Dünyanın bütün ülkelerinde, kendilerini değiştirmesini bilen kuruluşlar, toplumlarının ekonomik yapılarında olduğu kadar, kültürel dokularında köklü dönüşümlerin, sürükleyici gücü olurlar. Sürekli yenilenmek için sürekli değişen kuruluşlar, üretim yöntemlerini ve yönetim ilkelerini aksatmadan geliştirirler. Onlar dünyada esen değişim rüzgarlarından yararlanarak, üretim, pazarlama ve finansman fonksiyonlarına yeni açılımlar ve yeni yaklaşımlar kazandırırlar.
Kuruluşlarda üretim patlamasına yol açan değişmeler, ülkelerin kültürel derinlikleriyle, ekonomik zenginliklerinin altın oranda harmanlanmasından kaynaklanır. Ekonomik ve kültürel amaçların birbirleriyle çatışmaları, kuruluşların değişerek gelişmesini, gelişerek değişmesini öğrenmeleriyle önlenir. Nasıl yılanlar deri değiştirmeden yaşayamazlarsa, ağaçlar budanmadan meyva vermezlerse, kuruluşlar da sürekli değişerek, paslarından arınmadan ürün, hizmet ve bilgi üretme güçlerini büyütemezler.
Üretim yöntemlerindeki değişmelerin, toplumların ekonomik, siyasal ve kültürel yapısını nasıl değiştirdiği gösteren, her alanda sayısız örnek vardır. Henry Ford’un araba üretiminde yaptığı bir değişim, geliştirdiği akan iş yöntemi, kültürde ve ekonomide köklü dönüşümlerin yolunu açmıştır. Kuruluşların tek tek üretimden,birörnek kitlesel üretime geçmeleri,tarım toplumlarının, sanayi toplumlarına dönüştürmüştür. Ekonominin her kesiminde üretim çığ gibi artmıştır.
Ford’un üretimde gerçekleştirdiği değişim ve dönüşüm, Lenin’in ekonomide ve yönetimde gerçekleştirdiği, değişimden ve dönüşümden çok daha başarılı, çok daha kalıcı olmuştur. İşletme fonksiyonlarında olduğu gibi, yönetim fonksiyonlarında açıklık içinde, değişmeden gelişmek, gelişmeden değişmek mümkün değildir. Dünyadaki değişmelere karşı koyan kuruluşlardan daha çok, değişmeleri yöneten ve değişimleri değerlendiren kuruluşlar uzun ömürlü olmuşlardır.
Dünyadaki değişmelerden yararlanmak için, kuruluşların temel işletme ve yönetim fonksiyonlarında, gelirleri artıran giderleri azaltan değişiklikler yapmaları, kendileriyle sürekli değişmeye, sürekli yenilenmeye dönük,bir yarışa girmelerine bağlıdır. Yerli ve yabancı kuruluş farkının kalmadığı, düz kare dünyada, tehditlerle fırsatlar bir arada bulunmaktadır. Kuruluşların güçlü ve zayıf yanlarıyla, karşı karşıya oldukları, her tehditte bir fırsat, her fırsatta bir tehdit vardır.
Kuruluşlar her zaman değişmek ve değiştirmek için, yıkıcı tehditlerle yapıcı fırsatların bir arada oldukları bilmek ve görmek zorundadırlar. Değişerek gelişmede önemli olan, tehditlere karşı önlemler alırken, ortaya çıkan fırsatları değerlendirmesini bilmektir. Değişmesini bilen kuruluşlar, fırsatlardan yararlanmasını bilirler. Üretimde ve yönetimde çığır açıcı kuruluşlar, tehditlerin olumsuzluklarından önce fırsatların olumluluklarını görürler. Onlar tehditleri fırsatlara dönüştürmesini bilirler.
Kuruluşlar amaçlarını değiştirmeden, araçlarını ne kadar değiştirirlerse, o kadar başarılı olurlar.
Kuruluşlarda başarı bir arada olan karşıtların, birbirlerini dönüştürmelerinden kaynaklanır.
Kuruluşları başarılı kılan çokkatlı binaları değil, çok işlevli kusursuz ürünleridir.