-1470 yılları arasında inşa edilen Fatih Külliyesi bölgenin karakteristik görünümünde önemli bir yere sahiptir. Bu dönemde İstanbul`un Trakya çıkışı Edirnekapı`ya gelince dini ve sosyal işlevli yapılar ve nüfus da Edirnekapı, Sultan Selim ve Fatih bölgelerinde yoğunlaşmıştı. Şehrin önemli trafik kavşağını ve bölgenin yeşil alanlarını oluşturan bu boş bölgeler üzerinde, imari yapılaşmanın mevcut olduğu görülür. Yeni mahallelerin kurulması azaldıkça dönüştürme işlemi de azalarak 17. yüzyılla birlikte tamamen sona ermiştir.

Fatih-Edirnekapı arasında kara gümrüğü kurulması ve Karagümrük semtinin oluşmasıyla Edirnekapı` ya kadar sürekliliği olan alışveriş ve sosyal aks oluşmuştur.

Çok önemli bildiler verdiniz. Buradan, Cumhuriyet Dönemi`ne ve bahusus Kariye`nin bulunduğu Edirnekapı semtine geçelim dilerseniz;

Hay hay İbrahim Ethem Bey. 19. yüzyıl sonundan Cumhuriyet`in 1960`lı yıllarına kadar kamulaştırma, meydan ve yol açma faaliyetleri şehrin yapısını yok ettiği gibi Edirnekapı semti de bundan nasibini almıştır.

Ne türden tahribatlar yaşandı?

Neler yaşanmadı ki! Ahşap evler yakıldı, yıkıldı, yerlerine betonarme sevimsiz evler- apartmanlar inşa edildi. Apartmanlaşma etkisi ile kent sakinleri adeta yok oldu! Böylece semtin devamlılığı kısmen kopmuş oldu.

Edirnekapı`ya uzanan Fevzipaşa Caddesi`nin açılması bölgenin sokak dokusunu farklılaştırdı. Söz konusu tarihe kadar yangın zararları dışında sokak dokusu korunmuş olan bölge, apartmanlaşma ve yol çalışmaları ile özgün dokusundan iyice uzaklaştırıldı. 1954-1960 yılları arasında yapı yoğunluğu arttı.

Günümüzde Fatih, ana akslarda daha çok ticaret ve konaklama fonksiyonunun yer aldığı bir bölge konumuna geldi.

İstanbul`un tarihsel topoğrafyasının gelişiminin son evresi olan Cumhuriyet dönemi, İstanbul`un tarihi ile kıyaslanınca oldukça kısa bir dönem ol­ sa da bu dönem tarihî topoğrafyanın şekillenmesinde önemli bir yer işgal et­ mektedir. Cumhuriyet döneminden günümüze kadar olan süreç, İstanbul`un metropolleşme süreci olarak değerlendirilmektedir.

4 asrı aşkın bir süre cami olarak kullanılan ibadethanenin müzeye çevrilme sürecine de kısaca değinir misiniz?

Tabii ki.. Kariye Camii, Bakanlar Kurulunun 29.08.1945 tarihli kararı ile müzeye dönüştürülmüş, bu tarihten sonra birçok kez lokal onarımlar görmüştür. 6.12.1985 tarihinde `İstanbul Tarihi Yarımda`` genelinde Dünya Miras Listesi`ne giren Kariye Müzesi yapı özelinde de 16.09.1987 Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tescil edilmiş ve anıt eser statüsünde koruma grubu I olarak belirlenmiştir.

Mabedin Dünya Miras Listesi`ne dâhil edilmesine dair neler söylemek istersiniz?

UNESCO tarafından 1972 yılında kabul edilen 'Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Hakkında Sözleşme'yi 1983 yılında imzaladık.

'İstanbul`un Tarihi Alanları' adıyla 6 Aralık 1985 tarihinde 356 nolu kod ile Dünya Miras Listesi`ne alınan dört koruma alanı, söz konusu liste`ye alınmadan çok daha önce ulusal mevzuat kapsamında ilk koruma planları hazırlanmış ve onaylanmıştı. Topkapı Sarayı ve Sultanahmet Bölgesi 1953 yılında `Arkeolojik Park`` olarak ilan edilmiş Zeyrek Camii ve çevresi 1979 yılında, Süleymaniye Camii ve çevresi 1977 yılında ve Kariye Müzesi`nin de içinde bulunduğu alan olan Kara Surları ise 1981 yılında koruma altına alınmıştı.

Dünya Miras Komitesi tarafından üstün evrensel değer taşıyan varlıkların tanımlanmasında kullanılan ölçütler kapsamında (1-2-3 ve 4 nolu) kültürel kriterleri karşılayan İstanbul Kara Surları, UNESCO`nun 1985 yılında `İstanbul`un Tarihi Alanları`` adıyla ilan ettiği dört Dünya Miras Alanı`ndan (DMA) biridir. Ü stün Evrensel Değer (Ü ED) beyanında bu alan, Theodosius döneminde yapılan Kara Surları`nın iki tarafındaki alan ' olarak betimlenmiştir. Kara Surları Tarihi Yarımada`yı batıda, kara yönünde sınırlayan ve güneyde Marmara Denizi`nden başlayıp kuzeyde Haliç`e kadar uzanan surları ve yakın çevresini içerir ve yaklaşık olarak 6 km uzunluğunda 16,5 hektarlık bir alana yayılır.

İstanbul Dünya Miras Alanlarının Dört Bileşeninden biri olan Kara Surları`nın kültürel hinterlandında Chora (Kariye Müzesi), Tekfur Sarayı- Blakhernia Sarayı da dâhil olmak üzere küçüklü büyüklü birçok anıt eser yer almaktadır.

Yarın: Kariye`nin onarımları.