Bugün babamı Adana`ya uğurlamak için Atatürk Havaalanı`ndaydık. Arabayı otoparka bırakıp içhatlar terminaline geçmek için, dış hatlar terminalinden geçtik. Babamın dikkatini reklam panoları çekmiş! Panodaki reklamlar, Arapça ve İngilizce olduğu için bana sordu, 'Bunlar ne ilanı diye?' İlanların hepsi saçekimi ile uğraşan firmaların tanıtımı ile alakalıydı. 'Baba bunlar saçekimi ile alakalı reklamlar.' dedim. Babam pek anlamadı.
Baba dedim 'İstanbul, özellikle Arap turistlerin saçektirmek için tercih ettiği adreslerin başında geliyor. Saçları dökülen turistler, şehre girdiklerinde rotalarını ilk olarak saçekim merkezlerine çeviriyor. Turistler, sadece saçdeğil, bıyık ve kaş da ektiriyor; '
Babama bir Suudi turist beyefendi ile bizim lokantada yaptığım sohbeti anlattım: 'Daha önce İstanbul`a gelip saçektirmiş çok arkadaşım var, bana onlar önerdi. Sadece arkadaşlara sormakla kalmadım, kendim de araştırma yaptım. Operasyon sırasında herhangi bir acı duymadım. Hem Türkiye ye gelip tedavi olmak hem de gezmek istiyordum, bu iyi bir fırsat oldu. Kesinlikle iyi sonuçalacağımı düşünüyorum.'
Babam dinledikten sonra 'Kel başa şimşir tarak!' desene dedi. Ve bana deyimin hikayesini anlattı:
Şimşir çok dayanıklı ve sert bir ağaçtürü olduğu için eskiden tarak, cetvel gibi eşyaların yapımında kullanılırmış. Vaktiyle zengin bir aile, kızlarını gelin ediyormuş. Adet olduğu üzere oğlan evine nişan bohçası getirmişler. Kayınvalideye, görümcelere, eltiye ayrı ayrı bohçalar gelmiş. Bohçalar tek tek açılmış, hediyeler sunulmuş.
Büyük elti, vakti zamanında bir hastalık geçirmiş, saçları dökülmüş. Kendi bohçasından çıkan şimşir tarağı görünce, saçlarının azlığını ima ettiklerini düşünüp yüzü düşmüş. Başının ağrıdığını bahane edip hediyelerini öylece bırakıp odasına çekilmiş. Kayınvalide misafirin yanında büyük gelininin yaptığı bu hareketten çok utanmış, yerin dibine girmiş. Misafir gittikten sonra hırsını almak için gelinin odasına çıkmış.
'Ne o? Bohçanı alınca suratını asıp gittin. Rezil ettin beni dünürlerin önünde' diye çıkışmış gelinine. Ama gelininin hiçaltta kalası yokmuş. 'Asıl onlar beni rezil ettiler' demiş. 'Herkese altınlar gümüşler, bana verile verile bir şimşir tarak. Daha eve adım atmadan gelin hanım uğraşmaya başladı benimle.' Kayınvalidenin daha da canı sıkılmış, 'Seninki gibi kel başa, şimşir tarak çok bile!'
Siz babama bakmayın, saçı gür, saçdökülmesinin ne demek olduğunu bilmiyor, maşallah bu yaşta bile tek bir tel dökülmemiş.
Saçektirmek için gelen turistler velinimetimiz!
Avrupalıların rağbet etmediği dönemlerde, akın akın gelip saçektirdiler. Onlar da olmasa halimiz haraptı.