Bir yazarın düşünce ve eylem dünyası, ayak izlerini oluşturan eserlerine yansır. John Kennedy Steinbeck’ten “Kültür Elçisi” olarak, “Demir Perde” arkasına çekilmiş,  Türk Cumhuriyet’lerini de çatısı altında toplayan, “Sovyetler Birliği” ülkelerine gitmesini ister. Başkan Dallas’ta öldürüldüğünde, Steinbeck Polonya’dadır. Varşova’dan eşine  sabır dileme amacıyla, yazdığı mektupta İncil’e sığınmasını öğütler.

Steinbeck mektubunda babasının kendisine her zaman yanında taşıması için, küçük bir İncil verdiğini belirterek, bir benzerini bulup, kısa zamanda ulaştıracağını yazar. Hıristiyanlara göre İsa Peygamber’in çarmıha gerilirken, “Eli Eli Lama Sabaktani” diye seslendiği, yürek parlayıcı anı hatırlatır. Ve ölümün yaşanan sınırlı hayattan, yaşanacak sınırsız hayata açılan, gizemli  bir kapı olduğunu vurgular.

Nobel ödüllü yazar, Hıristiyanlığı çok dalları olan yaşlı ve büyük bir ağaca benzetir. Aslında yalnızca Hıristiyanlığı değil, semavi dinleri pek çok dalları olan büyük bir ağaca benzetme daha açıklayıcı olur.  Her bir dal İlk Peygamber’den Son Peygamber’e, Vahiy kültürünün bütün peygamberlerini temsil eder. Musa ve İsa Peygamber’lerin verdikleri haberler, ana yoldan ayrılınca, Son Peygamber’le ana yola dönülür. 

Ruhullah olan İsa Peygamber’i, Allah katına yükselten  Hıristiyanlığın dalı, Yirminci yüzyılda canlılığını yitirir. Hıristiyanlığın Peygamber İsa’nın çarmıha gerilmesi gibi,  bir yanılgı üzerine kurulması, ayrı bir güçsüzlük kaynağı olur. Temelleri zayıf bir yapı, ne kadar büyük görünürse görünsün, ayakta kalma ve uzun ömürlü olma gücünü koruyamıyor. 

Bir peygamber en zor anında, “Allah’ım Allah’ım beni niçin bıraktın”, demekten daha çok “Allah’ım Allah’ım herşeyi bilensin” demeyi yeğler.  İbrahim Peygamber gibi ateşe atılsa da, hayatın yalnızca Allah’ın elinde olduğunu bilir. Bu bağlamda Kierkegard’ın dediği gibi: “Hiç kimse İbrahim kadar büyük değildir”, İbrahim Peygamber’in büyüklüğü, sevdiğinin büyüklüğünden kaynaklanır. İnsanlar sevdikleriyle  bilgelik ve büyüklük kazanırlar. 

Ölümle yüz yüze gelmeyenler, Kutsal Kitap’ların haber verdikleri Hesap Günü’nü, ödül ülkesi Cennet’i, ceza ülkesi Cehennem’i kavramada güçlük çekerler. İnsanların uykularında gördükleri dünya gibi, “Ölümden Sonra Kalkış”la gelen dünyanın, çok yakın olduğunu çoğu insan unutur. Uyku bütün insanlara, öteki dünyanın ölüme yaklaşmadan önce hatırlatılmasında, her zaman  uyarıcı ve sarsıcı bir işlev yüklenir.